Yıl 1994… Kolombiya
futbolunun, tüm dünya tarafından altın çağı olarak tanımlanan dönem… Luis
Herrera, Carlos Valderrama, Faustino Asprilla ve Andres Escobarlı aynı zamanda
biz Türklerin yakından tanıdığımız Oscar Cordoba ve Faryd Mondragonlu
kadrosuyla Kolombiya, 1994 Dünya Kupası Güney Amerika elemelerinde hiç
yenilmeden kendi grubunu lider tamamlamıştı. Ancak play-off turunda önünde her
zaman her takımı zorlayabilecek güçte olan bir Arjantin milli takımı vardı. Ama
Kolombiya futbol takımı neden altın çağında olduğunu gösterircesine Buenos
Aires’te Arjantin’e 5 atarak 1994 Dünya Kupasına katılma biletini elde etti. Kolombiya
futbolu o kadar yüksek bir seviyedeydi ki hiç kimse 94 Dünya Kupasını
Kolombiya’nın kazanmaması için bir neden göremiyordu. Öyle ki Brezilya efsanesi
Pele dahi Kolombiya’yı Dünya Kupası’nın en büyük favorisi ilan etmişti. Gün
gelip 1994 Amerika Dünya Kupası başlayınca tüm gözler Kolombiya’nın
maçlarındaydı. Ancak işler Kolombiya için pek de iyi başlamadı. 18 Haziran
1994’te
Romanya’ya 3-1 kaybeden Kolombiya, bütün futbolseverleri şaşkına
çevirmişti. Takım üzerinde olan büyük baskıyı taşımakta sıkıntı çekiyordu.
Rumenler de Kolombiyalılar gibi önemli bir futbol dönemini yaşıyor olsa da,
onlar için bile Kolombiya’yı yenmek büyük bir sürprizdi. Bu mağlubiyetten sonra
artık Kolombiya için bir final maçı gelmişti. Rakip ise o dönemlerde Amerikan
futbolundan farklı olarak normal futbolu da öğrenmeye ve ülkeye yerleştirmeye
çalışan ev sahibi Amerika Birleşik Devletleri’ydi. Her ne kadar rakip çok kolay
görünse de Kolombiyalı futbolcuların üzerinde hiç alışık olmadıkları kadar
büyük bir baskı vardı ve nitekim bu baskıyla beraber Kolombiya savunmasının en
önemli futbolcusu Andres Escobar bir anlık hatayla gelen ortayı kendi ağlarına
gönderdi. Daha sonra Amerika’da Stewart bir gol daha kaydetti. 90. dakikada
Valencia, Kolombiya adına skoru 2-1 yapsa da büyük favori, büyük baskı altında
turnuvaya daha 2. maçta veda etmişti. Ancak tüm bu baskının getirdiği hatayla
kendi kalesine gol atıp tüm okları üstüne çeviren Andres Escobar bu hatasını,
kesinlikle olmaması gereken çok acı bir şekilde ödeyecekti… Ne yazık ki…
Peki Kolombiya futbolunu o zamanlarda bu
kadar yükselten ancak bu genç adama ve ailesine bu olayı yaşatan durum neydi ? Bu
durum şu anda Kolombiya’nın en güvenli şehri olarak lanse edilen Medellin’in o
zamanların uyuşturucu merkezi olmasıydı. Özellikle 1970’li yılların başında
ortaya çıkan daha henüz 21 yaşındayken çok ile büyük bir uyuşturucu kolonisi
kuran ve şans eseri Andres Escobar aynı soyadı taşıyan bir adam; Pablo Escobar…
Her geçen gün büyüyen kolonisiyle Pablo Escobar 1975 senesine kadar Medellin’in
liderliği için Fabio Restrepo ile çatıştı. En sonunda 1975’te Restrepo’yu
öldüren Pablo, artık Medellin’in ve Kolombiya ve Amerika uyuşturucu trafiğinin
%80’inin tek hakimiydi. Pablo’nun en büyük hayallerinden biri de Kolombiya
devlet başkanı olmaktı. Çünkü bir yerde Kolombiya’nın fakir kesimi Pablo’ya
Robin Hood gözüyle bakıyordu. Onlar için Pablo zenginden alıp fakirlere,
kendilerine veren bir liderdi ve bir yerde bu yüzden ülkenin devlet başkanı
olup bu anlamda daha da fazla insana yardım etmeyi istiyordu. Bu yüzden
politikanın içinde de ciddi anlamda yer aldı. Zirveye çıktığı yer ise 1983
seçimlerinde Kolombiya meclisine girmesidir. Politik gücü de arkasına almış ve
büyük suçlar işlemeye devam etmiştir. Pablo Escobar özellikle zalimliğiyle nam
salmış bir adamdı. Kendi işlerine engel olmak isteyenleri önce rüşvetle kendi
safına çekmeye çalışır, eğer karşı taraf bunu istemezse de ölüm fermanını
verirdi. Kendisi de bu gücünü şu sözleriyle açıklamaktadır : ‘’ Bazen Tanrı oluyorum, eğer bir adamın
öleceğini söylüyorsam, adam aynı gün
bozulmayacaktı. Bu durum yaklaşık 1 sene kadar devam etse de, Pablo’nun kendine ihanet ettiğini düşündüğü adamları yakalattırıp kendi hapishanesine getirmesi ve onları orada işkenceyle katletmesi bardağı taşırdı. Bu olayın fotoğrafları basına yansıdı ve Amerika bunu görünce Kolombiya hükümetine büyük bir baskı uygulayarak Pablo’nun başka bir hapishaneye taşınmasını istedi. Bunu duyan Pablo da hapishaneden firar etti ve tekrardan saklanmaya başladı. Pablo ile ilgili olarak anlatılan hikayelerden biri de bu kaçış sürecinde dağdayken kızı üşüdüğü için nakit 2 milyon doları yakarak kızının ısınmasını sağlamasıdır. Bu da Pablo’nun ne kadar paraya sahip olduğu hakkında ufak çaplı bir bilgi vermektedir. Bu saklanma sürecinde Pablo’nun bütün akrabaları, çalıştıkları adamlar teker teker öldürüldü. Sağ kalan oğlunun öldürülmesinden çok korktuğu için sürekli oğluyla telefonda konuşuyordu. Ancak Pablo’nun sonuna da bu hazırladı. Bir gün yine oğluyla konuşurken yeri tespit edildi ve düzenlenen operasyonda korumasıyla beraber Pablo Escobar da öldürüldü.
Pablo Escobar pek çok
konuşmasında üniversiteyi bitirmediği için duyduğu pişmanlığı dile getirir.
Ancak sahip olduğu gücü de şöyle özetler : “Okuyamadım
ama tüm insanlığı zehirleyecek güce sahibim!”
Ya bu iki aynı soyadlı adamın, iki Escobar’ın
yollarını kesiştiren olay neydi ? Pablo Escobar bir yandan kan ve uyuşturucu
parasını haklamak için, bir yandan da gerçekten büyük bir tutkusu olduğu için
futbol işine de girdi. Her ne kadar ilk başlarda çok fazla ilerlemeyi düşünmese
de paranın gücüyle ve şansıyla Kolombiya ligi takımlarından Atletico
Nacional’ın başkanı oldu. Başka uyuşturucu baronları da başka futbol
takımlarının başındaydılar. Bir anlamda uyuşturucu baronları bir taraftan
kazandıkları kara paraları futbol gibi sadece eğlence olması gereken bir oyunla
haklıyorlardı, diğer taraftan da gerek baronları aralarında gerekse de bahis
anlamında futbol takımlarını yarıştırıyorlardı. Ayrıca baronların yaptığı bir
başka çılgın şey de Avrupalı iyi futbolcuları sadece bir maç için çok fazla
ödeyerek Kolombiya’ya getirip onlara özel maçlar oynatıp bu maçlar için de
bahis piyasası oluşturmaktı. Kısacası o dönemde Kolombiya’da her şey de olduğu
gibi futbolda da kirli işler çok fazlaydı.
Pablo Escobar’ın sahibi
olduğu Atletico Nacional takımında ise takımın kaptanlığına kadar yükselmiş ve
birçok yönüyle örnek bir futbolcu olarak gösterilen, El Cabellero Del Futbol
(futbolun centilmeni) lakaplı Andres Escobar da oynuyordu. Andres’in
Atletico’ya ya da milli takıma yükselmesinde kesinlikle Pablo ile aynı soyadı
taşımasının bir ilgisi yoktur. Andres her anlamda futbolu iyi bilen gerçekten
muazzam bir oyuncuydu. Ancak 94 Dünya Kupası’nda Amerika’ya karşı kendi
kalesine attığı gol her şeyi değiştirdi. Kolombiya’nın bu kadar kirli durumda
olması tabi ki futbolu da bu yönde etkilemişti. 22 Haziran’da kendi kalesine
golü attıktan 10 gün sonra 2 Temmuz gecesi bir bara eğlenmeye giden Andres ve
milli takımdan arkadaşı Oscar Cordoba gece 3 civarında hava almak için dışarı
çıktılar. İşte tam bu sırada olanlar oldu. Andres Escobar Kolombiya-ABD maçına bahis
oynayan bir baronun ayarladığı adamlar tarafından 12 kez kurşunlanarak
öldürüldü… Oscar Cordoba olay anını şöyle anlatıyor :
“Kafa dağıtmak için bara
Not: Bu hikayeyi anlatan
ve yönetmenliğini Jeff Zimbalist ve
Michael Zimbalist’in üstlendiği 2010 yapımı “ İki Escobar” belgeseli izlenmeye
değer.
Ertunç GÜZEL
İTÜ Makine Mühendisliği Öğrencisi
Mail Adresi: ertuncguzel@windowslive.com
Twitter : @ertuncella
Twitter : @ertuncella
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder