Çarşamba, Mayıs 07, 2025

Son Yazılar
>> İngiltere'nin DNA'sı değişecek  >> Üstün Yetenekle Başa Çıkmak  >> Gerçeklerle Yüzleşmek  >> Maslow Amca ve Futbol Bağlamı  >> Beşiktaş Gururlu Fenerbahçe Mutlu  >> BİR IVERSON VAR BENDEN İÇERÜ…    

29 Mayıs 2014 Perşembe

Gönüllerin Şampiyonu


Heyecanla beklenen Real Madrid – Atletico Madrid finalinde Atletico 1-0 dan kupayı kaybedince eminim herkes böyle düşünmüştür. Bu sezon Atletico gerçekten inanılmaz işler yaptı. Futbolda sadece yeteneğin yeterli olmadığını, mücadele etmeden hiçbir şeyin kazanılamayacağını ispatladılar. Takım oyununun ne kadar önemli olduğunu, ‘’ Ben forvetim neden adam kovalayayım ‘’ mantığının ne kadar yanlış olduğunu gösterdiler. Kendinden kat ve kat fazla bütçeli takımlara karşı korkmadan mücadele ettiler. Ve finale kadar Şampiyonlar Ligi’ndeki tek yenilgisiz takımdı. Aslında bahis mantığına göre de kupayı yenilgi yüzü görmeden tamamladılar. Sonuçta uzatmalarda yenildi, haksız sayılmayız… İzninizle maçla ilgili birkaç görüşümü sizle paylaşmak istiyorum. Her şeyden önce Atletico’nun büyük eksikleri vardı. Diego Costa ve Arda’nın Atletico’nun sistemindeki önemini tartışmamıza gerek yok. Arda’nın ilk 18 de olmaması herkesi şaşırttı. Dahası Diego Costa’nın 8. dakikada sakatlanması her şeyi Atletico’nun aleyhine çevirdi. Zaten dünya yıldızlarından oluşan bir takıma karşı oynuyorsunuz hem de takımınızın en değerli iki oyuncusundan mahrumsunuz. Belki bu eksikler olmasaydı şuan şampiyon Atletico adlı yazımı yazıyor olacaktım. Neyse konuyu fazla dağıtmayım. Bu olumsuz şartlara rağmen Simone’nin mücadeleci takımı sanki hiçbir şey olmamış gibi hırslı, istekli bir şekilde oyundan kopmadan oynamaya devam etti. İki takım karşılıklı pozisyonlara girseler de aslında net gol pozisyonu diyebileceğimiz fazla pozisyon yoktu. Her zaman söylemişimdir;  Eğer üst düzey karşılaşmalar oynuyorsanız her duran top altın değerindedir. Nitekim de öyle de oldu. Dakikalar 36’yı gösterdiğinde Gabi’nin kullandığı kornerden seken topu içeri şişiren Juanfran’ın pasında zor pozisyonda Godin topu ağlara gönderdi. Atletico bu golle az da olsa rahatladı. Çünkü tabiri caizse forvetsiz oynuyorlardı. Diego Costa’nın yerine oyuna giren Adrian tam bir pivot santrafor sayılmazdı. İlk yarı Atletico’nun 1-0 üstünlüğüyle tamamlandı. İkinci yarıda ise tam bir Real fırtınası esiyordu. Özellikle Marcelo’nun oyuna girmesinden sonra. Sağlı sollu atakları savuşturmaya çalışan Atletico’nun saldıracak hali kalmamıştı. Tam her şey bitti kupa Atletico’nun demeye başlamışken yine bir duran topta bu sefer sahneye Sergio Ramos çıkıyordu. Hem de çok şık bir kafa golüyle. Zaten o topu Courtois çıkaramadıysa başka kimse çıkaramazdı. Ve 90 dakika 1-1’lik eşitlikle sonuçlandı. Uzatmaların ilk 15 dakikası her iki takım için de kontrollü geçti. Asıl patlama ikinci 15 dakika da yaşandı. Maçın en iyi oyuncusu, bitmez tükenmez enerjisiyle Di Maria’nın sol kanattan çektiği şutta seken topu ağlara gönderen gecenin bidonu Bale skoru 2-1 e getirdi. İyice morali bozulan, oyundan düşen Atletico sanki gel de at dercesine Marcelo’nun önünü açarak 3. gole davetiye çıkardı. Bu golden sonra iyice rahatlayan Real işi şova dökmeye başladı. Gece boyu silik bir görüntü çizen Ronaldo birkaç başarısız klas çalım denemesi yapmış olsa da 3 kişi arasından topu kaybetmeden penaltı çaldırmayı başarabildi. Ronaldo Courtois’ yı ters köşeye yatırarak durumu 4-1’e getirdi. Ve maç da bu skorla tamamlanmış oldu. 2013-2014 sezonu Şampiyonlar Ligi Şampiyonu Real Madrid’i kutlarım. Ama benim gözümdeki asıl şampiyon; yılmadan, pes etmeden, çalışarak her şeyi başarabileceğini gösteren Atletico Madrid’dir. Belki resmi şampiyon değil ama gönüllerin şampiyonu olduğuna da kimse itiraz edemez herhalde… 







       Furkan Aytekin
       İTÜ Çevre Mühendisliği
       @aytekinf29

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Murat Çolakoğlu Seo Blogger Templates