Pazar, Nisa 06, 2025

Son Yazılar
>> İngiltere'nin DNA'sı değişecek  >> Üstün Yetenekle Başa Çıkmak  >> Gerçeklerle Yüzleşmek  >> Maslow Amca ve Futbol Bağlamı  >> Beşiktaş Gururlu Fenerbahçe Mutlu  >> BİR IVERSON VAR BENDEN İÇERÜ…    

23 Mayıs 2014 Cuma

İki Escobar

Yıl 1994… Kolombiya futbolunun, tüm dünya tarafından altın çağı olarak tanımlanan dönem… Luis Herrera, Carlos Valderrama, Faustino Asprilla ve Andres Escobarlı aynı zamanda biz Türklerin yakından tanıdığımız Oscar Cordoba ve Faryd Mondragonlu kadrosuyla Kolombiya, 1994 Dünya Kupası Güney Amerika elemelerinde hiç yenilmeden kendi grubunu lider tamamlamıştı. Ancak play-off turunda önünde her zaman her takımı zorlayabilecek güçte olan bir Arjantin milli takımı vardı. Ama Kolombiya futbol takımı neden altın çağında olduğunu gösterircesine Buenos Aires’te Arjantin’e 5 atarak 1994 Dünya Kupasına katılma biletini elde etti. Kolombiya futbolu o kadar yüksek bir seviyedeydi ki hiç kimse 94 Dünya Kupasını Kolombiya’nın kazanmaması için bir neden göremiyordu. Öyle ki Brezilya efsanesi Pele dahi Kolombiya’yı Dünya Kupası’nın en büyük favorisi ilan etmişti. Gün gelip 1994 Amerika Dünya Kupası başlayınca tüm gözler Kolombiya’nın maçlarındaydı. Ancak işler Kolombiya için pek de iyi başlamadı. 18 Haziran 1994’te
Romanya’ya 3-1 kaybeden Kolombiya, bütün futbolseverleri şaşkına çevirmişti. Takım üzerinde olan büyük baskıyı taşımakta sıkıntı çekiyordu. Rumenler de Kolombiyalılar gibi önemli bir futbol dönemini yaşıyor olsa da, onlar için bile Kolombiya’yı yenmek büyük bir sürprizdi. Bu mağlubiyetten sonra artık Kolombiya için bir final maçı gelmişti. Rakip ise o dönemlerde Amerikan futbolundan farklı olarak normal futbolu da öğrenmeye ve ülkeye yerleştirmeye çalışan ev sahibi Amerika Birleşik Devletleri’ydi. Her ne kadar rakip çok kolay görünse de Kolombiyalı futbolcuların üzerinde hiç alışık olmadıkları kadar büyük bir baskı vardı ve nitekim bu baskıyla beraber Kolombiya savunmasının en önemli futbolcusu Andres Escobar bir anlık hatayla gelen ortayı kendi ağlarına gönderdi. Daha sonra Amerika’da Stewart bir gol daha kaydetti. 90. dakikada Valencia, Kolombiya adına skoru 2-1 yapsa da büyük favori, büyük baskı altında turnuvaya daha 2. maçta veda etmişti. Ancak tüm bu baskının getirdiği hatayla kendi kalesine gol atıp tüm okları üstüne çeviren Andres Escobar bu hatasını, kesinlikle olmaması gereken çok acı bir şekilde ödeyecekti… Ne yazık ki…



  Peki Kolombiya futbolunu o zamanlarda bu kadar yükselten ancak bu genç adama ve ailesine bu olayı yaşatan durum neydi ? Bu durum şu anda Kolombiya’nın en güvenli şehri olarak lanse edilen Medellin’in o zamanların uyuşturucu merkezi olmasıydı. Özellikle 1970’li yılların başında ortaya çıkan daha henüz 21 yaşındayken çok ile büyük bir uyuşturucu kolonisi kuran ve şans eseri Andres Escobar aynı soyadı taşıyan bir adam; Pablo Escobar… Her geçen gün büyüyen kolonisiyle Pablo Escobar 1975 senesine kadar Medellin’in liderliği için Fabio Restrepo ile çatıştı. En sonunda 1975’te Restrepo’yu öldüren Pablo, artık Medellin’in ve Kolombiya ve Amerika uyuşturucu trafiğinin %80’inin tek hakimiydi. Pablo’nun en büyük hayallerinden biri de Kolombiya devlet başkanı olmaktı. Çünkü bir yerde Kolombiya’nın fakir kesimi Pablo’ya Robin Hood gözüyle bakıyordu. Onlar için Pablo zenginden alıp fakirlere, kendilerine veren bir liderdi ve bir yerde bu yüzden ülkenin devlet başkanı olup bu anlamda daha da fazla insana yardım etmeyi istiyordu. Bu yüzden politikanın içinde de ciddi anlamda yer aldı. Zirveye çıktığı yer ise 1983 seçimlerinde Kolombiya meclisine girmesidir. Politik gücü de arkasına almış ve büyük suçlar işlemeye devam etmiştir. Pablo Escobar özellikle zalimliğiyle nam salmış bir adamdı. Kendi işlerine engel olmak isteyenleri önce rüşvetle kendi safına çekmeye çalışır, eğer karşı taraf bunu istemezse de ölüm fermanını verirdi. Kendisi de bu gücünü şu sözleriyle açıklamaktadır : ‘’ Bazen Tanrı oluyorum, eğer bir adamın öleceğini söylüyorsam, adam aynı gün
ölüyor.’’ Ancak Amerika ülkesinin bu kadar fazla uyuşturucu batağına girdiğini görünce daha fazla tahammül göstermemiş ve bu kartel liderlerine savaş açmıştır. O zamanlarda Kolombiya ordusu bir yerde bu kartellerin korumalığını yapan Farc birlikleriyle büyük problemler yaşıyordu. Çünkü Farc birlikleri kokain tarlarını koruyorlar ve onlara finansal desteği de karteller sağlıyordu. Ancak Amerika’nın da oyuna dahil olmasıyla Farc birlikleri orduyla mücadele edememeye başladı ve bu da başta Pablo Escobar’ın Medellin karteli olmak üzere bütün kartelleri güvenlik korkusu sardı. Bu zamanlarda yine Pablo Escobar’ın ne kadar acımasız olduğunu gösteren olaylar yaşanıyordu. Kolombiya hükümetinin kendisini Amerika’ya teslim edeceği yasanın onaylanmaması için çok fazla sayıda savcı ve polisi öldürtmüş ve öldürülen her savcı ve ya polisin başına 3000$ ödül koymuştur. Bu dönemde yaptığı en büyük olay ise kendisinin gizlendiği yer ile ilgili bilgisi olduğunu düşündüğü bir muhbiri öldürmek için 110 kişilik bir uçağın düşürülmesi emrini gözü kapalı bir şekilde verip 110 kişiyi öldürtmesidir. Bu sürecin sonunda ise 1991 yılında Kolombiya hükümeti ile Pablo Escobar arasında anlaşma sağlandı ve Pablo kendi teslim olarak hapse girmeyi kabul etti. Ancak Pablo’nun kendi kendine hapse girmeyi kabul etmesinin bir kaç nedeni vardı: Birincisi Amerika’ya teslim edilmeden kendi ülkesinde ve kendi tasarladığı içinde yüzme havuzu, spor salonu vb. bulunan bir yerde cezasını çekecekti. İkincisi ise bulunduğu yerden sahip olduğu koloniyi yönetmeye devam edecek ve düzen
bozulmayacaktı. Bu durum yaklaşık 1 sene kadar devam etse de, Pablo’nun kendine ihanet ettiğini düşündüğü adamları yakalattırıp kendi hapishanesine getirmesi ve onları orada işkenceyle katletmesi bardağı taşırdı. Bu olayın fotoğrafları basına yansıdı ve Amerika bunu görünce Kolombiya hükümetine büyük bir baskı uygulayarak Pablo’nun başka bir hapishaneye taşınmasını istedi. Bunu duyan Pablo da hapishaneden firar etti ve tekrardan saklanmaya başladı. Pablo ile ilgili olarak anlatılan hikayelerden biri de bu kaçış sürecinde dağdayken kızı üşüdüğü için nakit 2 milyon doları yakarak kızının ısınmasını sağlamasıdır. Bu da Pablo’nun ne kadar paraya sahip olduğu hakkında ufak çaplı bir bilgi vermektedir. Bu saklanma sürecinde Pablo’nun bütün akrabaları, çalıştıkları adamlar teker teker öldürüldü. Sağ kalan oğlunun öldürülmesinden çok korktuğu için sürekli oğluyla telefonda konuşuyordu. Ancak Pablo’nun sonuna da bu hazırladı. Bir gün yine oğluyla konuşurken yeri tespit edildi ve düzenlenen operasyonda korumasıyla beraber Pablo Escobar da öldürüldü.
Pablo Escobar pek çok konuşmasında üniversiteyi bitirmediği için duyduğu pişmanlığı dile getirir. Ancak sahip olduğu gücü de şöyle özetler : “Okuyamadım ama tüm insanlığı zehirleyecek güce sahibim!”
  Ya bu iki aynı soyadlı adamın, iki Escobar’ın yollarını kesiştiren olay neydi ? Pablo Escobar bir yandan kan ve uyuşturucu parasını haklamak için, bir yandan da gerçekten büyük bir tutkusu olduğu için futbol işine de girdi. Her ne kadar ilk başlarda çok fazla ilerlemeyi düşünmese de paranın gücüyle ve şansıyla Kolombiya ligi takımlarından Atletico Nacional’ın başkanı oldu. Başka uyuşturucu baronları da başka futbol takımlarının başındaydılar. Bir anlamda uyuşturucu baronları bir taraftan kazandıkları kara paraları futbol gibi sadece eğlence olması gereken bir oyunla haklıyorlardı, diğer taraftan da gerek baronları aralarında gerekse de bahis anlamında futbol takımlarını yarıştırıyorlardı. Ayrıca baronların yaptığı bir başka çılgın şey de Avrupalı iyi futbolcuları sadece bir maç için çok fazla ödeyerek Kolombiya’ya getirip onlara özel maçlar oynatıp bu maçlar için de bahis piyasası oluşturmaktı. Kısacası o dönemde Kolombiya’da her şey de olduğu gibi futbolda da kirli işler çok fazlaydı.
Pablo Escobar’ın sahibi olduğu Atletico Nacional takımında ise takımın kaptanlığına kadar yükselmiş ve birçok yönüyle örnek bir futbolcu olarak gösterilen, El Cabellero Del Futbol (futbolun centilmeni) lakaplı Andres Escobar da oynuyordu. Andres’in Atletico’ya ya da milli takıma yükselmesinde kesinlikle Pablo ile aynı soyadı taşımasının bir ilgisi yoktur. Andres her anlamda futbolu iyi bilen gerçekten muazzam bir oyuncuydu. Ancak 94 Dünya Kupası’nda Amerika’ya karşı kendi kalesine attığı gol her şeyi değiştirdi. Kolombiya’nın bu kadar kirli durumda olması tabi ki futbolu da bu yönde etkilemişti. 22 Haziran’da kendi kalesine golü attıktan 10 gün sonra 2 Temmuz gecesi bir bara eğlenmeye giden Andres ve milli takımdan arkadaşı Oscar Cordoba gece 3 civarında hava almak için dışarı çıktılar. İşte tam bu sırada olanlar oldu.  Andres Escobar Kolombiya-ABD maçına bahis oynayan bir baronun ayarladığı adamlar tarafından 12 kez kurşunlanarak öldürüldü… Oscar Cordoba olay anını şöyle anlatıyor :
  “Kafa dağıtmak için bara
gitmiştik. Üç kişi bize yaklaştı ve aralarında biri Andres’e kendi kalesine attığı golle ilgili laf attı. Karşılıklı küfürleşmeler ve bir miktar itiş kakıştan sonra laf atan kişiler dışarı çıkartıldı. Ama o laf atan adam biz bardan çıktığımızda dışarıdaydı ve Andres’e ateş etmeye başladı.” Oysa ki Andres futboluyla Avrupalı kulüplerin de dikkatini çekmişti ve bir sonraki sezon için Milan’a transfer olmak için anlaşma imzalamıştı. Ancak Andres’e Milan’da oynayan ilk Kolombiyalı olmak nasip olmadı… Suçu o dönemin önemli baronlarından Juan Santiago ve Pedro David Gallón kardeşlerin koruması Humberto Munoz Castro üstlendi. Tam 43 yıl hapis cezasına çarptırıldı ancak iyi halden cezasının 11. yılında yani 2005 yılında serbest bırakıldı. Andres’in ABD maçının ardından yaptığı açıklama şöyleydi : “Evet kendi kaleme gol attım. Ama bu dünyanın sonu değil, hayat benim için devam ediyor.” Ne yazık ki bazıları için futbol Andres’in düşündüğü gibi sadece eğlence değildi…

Not: Bu hikayeyi anlatan ve yönetmenliğini  Jeff Zimbalist ve Michael Zimbalist’in üstlendiği 2010 yapımı “ İki Escobar” belgeseli izlenmeye değer.




Ertunç GÜZEL
İTÜ Makine Mühendisliği Öğrencisi
Mail Adresi: ertuncguzel@windowslive.com
Twitter : @ertuncella

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Murat Çolakoğlu Seo Blogger Templates