Bu, taraftarın takımlarında en çok görmek istediği duygu olan mücadeleci yapının eksikliğine sitem eden bir açıklamaydı ve çok iyi bir tespitti. Hemen birkaç gün sonra oynanan derbi ise tam taraftarın ağzına layık bir derbi oldu. Takım kaliteleri, gerçek performansları her zaman tartışılır biliyorum ama sahada mücadelenin görülmesi, 3 puanı kaybetse de Beşiktaş taraftarını mutlu etti. Hatta maç sonunda, 10 kişi kalmasına rağmen maçın ikinci yarısı çok inançlı futbol oynamaya çalışan oyuncularını tribünlere çağırarak teselli etti. Fenerbahçe açısından baktığımızda Sarı Lacivertliler daha doğru hamleleri yapan taraftı ve bu hamleler 3 puanın kapısını araladı. Deplasman kabusu, derbi galibiyetiyle bir anlamda rüyaya dönüştü.
Necip…
Maçın başlangıcı itibari ile gözüm Necip’in üzerine
odaklandı. Çünkü orta saha orjinli Necip’in sağ bek oynamasını her zaman
yadırgadım. Daha önce yine bu satırlardan Anıl arkadaşımızın Melo niye stoper
oynamaz analizi vardı. Bu durumun Necip için de geçerli olduğunu düşünüyorum.
Hamle yapmaya alışkın oyuncu bekte adam takip etmekte zorlanır. Çünkü hamle
yapar ve tutmasını bekler. Tutmadığı zaman koşu temposu da yoksa Alper ya da
Caner’den defalarca çalım yer. Çalım yediği ile kalmaz Alper’in daha maçın
başında asist yapmasına neden olur. Hadi gol telafi edilir dediniz; takımının
10 kişi kalmasına neden olur. Biliyorum kırmızı kartı gören Olcay’dı fakat iki
kart pozisyonunda da rakip takibi sırasında faul yaptı ve bu faullerin nedeni
Necip’in etkisiz kalması idi.
Tam da bu nokta da
İsmail Kartal’ın Alper tercihinin ne kadar önemli olduğunu belirtmek isterim.
Alper top ile beraber dripling yapabilen, adam eksiltebilen ya da faul alabilen
bir yapıya sahip. Bu özellikleri iyi gününde olan Caner ile birleşince harika
bir sol kanat performansı ortaya çıktı. İlk yarıdaki farkı oluşturan ana etmen
buydu.
10
kişi kalan Beşiktaş...
İlk yarının son
dakikalarında Olcay, Emre’ye arkadan müdahalesi sonucu ikinci sarıdan kırmızı
kart ile oyun dışında kaldı. Kartlar haklı ya da haksız; tartışılır ama hakem
kararını doğru bulduğunu maç içerisinde defalarca gösterdi, tutarlı davrandı.
Aynı yerde ikinci yarı, rakibe faul yapan Emenike’de çok sert olmamasına rağmen
sarı kart ile cezalandırıldı.
Sanki ikinci yarıda 10
kişi kalan takım Beşiktaş değildi. Siyah Beyazlılar oyun kontrolünü eline aldı.
Son pozisyonlarda başarılı olamasa da elinden geldiği kadar, gücünün yettiği
kadar beraberlik golünü yakalamaya çalıştı. Bu süreçte Bilic de takımını saha
içerisinde çok iyi dizilişler ile oyunda tutmayı başardı. Bir de ceza sahasında
Mehmet Topal’ın Demba Ba’ya duran topta sarılması penaltıya yakın bir durumdu.
Penaltı verilse oyunun rengi çok farklı olabilirdi.
Oyunun bu hale
gelmesinde Fenerbahçe’nin geri yaslanması da etkili oldu tabi ki. Çünkü oyun mesafesi
açılmadı ve Beşiktaş’ın eksikliği göze batmamış oldu. Son dakikalara doğru
Bilic “ya herro ya merro” diyerek Pektemek’i de oyuna aldı. Ancak Fenerbahçe
cezayı kesti, 2.golü bulup rakibin fişini çekti.
Emre faktörü !
Bu satırlarda en zor
savunacağım insan Emre Belözoğlu’dur sanırım. Çünkü maç içerisinde agresifliğini
kontrol edememesi sonucu çok hatalı hareketlere ya da davranışlara
sürüklenebilen bir oyuncu kendisi. Yine maçtan sonra herkesin ağzında “Emre
küfretti” cümleleri vardı. Tabi ki Emre’nin dün akşam yaptıklarını doğru
bulmuyorum. Ama bitiş düdüğü ile beraber saydıran Mustafa Pektemek’e de birkaç
kelam söz edin isterdim. Hep rakibe saydırmak olmaz değil mi? Doğru olan
ikisini de bir arada dile getirmektir benim için taraf olmadan.
Ayrıca Emre konusuna şu
açıdan da değinmek istiyorum. İkinci yarı Beşiktaş’ın oyuna bu kadar tutunmasının
nedeninin; sarı kartından dolayı biraz çekinerek oynayan ve daha sonra oyundan çıkan
Emre’nin de etkisinin olduğunu düşünüyorum. Çünkü bu takım iyi bir Emre ile çok
farklı oynuyor. Takım nasıl top çevirir, nasıl uzun atar, nasıl oyun açar Emre
saha da iken bunlar çok rahat yapılıyor. Oyundan çıktığı zaman tüm takımın
ayarı bozuluyor ve ortaya gerip bir şey çıkıyor. Fenerbahçe’de Emre boşa koysan
dolmuyor, doluya koysan almıyor yani. Ne onsuz oluyor ne onla. Böyle durumlarda
da Diego gerekiyor sanırım. Bu oyuncunun acilen takıma dahil edilmesi
gerekiyor.
Sow-
Demba Ba!
Gelelim haftanın
sorusuna. Aralarında tatlı bir atışma konusu bile oldu. Sow mu, Demba Ba mı
diye. Benim cevabım bu soruya çok net. Cevap; Emenike! Yeter ki top ezmesin ve
pas versin saha da çok fark yaratan bir oyuncu oluyor.
Ahmet Erdoğan
Kocaeli Üniversitesi Metalurji Malzeme Mühendisliği
amet-erdgn@hotmail.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder