Çarşamba, Nisa 30, 2025

Son Yazılar
>> İngiltere'nin DNA'sı değişecek  >> Üstün Yetenekle Başa Çıkmak  >> Gerçeklerle Yüzleşmek  >> Maslow Amca ve Futbol Bağlamı  >> Beşiktaş Gururlu Fenerbahçe Mutlu  >> BİR IVERSON VAR BENDEN İÇERÜ…    

19 Mayıs 2014 Pazartesi

Top Toplayıcı Çocuk, Şimdilerde Şampiyon

Arda Turan için birçok sıfat kullanılabilir. Sıcakkanlı, samimi, sihirbaz, topla büyüleyen, bizden biri. Ama ben başka bir noktanın üzerinde duracağım. Top toplayıcı çocuk.

Bayrampaşa'da doğup büyüyen Arda Turan, semtinin kulübü Bayrampaşa Altıntepsispor'dan, 12 yaşında,”manevi babam” dediği, kendisine Galatasaraylılığı ve Galatasaray ruhunu ebediyen aşılayacak olan Fatih Terim'in kendisini keşfetmesi sonucu Galatasaray'a transfer oldu.

4 sene boyunca PAF takımında forma giydikten sonra, Hagi yönetimindeki A takıma yükseldi ve ilk profesyonel karşılaşmasına 2004 – 2005 sezonunda İzmit İsmetpaşa Stadı'nda Bursaspor'a karşı çıktı. O sezonsa bundan başka sadece ligin son haftasındaki Denizlispor karşılaşmasında görev aldı.


Bir sonraki sezon, tecrübe kazanması için Manisaspor'a kiralandı. Manisaspor'daki performansını kariyeri için bir kırılma noktası olarak gören Arda, o sıralar Kayseri Erciyesspor'u çalıştıran Bülent Korkmaz'ın kendisini istemesi üzerine kendisine 'Bülent Abi seni canımdan çok severim. Ama Ersun Yanal'a söz verdim.' demiş, daha sonrasında 'Çünkü biz sözümüzün eri olmayı Arif Abi'den, Bülent Abi'den, Okan Abi'den öğrendik' açıklamasını yapmıştır.

Manisaspor'da kaldığı yarım dönem boyunca iyi bir performans sergileyen Arda için, masal bir sonraki sezon Galatasaray'a dönmesiyle başlayacaktı. Aslında masal olarak başlayan bu hikaye daha sonrasında buruk bir ayrılığa çevrilecekti, buraya geleceğiz.

2006 - 2007 sezonundan itibaren zamanla yükseldi, sevildi, takımın en iyisi, belkemiği oldu. Temmuz 2008'de, İspanyol futbol dergisi Don Balon tarafından 'Dünyanın En İyi 100 Genç Oyuncusu' listesinde 8inci sırada yer aldı. Düzenli süre almaya başladıktan sonra 3.sezonu olan 2008 – 2009 sezonu sonunda, daha 22 yaşında kaptanlığa dahi yükseldi ve Galatasaray tarihinin en genç kaptanlarından biri olarak adını Turgay Şeren, Bülent Korkmaz ve Tugay Kerimoğlu gibi efsanelerin yanına yazdırdı.

Arda, Galatasaray olmuştu. Tribünlerin sevgilisi, Galatasaray'ın ve Avrupa Şampiyonası'nda destanlar (!) yaratan milli takımın geleceği, eksikliği en çok hissedilen oyuncuydu. Sadece oyun görüşü değil, efendiliği, samimiyeti, maçtan sonra muhabirlerle şakalaşmaları, hiç eksilmeyen kocaman gülüşüyle tam bir yıldız olmuştu, bir kahraman. Emre Belözoğlu ve İbrahim Toraman gibi örneklerden sonra alışık olmadığımız bir kahraman. Sadece Galatasaray değil, bütün Türkiye'nin sevdiği isim olmuştu Arda. Lakin herşey harika giderken, ülke basını rahat durmadı.

Göz önündeki başarılı insanı rahat bırakmayız, huyumuzdur. Yediği yemekten, izlediği filme kadar araştırılır, gazeteler ve TV programları sayesinde halka servis edilir. Çünkü merak ettiklerimiz, görmek istediklerimiz bunlardır. Hep böyle oldu.

22 yaşındaki Galatasaray kaptanı Arda için de ezber bozulmadı. Artık en yüksekte, erlerin meydanındaydı. Tıpkı bir gladyatör gibi aslanların önüne atılmıştı. Kendisi de bu hayallerle büyümüştü esasında, az sonra anlatacağım 'o' fotoğrafta görüldüğü gibi.

Futbolunun önüne geçti özel hayatı. Daha doğrusu belki aynı hayatı yaşıyordu 3 yıl öncesiyle, bunu bilmemiz imkansız - ve zaten gerekli de değil -, farklı olan artık öne çıkarılıyor oluşuydu. Sevgilisiyle gece gezmeleri, sinema kapatması, gollerinden çok konuşulur oldu. İstediği de hayal ettiği de bu değildi. Ama çarkın herkes için işleyeceğini yaşayarak öğrendi.

Zamanla aşk azaldı, hem tribün tarafında hem de Arda tarafında. Taraftarların gözbebeği top toplayıcı Arda yavaş yavaş, şımarmış, kendine bakmayan, formsuz, gezip tozan medyatik Arda'ya evrildi. Nisan 2010'da bir lig maçında 'Kimisi gece alemlerinde, kimisi sinema peşinde' diyerek Galatasaray'ı herşeyden çok seven, kalpten bağlı olan kaptanını alenen hedefe koydu Galatasaray tribünleri. Arda futbol oynamıyor, resmen savaş veriyordu. Buna bir önceki sezon ligde 5., o sezon da 3. olan takımın başarısızlığının faturasının da -  tribünler tarafından - Arda'ya çıkarılması eklenince artık farklı seçeneklerin değerlendirilmesi gerektiği gerçeği günyüzüne çıkmaya başladı.

Bu iki başarısız sezondan sonra sabrı kalmayan camiaya karşı mutlak şampiyonluk beklenen takım, kulüp tarihinin en utanç dolu sezonlarından birini yaşadı ve yaşattı. Mücadele edemeyen, geriye düştüğü anda sinip tekrar ayağa kalkacak motivasyonu bulamayan, savaş-a-mayan isteksiz oyuncular ve bir ara düşme hattının yalnızca bir sıra üstünde bulunduğu, tarihinin belki de en çaresiz döneminde elde edilen 8.lik. Türkiye Kupası'nda çeyrek finalde elenme. Tam bir acziyet. Bütün bunların üstüne, Arda'nın tribünlerle savaşının devam etmesi, kaçınılmaz gerçeği kapıya dayandırdı. Bir sonraki sezon için kulübün efsane ismi Fatih Terim'le anlaşılınca herkes bunun Arda'yı takımda tutmaya yeteceğini düşünürken, Arda bir anda Atletico Madrid'li oldu..

Şimdi burada yazının başına geri dönelim, 'top toplayıcı çocuk Arda'. 2001 yılına ait 'o' ünlü fotoğrafı bilmeyen azdır; Gol geldiği anda kale arkasında görev yapan top toplayıcı Arda Turan. Hagi golü atıyor, Arda tam kalenin arkasında, bir elinde sahaya atmak için hazır tuttuğu top, diğer elini havaya kaldırıp yumruk yapıyor.

Çok değerli bir kare o. O fotoğrafta, idolü olan futbolcuyla aynı takımda forma giyen, her gün onu ve diğer efsaneleri izleyerek, bir gün onların yerinde olma hayaliyle yanıp tutuşan, hayranı olduğu - hem de sadece kendisinin değil dünyanın hayran olduğu -  topçu gol atınca sevinçten ağzı kulaklarına varan, 12 yaşında bir çocuk var. İçinde sadece futbol aşkı varolan bir çocuk, o aşk ki endüstrileşen oyunla beraber fanatikleşince uğrunda oynandığını unuttuğumuz. O kadar net gösteriyor o kare bizlere, çünkü Arda o kadar doğal bir kişilik, içi dışı bir.

Kupa ve şampiyonluk endeksli başarı kavramımızı ve sabırsızlığımızı tekrar gözden geçirmemiz gerektiğini anlatıyor o fotoğraf bize millet olarak. Sadece futbol oynamak amacında olan bir insan, nasıl oldu da çok sevdiği, ölesiye bağlı olduğu Galatasaray'dan ve ülkesinden ayrılmak zorunda kaldı? Bunları sorgulatıyor o kare. O yüzden değerli aslında.

Atletico'ye transferi sonrası, Türkiye'de kendisini her yerde takip eden, özel hayatına saygıda defalarca kusur eden, provokatif haberler yapan bunaltıcı basından ve sorun yaşadığı tribünlerin baskısından kurtulan Arda, Atletico Madrid'le beraber hayata dönüp tekrar top oynamaya başladı. İlk sezonunda bambaşka bir lig, dil, kültür ve futbol sistemine alışma ve yerlerde olan formunu tekrar üst düzeye çekmek için uğraştı.

İkinci sezonunda, Diego Simeone'yle beraber takımda yeni bir oyun yapısı gelişti ve Arda bunun en önemli ögelerinden biri oldu. Forvet arkası dağıtıcı, oyun sıkıştığında oyunu çözücü roldeki adam, bir 10 numara. Oynadığı oyunla da tekrar eski günlerine ulaştığını ve hatta üstüne koyduğunu herkese gösterdi. Bir isyandı bu aynı zamanda Türk basını ve Galatasaray tribünlerine, 'beni rahat bırakmadınız' haykırışı. Sezon sonunda gelen Avrupa Ligi Şampiyonluğu, tabiri caizse güzel bir kapak vazifesi gördü. Atletico Madrid'in kupayı kazanmasından sonra taraftarlar Neptun Meydanı'nda kutlamalar yaptı. Ve daha ilginci, Türkiye'de değeri bilinmeyen, bilemediğimiz Arda'ya Atletico taraftarları sahip çıktı, meydanda ona tezahütlarda bulunup adını haykırdı.

Üçüncü sezonunda artık 'ustalık' dönemine geçmiş ve ligin en önemli oyuncularından biri haline gelmiş gözüken, 3 sene önce Galatasaray'dan kulüp rekoru olan 12 milyon €'ya transfer olmuşken şu an bonservisinin 40 milyonlar civarına ulaştığı İspanyol basınında dillendirilen Arda ve Türk basınının tabiriyle 'Arda'lı Atletico', Şampiyonlar Ligi'nde finale çıkmış durumda. Takımın bel kemiği, vazgeçilmezi rolünde, aynı bir zamanlar Galatasaray'da olduğu gibi. Fakat başarı asla kalıcı değil, Atletico'nun bu tarihindeki en güzel dönemi bir gün bitecek. Ve o gün geldiğinde bunu Arda da biliyor ki, İspanya basınında 'sinema kapattı' haberleri çıkmayacak.



YAZAR: Uğur Ece
Kocaeli Üniversitesi, Bilgisayar Mühendisliği
twitter.com/ugurrece
ugurece41@gmail.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Murat Çolakoğlu Seo Blogger Templates