Salı, Nisa 15, 2025

Son Yazılar
>> İngiltere'nin DNA'sı değişecek  >> Üstün Yetenekle Başa Çıkmak  >> Gerçeklerle Yüzleşmek  >> Maslow Amca ve Futbol Bağlamı  >> Beşiktaş Gururlu Fenerbahçe Mutlu  >> BİR IVERSON VAR BENDEN İÇERÜ…    

30 Mayıs 2014 Cuma

An Olur Ömre, Maç Olur Sezona Bedel !





Ben biraz kaderci bir adamım. Gol attığı zaman işaret parmaklarıyla gökyüzünü gösteren futbolculara  da ayrı bir sempatim olmuştur hep.

Soğuk bir aralık günü  Taksim’den 93T’ye bindiğim zaman kafam gerçekten çok karışıktı. Bir tarafta Efes Madrid’i yenerse  Top 16’ya sorgusuz sualsiz gidiyordu , bir tarafta Fenerbahçe grubu lider bitirmek üzereydi , diğer tarafta ise kalabalığı hiç sevmediğini bildiğim biri vardı – ki otobüs hınca hınç doluydu-.

Dün Euroleauge  finali oynandı. Maçı canlı izlemedim – ki ülkede ki en büyük EL fanlarından biriyim ama totem diyelim-  , çünkü Tel-Aviv ekibinin kazanması benim için yukardan gelecek bir mesajdı adeta. Bulunduğum yerde herkes elimde kocaman telefonumla Twitter’da neyi bu kadar heyecanla takip ettiğimi merak ettiler. Oysa bilseler ki ben ne kadar istiyorum yanılmayı hayret ederlerdi.

David Blatt’inMaccabi’si D grubunu 8-2 ile lider bitiriyordu.Kaldı ki sezon başlarken kimse  onları ağır favorilerin arasında saymıyordu bile. Kadrolarında ligin kendi mevkiinde  bir çok elit oyuncusunu barındırmasına rağmen  (Sofo ,İngles ve Hickman gibi)  bir yıldızlar topluluğu değildi. Yıllardır herkes El’yi gittikçe Nba’e daha rahat benzetmek adına bu ligi bir para ligiymiş gibi gösterip yıldızı olmayanı baş altına dahi yazmıyorlar. Halbuki sezon başında Kuban ve Malaga gibi takımların oynadıkları basketbol da gayet keyif veren bir oyundu. Özetle sezon başında sokaktan geçen birine kim F4 oynar diye sorsanız muhtemelen Maccabi’yi duymazdınız – hoş  Fenerbahçe, Galatasaray diyen bile bir çok insan varken-.

Top 16’ya geldiğimizde ise işler haliyle biraz daha zorlaşıyor favoriler vites arttırıyor ve maçlar daha beklenene yakın sonuçlarla bitiyordu. Özellikle çapraz grupta bulunan ve F4’e ev sahibi ünvanıyla katılma şansı olan EA7 Milano –bu kadar seksi bir takım ismi olamaz-  E grubunu Barcelona’nın arkasından ikinci bitiriyor ve Malaga ve Fenerbahçe’yi turnuvanın dışına itiyordu. Özellikle Top 16’ya başlarken yaptığı Hackett  eklemesiyle  benim için izlemesi en keyif veren takımladan birine dönüşüyordu. F grubunda ise Maccabi,Cska ve Real’in ardından grubu 3. Bitiriyordu. Ergin Ataman ise  Galatasaray ile Play-off’ların yolunu tutarken Obradoviç turnuvanın kalanını televizyondan izlemek zorundaydı.

93T’den indiğimiz zaman sıcaklık farkı bizi epey çarpsa da temiz havayı üşümeye tercih etmiştik. İnsan kalabalığına kapılmış Abdi İpekçi’nin  ana kapısına doğru ilerliyorduk .  Paraya kıyıp aldığım kategori 2 biletlerini cebimden çıkartıp üst arama kısmına geçerken kalp ritmim salondan gelen ses ile doğru orantılı bir şekilde artıyordu.

Play-off’lar gerçekten bir basketbol şölenine dönüştü bu sezon. Cska –Real ikilisinin , 2 Yunan devi ile kapışması 5. maça uzuyordu. Fakat ne Pana’nın ne de Olimpiakos’un nefesi yetmiyordu ve para geleneğe  karşı galip geliyordu. Son iki sezon elinde nispeten kısıtlı kadrolarla şampiyon olan Bartzokas  bu sezon F4’te olmayacaktı. Barcelona  ise Galatasaray’ı süpürüyor ve daha az maç oynayarak Milano uçağına biniyordu. Maccabi ise benim eşleşmedeki favorimi 3-1 ilegeçerek  Milano yolcuları arasına katılıyordu.

Luigi Lamonica topu havaya attığında salonda yaklaşık 5 bin kişi vardı. Bir kısmımız ise bir yandan Zalgiris-Brose maçını takip ediyorduk. Çünkü biliyorduk ki Real Madrid maçın ağır favorisiydi , Rodriguez çok formdaydı ve biliyorduk ki Efes bu sezon önemli bir küçülmeye gitmişti.

İki İspanyol takımı birbiriyle eşleşmiş , Cska-Maccabi ise diğer finalisti belirleyecekti. Sezon içerisinde Real Madrid’in  Barcelona’ya  lig ve kupalardaki maçlarda büyük bir üstünlüğü vardı. Fakat Mediolanum Forum’da festival  Cska-Maccabi maçıyla başladı. Cska ilk çeyreği  19-16 devreyi ise  38-30 önde kapatınca insanlar finaldeki rakibin hangi İspanyol olacağını düşünmeye başladılar. Hele ki fark bir ara 15 sayılara kadar çıkınca ‘’Zaten Maccabi’nin nefesi bu kadardı’’ lafı ağızdan ağıza dolaştı.Fakat Blatt ve kader kalan sürede  öyle setler  çizdi ki El tarihine geçecek bir maça dönüştü. Blu 12 saniye kala  3’lüğü yolladığı zaman acaba sorusu zihnimizde çok çok öne çıktı. Cska topu kenardan oyuna soktu ve top sanki iç sesimi duymuşçasına Khryapa’nın ellerinden kayıp gitti. Belki de Khryapa o an sezonun ellerinden kayıp gittiğini hissetmiştir.Rice Basketi yaptı yapmasına ama Cska’nın 6 kocaman saniyesi ve bir şansı daha vardı. Sezon başından beri ne yaptığını zaman zaman anlamasam da Cska’yı bir şekilde  bu seviyede  tutan Messina yine güzel bir set ile Sunny Weems’e şutu buldurdu fakat top bir kez daha sarı formalıları seçince Cska soyunma odasına başı önde giden taraf oldu.

Top havadayken eğilip kulağına ‘’Bak güzelim bu takımı iyi izle , bu takım bu sene bu turnuvayı kazanacak. Avrupa’nın en iyi takımını izliyorsun’’ dediğimde bir hayli şaşırmıştın. Zaten zamane insanları çok çirkin şaşırıyor. Herkes Şaşkın Ördek Yavrusu’nun  resimlerini çizen adamın kafasında bazen.

Real Madrid ise adeta şov yapıyor ve Barcelona’yı  başından sonuna üstün götürdüğü mücadelenin sonunda –spor klişesi yaptım , editörlerime selam ederim- 100-62  ile geçiyor ve Pazar günü daha geç saatte maç oynama hakkı kazanıyordu.

Aslında Efes maça iyi  başlıyor Doğuş’un ortaya koyduğu efor ilk çeyrek skorunu lehimize tutuyordu. Fakat 2.çeyreğe Laso’dan fırçayı yiyen Madridliler 8-0 la dönüyor akabinde SergioRodriguez sazı eline alıyordu. 3. Çeyreğe ise  DuskoSavanaovic fırtına gibi giriyor üst üste ürettiği sayılar ve savunmadaki eforuyla skoru tekrar 45-41 lehimize çeviriyordu. Fakat bu oyun içerisinde Efes adına olan son olumlu şey olunca kalan sürede Efes potasına tam 45 sayı atan Madrid maçıda 25 sayı farkla kazanıyor , biz ve bir çok basketbolsever maçın adamını 6/6 üçlük ile oynayan Sergio Rodriguez olarak seçiyorduk.

3. maçlarını pek sevmem.  Özellikle El gibi turnuvalarda bana hep ‘’Buraya kadar geldiniz bir maç oynayıp dönmeyin bari’’ maçı olarak gelir. İki takımında pek asılmadığı maçta Barcelona Cska’yı pekte önemli olmayan bir skorla geçip 3.oluyordu.

Abdi İpekçiden çıktığımızda elimde telefonla Zalgiris-Brose maçının skoruna bakmaya çalışıyordum. Tam o esnada yol kenarındaki minibüs muavinleri ‘’ Top 16’ya gider , FinalFour yolundan geçer’’ diyerek insanları gülümsetiyorlardı – metrobüse gitti hepsi sonra-.  Minibüste ise Zalgiris’in Brose’yi 4 sayı farkla mağlup ettiğini herkese duyurma şerefi bana nasip oluyordu.

Ve sezonun son perdesi için Mediolanum Forum hınca hınç dolu. Ben de sabahın beşinde tekrarı için bilgisayar başındayım. Maç müthiş bloklarla başlıyor ve bir gidiyor bir geliyordu. Aklım birkaç saat öncesine gidiyordu. Ortamda bulunan  bizim pasörün kulağına’’ Maccabi şampiyon olmuş lan ‘’   dediğimde niye bu kadar sevindiğimi anlamamıştı. Oysa ki , Maccabi’nin kazanması bana bir mesajdı adeta ve ben hala doğru yoldaydım.Çünkü Maccabi harcadığım olanca emeği içeren mağlubiyete oynadığım karşı bahisti. Özetle kaybetmeliydim, ettim de…

Euroleague 2013-2014 Bireysel Ödüllerim

Sezonun Adamı : DavidBlatt!  Efes’ten giden koçların kazanmadığı son kupa olan El’yi bu istatistiğe ekledi sağolsun.

Sezonun Oyuncusu :  SergioRodriguez. Neden hiçbir maça ilk 5 çıkmadığı sorulunca ‘’ oyunun gidişatını izleyip sonradan oyuna girince ne yapacağımı daha iyi biliyorum’’ dedi. Geniusboooy!

Sezonun hayalkırıklığı: Obradoviç ve  Fenerbahçe. Bir pota altı oyuncusu almayarak ne oldum değil Top 16 ‘da beni ne yaparlar demek gerektiğini hatırlattı.(hayalim FranVazquez!)

Sezonun en fantastik basketi: Evet bildiniz , ZoranPlaninic’insemtlerarası basketi. İsmail Şenol duraklayınca ben de sonunun garip olacağını farkettim.

İzlemek için : http://www.youtube.com/watch?v=q9e1I-wFDXE

Sezonun Atarı: Ergin Ataman. Malaga maçından sonra Joan Plaza’ya maç içerisinde hakemlere yaptığı itirazlar yüzünden ‘’ Hadi git ve şimdi mağlubiyeti konuş’’ demesi.

Sezonun  Maç İçi Tespiti: Pana-Cska eşleşmesinin 5. Maçında İbrahim Kutluay’ın ‘’Burda şimdi yüreği olan oynar yürekli olmak lazım lafı’’ . Bir sefer söyleyince güzel ama 72 sefer söylemesi garip kaçtı.

Sezonun İkilisi : Diamantidis- Lasme. Lasme  attığı sayıların yarıdan fazlasının asistini yapan Diamantidis ile  basketbolu bıraktıktan müzik yapabilir veya bir mekan açabilir. Bunu düşün derim Stephan.

Çok keyifli – ve benim adıma anlamlı-  bir Thy Euroleague sezonunu daha geride bıraktık. Avrupa’nın bir numaralı basketbol organizasyonu bu yılda bize bir çok duyguyu bir arada yaşattı. Basketbolun hala insanlar ve onların zekasına hitap eden bir oyun olduğunu bizlere unutturmadı. 
Seni özleyeceğiz EL!


*Aytmatov’un  başyapıtı ‘’Gün Olur Asra Bedel’’ den esinlenilmiştir.  Ruhu şad olsun!





Fatih Yüksel
İtü Gemi ve Deniz Teknolojisi Müh.
fatihyuksel92@gmail.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Murat Çolakoğlu Seo Blogger Templates