2002 Dünya Kupası denince, Türkiye’de herkesin
aklına bu adamın yarı finalde sol çaprazdan ağlarımıza bıraktığı gol gelir..
Bizim için gerçekten hoş olmayan bir hatıra olsa da, bu kariyerinin zirvesinde
olan adam için, yepyeni bir dünya kupası zaferinin habercisidir.
Kariyerine 93 yılında Brezilya’da Cruzeiro’da
başlayan Ronaldo o sene henüz 17 yaşında olmasına rağmen oynadığı 14 maçta 12
gol attı ve bir genç yetenek olarak dikkatleri üstüne çekti. Bu performansıyla
genç yaşında 94 Dünya Kupası Brezilya kadrosuna yer buldu ve her ne kadar
oynamamış olsa da 94 Dünya Kupasını kazanan takımın bir parçası olarak ilk
ciddi başarısını elde etti.
94 Dünya Kupası’ndan sonra Ronaldo PSV’nin
teklifini kabul ederek Hollanda’ya gitmeye karar verdi. İlk sezonunda ligde
kaydettiği 30 golle hem sezon gol kralı olmuş hem de ne kadar önemli bir golcü
olacağının ilk sinyallerini vermiş oldu. Ancak 2. sezonunda yaşadığı diz
sakatlığı nedeniyle sezonun büyük bir bölümünü kaçırdı. Ancak oynadığı 14
maçlık bölümde 12 gol kaydederek takımına katkı yapmayı yine başardı. Hollanda
kariyerinde 58 maçta 54 gol kaydederek muazzam bir istatik tutturan Ronaldo
büyük takımların radarı altına çoktan girmişti bile..

Bundan sonra kulüp başkanı dahil olmak üzere
herkes Ronaldo’nun uzun yıllar Barcelona’da kalacağına inanıyordu ve yapılan
açıklamalar da bu yöndeydi.. Ancak daha sonra görüşmeler tıkandı ve Ronaldo
sürpriz bir şekilde Barcelona’dan ayrıldı ve o yaz İnter’e transfer oldu. İnter’e
transfer olurken yine bir transfer rekoru kırıldı ve tam 27 milyon dolarlık bir
bonservis bedeli ödendi.
Ronaldo İnter kariyerinin ilk yılında İtalyan
futboluna ayak uydurmayı başardı ve gol krallığını 2. Sırada bitirdi. Ayrıca
yaptığı asistler, takımın 1. penaltıcısı ve frikikçisi olması ve de aynı
zamanda takım kaptanı olmasıyla artık komple bir forvet oyuncusu ve lider
olmuştu. Bu sezonun ardından 97 yılında bir kere daha FIFA Yılın En İyi Oyuncusu Ödülünü kazandı.
Ayrıca aynı yıl Ballon d’Or’ u da kazanarak başarılarına bir yenisini daha
eklemiş oldu. Kariyerinin bu noktasında Ronaldo için söylenebilecek tek bir şey
vardı : O birçoklarına göre dünyanın en iyi forveti konumundaydı. Fakat bu
sezondan sonra İtalya’da işler Ronaldo’nun istediği gibi gitmedi.. Bir sonraki
sezon Ronaldo dizinden bir sakatlık yaşadı. Uzun bir sakatlık döneminin
ardından 12 Nisan 2000’de bir Lazio maçıyla geri dönüş yaptı ancak oyunda 7
dakika kalıp tekrardan sakatlanarak gelecek tüm sezonu ve de 2001-2002 sezonun
yarısından çoğunu kaçırdı.. Ancak iyileşme ve rehabilitasyon dönemini atlatan
Ronaldo, 2002 dünya kupasında Brezilya kadrosunda yerini aldı ve Brezilya 5.
Şampiyonluğunu alırken üst düzey bir performans ortaya koydu. Ve nitekim 2002
sonlarında Ronaldo kariyerinde 3. Kez Fifa Yılın en iyi oyuncusu ödülünü
kazandı. Ronaldo için İtalya’dan gelen ve en akılda kalıcı olan şey ise İtalyan
Basını tarafından kendine takılmış ve Ronaldo’yla özdeşleşmiş olan „IL
FENOMENO” lakabıdır. İnter’de geçen 5 senenin ardından Ronaldo 2002 yılında
Dünya Kupası sonrası „Los Galaktikos”a katılmak üzere Real Madrid’e transfer
oldu.
Ronaldo Real’e transfer olurken 46 milyon Euro
gibi astronomik bir rakam ödenmişti ve transfer açıklandığı ilk gün Ronaldo
Real Madrid tarihinde forma satış rakamlarını alt üst etti Böylece taraftarlar
Ronaldo için ne kadar heyecanlı olduklarını ortaya koymuş oldular. Ronaldo da
taraftarları haksız çıkarmadı. Ronaldo liderliğindeki Real Madrid o sezon
İspanya lig kupasını, İspanya kral kupasını ve Kıtalararası Kupayı kazanarak
başarılı bir sezonu geride bıraktı. Ancak bir sonraki sezon Real Madrid yine
iyi giderken Ronaldo talihsiz bir sakatlık yaşadı ve sezonun geri kalanında
takımını yalnız bırakmak zorunda kaldı.. Bundan sonra ise Real Madrid için
Ronaldo’nun ne kadar önemli bir lider olduğunu anlamak zor değildi..
Ronaldo’nun sakatlığının ardından Madrid o sene Şampiyonlar Ligi’nden çeyrek
finalde elendi, lig şampiyonluğunu Valencia’ya kaptırdı ve Kral kupasında da
finalde kaybettiler..
Ancak daha sonra Van Nistelrooy’un takıma
katılması ve Ronaldo’nun yaşadığı sakatlık kilo problemleri nedeniyle teknik
direktör Capello, Ronaldo yerine Van Nistelrooy’u tercih etmeye başladı ve
Ronaldo için Real Madrid defteri hoş olmayan bir sonla 2007 yılında kapandı.
Ronaldo bundan sonra 1 sene Milan’da 2 sene de
ülkesi Brezilya’da Corinthians’ta oynadı. Ancak eski başarılarına hiç bir zaman
yaklaşamadı. Çünkü sakatlık ve kilo problemleri peşini bırakmadı ve sürekli
önünde büyük bir engel olarak durdu. Ronaldo geçen 3 yılın ardından Şubat, 2011
yılında Corinthians’ta oynarken futbolu bırakma kararı aldı. Kararını
açıklarken yaptığı basın toplantısında şu sözler ağzından dökülmüştü : „Beni
gerçekten bu kadar mutlu eden bir şeyden vazgeçmek çok zor.. Zihnimde her ne
kadar devam etmek istesem de , itiraf etmeliyim ki vücudumu kaybettim...”
Ertunç GÜZEL
İTÜ Makine Mühendisliği Öğrencisi
Mail Adresi: ertuncguzel@windowslive.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder