
Ayrton Senna denilince herkesin
aklında birçok farklı imge oluşur. Kimilerine hızı hatırlatır, kimilerine
tutkuyu, mücadeleyi, tehlikeyi, spor aşkını hatırlatır. Kimileri için
kahramandır, kimileri için bir idoldür, kimileri için bir efsanedir. Aslında o
ardı arkası gelmeyen bir sürü sıfatlar topluluğun vücut bulmuş halidir.
Herkesin kafasında canlalanan imgenin ayrı bir gerçeklik ve haklılık payı var. Bu
sıfatların hepsini sonuna kadar hak eden, ölümü bize bir Formula 1
şampiyonundan çok daha fazlasını kaybettiğimizi göstermiştir. Bunları onu hiç
izleyemeyen, aramızdan ayrıldığında hala emekleyen insanlar söylürsa bize
Formula 1’i sevdirmekten öteye birçok şey başardığının kanıtıdır. Kaza
yaptığında onun varlığından bi’haber olup sonradan onu tanıyan biri olarak, ona
hayran olmamı sağlayan güzide bir insan ve Formula 1 pilotudur. Bu spora gönül
vermiş, sevmiş ve kendini adamış biriydi. Sadece yarışlarından ve demeçlerinden
anlaşılabilir. Bunun yanında insani görevlere sarf ettiği çaba da takdir
edilesidir. Zor dönemde Brezilya halkı için umut kaynağı olmuştur ve bununla
sınırlı kalmayıp insani yardım için organizasyonlara katkıda bulunmuştur. Kız kardeşinin
kurduğu ve en büyük rakibi Alain Prost’un da yöneticilerinden olduğu, kendi adını
taşıyan vakıf ile bugün milyonlarca çocuğun eğitimine katkıda bulunmuştur ve
bulunmaktadır. Ne yazık ki Cuma günkü antrenman turlarında vatandaşı Rubens Barrichello
yüzünde morluklara sebep olan kazası ve önceki gün sıralamada turlarında
hayatını kaybeden Roland Ratzenberger’a rağmen aynı pistte ertesi gün hayatını
kaybetmesine engel olmadı. Ondan sonra geliştirilen güvenlik önlemleri
sayesinde pistte hayatını kaybeden olmadı umarız olmaz da.

Senna motor sporlarına aşkı
küçük yaşta başlamıştı. Annesini onun için “Kartinge daha çok vakit ayırmak
için okulda derslerini dikkatlice dinlerdi ki evde bir daha vakit kaybetmesin
diye” anlatıyor. Ailesinin maddi durumu da elvermesi sayesinde onu destekleyip
bu büyük yeteneği dünyaya kazandırmışlardı. Kariyerine diğer pilotlar gibi
kartingle başlayan Senna1977 yılında kazandığı Güney Amerika Karting
Şampiyonasını takiben 1978 yılında Avrupaya geldi ve burada yarışmaya başladı.
Burada takım arkadaşı Fullerton ile yarışmalarını daha sonra anlatacağı gibi en
zevk aldığı ve en fazla sevdiği mücadele olduğunu açıklıyor. Burada herhangi
bir politika veya para ödülü yoktu yarışlarda ve bu işi zevkle ve tutkuyla
yapan pilotların yeriydi. Daha sonra Formula 1’in alt kademeleri olarak
tanımlanabilecek çeşitli şampiyonalarda yarıştı ta ki 1984’te Toleman ile
Formula 1’e ayak atıncaya kadar.

Toleman ile 6 yarışı tamamlayıp
bunların üçünde podyuma çıktı. En iyi derecesi haksız şekilde aşırı yağmurdan
dolayı sonlandırılan Monako GP’si idi. Yarışa 13. sıradan tırmanıp ikinci
sıraya kadar yükselmişken Prost’un işareti üzerine aşırı yağmur gerekçesiyle
yarış sonlandırılmış ve Senna ikinci olmasına rağmen büyük bir sevinç gösterisi
sergilemişti. Burada sadece diğer pilotlarla ve takımlarla değil aynı zamanda
politika ve para ile yarıştığı intibası oluşmuştu kendisinde ve çoğu çevrede. O
dönemki FIA yapısı ve Prost’un FIA ile ilişkisine bakınca haklılık payı çok
yüksekti. “Rain master” lakabını buradaki perfomansıyla ipuçlarını verdiği ve
sonradan kanıtladığı yağmurlu yarışlardaki üstün performansı sayesinde almıştı
zira çok az pilot yağmurlu havalarda bu kadar iyi sürüş performansı
gösterebilmektedir. Bunu 1988 Japonya GP’sinde kötü çıkışa rağmen yağmurla
beraber Şampiyonluğu kazandığında kanıtlamıştı. Toleman Senna için yeterli
değildi, her ne kadar yetenekli olsa da daha iyi bir araca ihtiyacı vardı
şampiyon olmak ve podyumda kalıcı olmak için. Bunun için Lotus’a gitti ve
buradaki ikinci yarışından birincilikle, 1985 Portekiz GP, ayrıldı. Sezon
içinde ve sonraki üç sezon yarışlar kazanıp podyumda kalıcı yer edinmesine
rağmen bir türlü hayalini gerçekleştirememişti; Şampiyonluk. ’85 ve ‘86
sezonlarını dördüncülük ve ’87 sezonunu üçüncülük ile bitirdi. Bunu takip eden
sezonda en büyük rakibiyle takım arkadaşı olmuş ve kazadan önceki 6 sezon
yarışacağı McLaren’e geçmişti.

McLaren’deki ilk sezonunda Prost’u
geçip şampiyon olmuştu. Bunu başarması kolay olmadı tabii ki, önce sezonun
üçüncü yarışı Monako’da arayı açmışken yaptığı kaza onun sonraki yarışlarda
bambaşka bir atmosferde sürmesine neden oldu ve 7 yarıştan galibiyetle ayrıldı.
Sonrasında bu glaibiyetlerden sonuncusu ve Japonya GP’sinde pole pozisyonuna
rağmen kötü çıkış yapmış ve 16. sıraya gerilemişti. Fakat şampiyonluk hayalinden
vazgeçmedi ve en ’91 Brezilya yarışı ile beraber en efsanevi yarışlarından
birini çıkartıp hem yarışı hem de şampiyonayı kazandı. Fakat sonraki sezon
takım içinde “takım havası” yoktu. Formula 1’e altın çağlarından birini yaşatan
iki pilot aynı takım içinde rakip olmuştu birbirine fakat üretken bir yönde
olduğu kadar takıma ve birbirlerine zarar verecek düzeye de ulaşmıştı. Takım
içindeki yüksek tansiyon birçok farklı söylemin ve dedikodunun oluşumuna sebep
oldu ve nihayet yine önceki sene olduğu gibi ’89 Japonya GP’sinde amiyane
tabiriyle “patladı” herşey. 53 turluk yarışın 46. turunda Casio Şikanı’ında
Senna, Prost’a içerden
atak yapıp avantajı eline
geçirmek üzereyken çarpıştılar. Ikisi de pist dışına çıktı fakat Senna yarışı
bırakmayıp piste döndü ve ilginç bir şekilde Nannini’yi geçip damalı bayrağı en
önde görmüştü. Fakat Prost’un piste dönüş şeklini yönetmeliğe aykırı olduğunu
söyleyip şikayeti ve sonrasında yaşananlar sonucunda Senna diskalifiye edilip
Şampiyonluk ve galibiyetinin yanı sıra yarış lisansı da 6 aylığına
dondurulmuştu. O dönem McLaren’in başında olan Ron Dennis Senna’ya sahip çıkmış
ve Prost Ferrari’nin yolunu tutmuştu.

Sonraki sene şampiyon yine
Japonya’da belli olacaktı fakat bu sefer avantajlı olan Senna idi ve önceki
seneyi takiben yaşanan hararetli tartışmalar ve buna pol pozisyonunun hangi
tarafta olacağı tartışmaları sonucunda yarış başlamıştı. Pol pozisyonda başlayan
Senna liderliği Prost!a kaptırsa da hemen atağa kalktı ve daha ilk viraja
girmen ikili çarpışıp yarış dışı kalmış ve Senna şampiyon olmuştu. ’91
sezonunda Senna şampiyonluğun kazanmasının yanı sıra en çok kazanmak istediği
yarışlardan olan Brezilya GP’sini kazanmayı başardı fakat hiç de kolay
olmamıştı. Lider gittiği yarışta son 7 turda şanzıman bozulmuş ve aracı altıncı
vitesin üstüne çıkmıyordu fakat gösterdiği olağanüstü fiziksel çaba sonunda
yarışı kazanmayı başardı. Gösterdiği fiziksel çaba onu bitkin düşürmüş, araçtan
ancak sağlık ekiplerinin yardımı ile çıkmıştı ve kollarını kaldıramıyordu
omuzlarını çok zorladığı için. Ama çabalarının karşılığını almış ve sezon
sonunda şampiyonluk ipini göğüslemişti.
Senna o dönemde, özellikle ’89
sezonunda, FIA başkanı Balestre ile çok ters düşmeye başlamıştı ve Balestre ile
Prost’un yakın olmaları sebebiyle sürekli Prost’u kolladığını düşünmüş ve
haksız da sayılmazdı. Hatta Formula 1’I bırakmayı bile düşünmüş fakat Dennis
tarafından desteklenmiş ve böyle bir karar almasına mani olmuştu. Sonrasında
Prost ile ilişkileri düzelmiş hatta dostane bir hal bile almıştı. Imola’da
Prost’un odasına not bırakıp onu özlediğini bile belirtmişti Prost
belgeselinde.

Sonraki iki sezon William’ın
teknik gelişmelerine kafa tutamadığı için şampiyonluk unvanını koruyamadı ve
bunun sonucunda ’93 sezonunun sonunda Williams’a geçti. Fakat FIA ’94 sezonu
için birçok teknolojik ekipmana kısıtlama getirmişti buna anti patinaj sistemi
de dahildi. Bu kısıtlamalar sonucunda Williams araçlarında denge problemi baş
gösterdi ve Senna iki yarışı da aracın kayması sonucu tamamlayamamıştı. Sezonun
üçüncü yarışında Imola’daki San Marino GP’sinde pole pozisyonunu kazanmayı
başarmış ve yarışa Schumacher’in önünde başlamıştı. Fakat 6. turda hiç de keskin
olmayan Tamburello virajında yaptığı kaza sonucunda hayatını kaybetti. Kazanın
sebebi aracın mekanik problemlerinden kaynaklandığı dile getirildi özellikle
Prost ve Dennis de bunu belirttiler. Kazaya kırılan direksiyon milinin sebep
verdiği tahmin edilmekteydi ve bunun sonucunda kaskına çarpan süspansiyon
milinin yarattığı travma sonucunda hayatını kaybetti. Doktoru onu kaza yerinde
arabadan çıkarıp ilk müdahaleyi yaparken hayatını kaybettiğini belirtmişti.
Senna’yı kaybedişimizin 20.
yılına girerken herkes, en büyük rakipleri bile, onu ve yaptıklarını takdir etmekten ve ona hayran
olmaktan geri kalmadılar. Formula 1’e altın çağlarından birini yaşatan ve onu
milyonlarca insana sevdiren ve herşeyden önemlisi ona tutkuyla bağlanan ve
seven ve bu işi severek yapan biriydi.
Kahraman CİNDİ
İTÜ Petrol ve Doğal Gaz Mühendisliği
kahramancindi@outlook.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder