Birçok futbolsever
gibi ben de cumartesi günleri öğle saat 12.00’da Ertem Şener’in sunumuyla Star
TV’de yayınlanan Şampiyonlar Ligi maç özetlerini izleyerek Şampiyonlar Ligi’nin
takipçisi oldum. Adına Şampiyonlar Ligi denilen Avrupa’nın kulüpler bazındaki
en prestijli turnuvası olan bu organizasyon ben doğduktan sadece 2 sene sonra
başlamış olup gün geçtikçe prestijini, gerek endüstriyel gerekse kamuoyu
bazında artırmış bulunmakta. Bilindiği üzere Şampiyonlar Ligi, 92-93 sezonundan
önce Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası olarak anılıyor ve sadece kendi
ülkelerinde şampiyon olan takımlar bu turnuvaya katılabiliyordu. 92-93
sezonundan itibaren artık şampiyon olamayan takımlar da kendi ülkesini temsil
edebiliyor bu turnuvada. Geride bıraktığımız
21 sene boyunca Şampiyonlar Ligi şampiyonu olan takımlardan sadece 11 tanesi aynı
sezon kendi liginde de ipi göğüslemiş. İlginçtir ki bu senenin finalistlerinden
Real Madrid 92-93 sezonundan itibaren yani Şampiyonlar Ligi tarihinde 3 defa
mutlu sona ulaşmış ve o 3 sezonda kendi liginde ilk 2’ye bile girememiştir.
Real Madrid uzun bir aradan sonra tekrar kupaya yakın ve yine La Liga’da ilk 2’ye
girememiş bir Real Madrid var. Kağıt üzerinde bu kupayı en çok kazanan (9) takım olan Real Madrid, bu turnuvadaki en
büyük başarısı 73-74 sezonunda o zamanki adıyla Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası’nda
final yüzü görmek olan Atletico Madrid’e
karşı favori durumunda. Ancak geride kalan sezona bakıldığında Atletico’nun hiç
de yabana atılmayacak derecede tehlikeli
ve bir o kadar da güçlü olduğunu görmek zor olmamalı.2 Madrid ekibinin bu sezon
oynadıkları maçlarda Real Madrid, Kral Kupası’nın her iki maçında da rakibini
yendi. Ligde ise kendi evinde mağlup olan ve ligin 2. Yarısında Vicente
Calderon’ daki mücadelede 1 puanla yetinen bir Real Madrid vardı. Görünen o ki
finalde doyumsuz bir futbol keyfi yaşayacağız. Ancak Ancelotti’ nin de dediği
gibi bu maçın sırrı ve favorisi yok.
Kadro değerlerine
baktığımızda Atletico’nun kadrosunun 2 katından daha pahalı bir ilk on bire
sahip bir Real Madrid var. Endüstriyelleşen futbolla beraber bütçesi büyük olan
takımlar sürprize yer bırakmıyorlar ama bu sene Atletico Madrid devleri tek tek
saf dışı bırakarak büyük bir başarıya imza attı.
Bu seneki Şampiyonlar Ligi finalinin bizim için çok ayrı bir
önemi var. Herkesin aklına Arda Turan geliyor ama sadece o değil, Cüneyt Çakır da
Portekiz’in Lizbon kentindeki Türkçe adı ışık olan Luz stadında 4. Hakem olarak
görev alacak. Ayrıca bu final yine bir ilki barındırıyor. Tarihte ilk defa aynı
kentin 2 ayrı takımı Şampiyonlar Ligi finalinde kozlarını paylaşacak. Dolayısıyla
Lizbon şehri tarihi bir maça tanıklık edecek. Daha önce 4 kez bir ülkenin 2
ayrı takımı Şampiyonlar Ligi’nin finalinde karşılaştılar. Bu ülkelerin hangileri
olduğunu sorsam cevaplamakta çok da güçlük çekmezsiniz herhalde:
Almanya(2012-2013 Borussia Dortmund -
Bayern Münih), İngiltere(2007-2008 Manchester United - Chelsea), İtalya(2002-2003
Milan - Juventus) ve
İspanya(1999-2000 Real Madrid - Valencia)
Diego Simeone’ ye değinmeden edemeyeceğim. La Liga’nın son
maçında Camp Nou’da Barcelona maçı sonrası şampiyon olduktan sonra ”Bu
futbolcular şampiyonluğu kazanmanın yanı sıra herkese eğer inanılır ve
çalışılırsa başarılır sözünü gösterdiler ” diyerek futbolun sadece yetenek işi
olmadığını bir kere daha bizlere anlatmış oldu. Şampiyonlar Ligi’nde yarı
finale kaldıklarında bir muhabirin Barcelona turun favorisiydi nasıl elediniz
sorusuna Simeone’nin cevabı netti: “İyiler
her zaman kazanamaz, kazananlar ancak ve ancak mücadele edenlerdir”
Ahmet Vardi
Fırat Üni. Makine Mühendisliği
ahmtvrd@hotmail.com
emeğinize sağlık güzel bir yazı olmuş
YanıtlaSilallah başarılarının devamını getirsin kirwe
YanıtlaSil