Senna motor sporlarına aşkı küçük yaşta başlamıştı. Annesini onun için “Kartinge daha çok vakit ayırmak için okulda derslerini dikkatlice dinlerdi ki evde bir daha vakit kaybetmesin diye” anlatıyor. Ailesinin maddi durumu da elvermesi sayesinde onu destekleyip bu büyük yeteneği dünyaya kazandırmışlardı. Kariyerine diğer pilotlar gibi kartingle başlayan Senna1977 yılında kazandığı Güney Amerika Karting Şampiyonasını takiben 1978 yılında Avrupaya geldi ve burada yarışmaya başladı. Burada takım arkadaşı Fullerton ile yarışmalarını daha sonra anlatacağı gibi en zevk aldığı ve en fazla sevdiği mücadele olduğunu açıklıyor. Burada herhangi bir politika veya para ödülü yoktu yarışlarda ve bu işi zevkle ve tutkuyla yapan pilotların yeriydi. Daha sonra Formula 1’in alt kademeleri olarak tanımlanabilecek çeşitli şampiyonalarda yarıştı ta ki 1984’te Toleman ile Formula 1’e ayak atıncaya kadar.
Toleman ile 6 yarışı tamamlayıp
bunların üçünde podyuma çıktı. En iyi derecesi haksız şekilde aşırı yağmurdan
dolayı sonlandırılan Monako GP’si idi. Yarışa 13. sıradan tırmanıp ikinci
sıraya kadar yükselmişken Prost’un işareti üzerine aşırı yağmur gerekçesiyle
yarış sonlandırılmış ve Senna ikinci olmasına rağmen büyük bir sevinç gösterisi
sergilemişti. Burada sadece diğer pilotlarla ve takımlarla değil aynı zamanda
politika ve para ile yarıştığı intibası oluşmuştu kendisinde ve çoğu çevrede. O
dönemki FIA yapısı ve Prost’un FIA ile ilişkisine bakınca haklılık payı çok
yüksekti. “Rain master” lakabını buradaki perfomansıyla ipuçlarını verdiği ve
sonradan kanıtladığı yağmurlu yarışlardaki üstün performansı sayesinde almıştı
zira çok az pilot yağmurlu havalarda bu kadar iyi sürüş performansı
gösterebilmektedir. Bunu 1988 Japonya GP’sinde kötü çıkışa rağmen yağmurla
beraber Şampiyonluğu kazandığında kanıtlamıştı. Toleman Senna için yeterli
değildi, her ne kadar yetenekli olsa da daha iyi bir araca ihtiyacı vardı
şampiyon olmak ve podyumda kalıcı olmak için. Bunun için Lotus’a gitti ve
buradaki ikinci yarışından birincilikle, 1985 Portekiz GP, ayrıldı. Sezon
içinde ve sonraki üç sezon yarışlar kazanıp podyumda kalıcı yer edinmesine
rağmen bir türlü hayalini gerçekleştirememişti; Şampiyonluk. ’85 ve ‘86
sezonlarını dördüncülük ve ’87 sezonunu üçüncülük ile bitirdi. Bunu takip eden
sezonda en büyük rakibiyle takım arkadaşı olmuş ve kazadan önceki 6 sezon
yarışacağı McLaren’e geçmişti.
McLaren’deki ilk sezonunda Prost’u
geçip şampiyon olmuştu. Bunu başarması kolay olmadı tabii ki, önce sezonun
üçüncü yarışı Monako’da arayı açmışken yaptığı kaza onun sonraki yarışlarda
bambaşka bir atmosferde sürmesine neden oldu ve 7 yarıştan galibiyetle ayrıldı.
Sonrasında bu glaibiyetlerden sonuncusu ve Japonya GP’sinde pole pozisyonuna
rağmen kötü çıkış yapmış ve 16. sıraya gerilemişti. Fakat şampiyonluk hayalinden
vazgeçmedi ve en ’91 Brezilya yarışı ile beraber en efsanevi yarışlarından
birini çıkartıp hem yarışı hem de şampiyonayı kazandı. Fakat sonraki sezon
takım içinde “takım havası” yoktu. Formula 1’e altın çağlarından birini yaşatan
iki pilot aynı takım içinde rakip olmuştu birbirine fakat üretken bir yönde
olduğu kadar takıma ve birbirlerine zarar verecek düzeye de ulaşmıştı. Takım
içindeki yüksek tansiyon birçok farklı söylemin ve dedikodunun oluşumuna sebep
oldu ve nihayet yine önceki sene olduğu gibi ’89 Japonya GP’sinde amiyane
tabiriyle “patladı” herşey. 53 turluk yarışın 46. turunda Casio Şikanı’ında
Senna, Prost’a içerden Sonraki sene şampiyon yine Japonya’da belli olacaktı fakat bu sefer avantajlı olan Senna idi ve önceki seneyi takiben yaşanan hararetli tartışmalar ve buna pol pozisyonunun hangi tarafta olacağı tartışmaları sonucunda yarış başlamıştı. Pol pozisyonda başlayan Senna liderliği Prost!a kaptırsa da hemen atağa kalktı ve daha ilk viraja girmen ikili çarpışıp yarış dışı kalmış ve Senna şampiyon olmuştu. ’91 sezonunda Senna şampiyonluğun kazanmasının yanı sıra en çok kazanmak istediği yarışlardan olan Brezilya GP’sini kazanmayı başardı fakat hiç de kolay olmamıştı. Lider gittiği yarışta son 7 turda şanzıman bozulmuş ve aracı altıncı vitesin üstüne çıkmıyordu fakat gösterdiği olağanüstü fiziksel çaba sonunda yarışı kazanmayı başardı. Gösterdiği fiziksel çaba onu bitkin düşürmüş, araçtan ancak sağlık ekiplerinin yardımı ile çıkmıştı ve kollarını kaldıramıyordu omuzlarını çok zorladığı için. Ama çabalarının karşılığını almış ve sezon sonunda şampiyonluk ipini göğüslemişti.
Senna o dönemde, özellikle ’89
sezonunda, FIA başkanı Balestre ile çok ters düşmeye başlamıştı ve Balestre ile
Prost’un yakın olmaları sebebiyle sürekli Prost’u kolladığını düşünmüş ve
haksız da sayılmazdı. Hatta Formula 1’I bırakmayı bile düşünmüş fakat Dennis
tarafından desteklenmiş ve böyle bir karar almasına mani olmuştu. Sonrasında
Prost ile ilişkileri düzelmiş hatta dostane bir hal bile almıştı. Imola’da
Prost’un odasına not bırakıp onu özlediğini bile belirtmişti Prost
belgeselinde.Sonraki iki sezon William’ın teknik gelişmelerine kafa tutamadığı için şampiyonluk unvanını koruyamadı ve bunun sonucunda ’93 sezonunun sonunda Williams’a geçti. Fakat FIA ’94 sezonu için birçok teknolojik ekipmana kısıtlama getirmişti buna anti patinaj sistemi de dahildi. Bu kısıtlamalar sonucunda Williams araçlarında denge problemi baş gösterdi ve Senna iki yarışı da aracın kayması sonucu tamamlayamamıştı. Sezonun üçüncü yarışında Imola’daki San Marino GP’sinde pole pozisyonunu kazanmayı başarmış ve yarışa Schumacher’in önünde başlamıştı. Fakat 6. turda hiç de keskin olmayan Tamburello virajında yaptığı kaza sonucunda hayatını kaybetti. Kazanın sebebi aracın mekanik problemlerinden kaynaklandığı dile getirildi özellikle Prost ve Dennis de bunu belirttiler. Kazaya kırılan direksiyon milinin sebep verdiği tahmin edilmekteydi ve bunun sonucunda kaskına çarpan süspansiyon milinin yarattığı travma sonucunda hayatını kaybetti. Doktoru onu kaza yerinde arabadan çıkarıp ilk müdahaleyi yaparken hayatını kaybettiğini belirtmişti.
Senna’yı kaybedişimizin 20. yılına girerken herkes, en büyük rakipleri bile, onu ve yaptıklarını takdir etmekten ve ona hayran olmaktan geri kalmadılar. Formula 1’e altın çağlarından birini yaşatan ve onu milyonlarca insana sevdiren ve herşeyden önemlisi ona tutkuyla bağlanan ve seven ve bu işi severek yapan biriydi.
Kahraman CİNDİ
İTÜ Petrol ve Doğal Gaz Mühendisliği
kahramancindi@outlook.com
Twitter : @kahramancindi







Hiç yorum yok:
Yorum Gönder