Cuma, Haziran 13, 2025

Son Yazılar
>> İngiltere'nin DNA'sı değişecek  >> Üstün Yetenekle Başa Çıkmak  >> Gerçeklerle Yüzleşmek  >> Maslow Amca ve Futbol Bağlamı  >> Beşiktaş Gururlu Fenerbahçe Mutlu  >> BİR IVERSON VAR BENDEN İÇERÜ…    

11 Mayıs 2014 Pazar

Mansour Bahrami; Bir Tenis Aşığı


Hepimizin hayatında diğer olgulardan daha çok sevdiğimiz, bizdeki yeri apayrı olan bir uğraşı vardır. Kimileri için bu bir kitap, film ya da dizi karakteridir, kimileri için bir hobidir veya uğraştır, kimisi için ulaşmak istedikleri bir hedeftir. Bu liste isteiğiniz kadar uzatılabilir yedi milyar insanı değil üç cümleye üç bin cümleye sığdırmak mümkün değildir. Söz konusu kişi Bahrami olunca kendisi için bu olguyu tenis ile tanımlamak yanlış olmasa gerek.

Ben de ’90 kuşağındaki diğer birçok kişi tenisi Federer ve Nadal ile tanıdım ve benim için tenisi farklı oyun anlayışlarına sahip bu ikili tanımladı. Bu kuşaktakilerden lise çağından önce tenisle ilgi duyanları ise bu eğlenceli sporla tanıştıranlar ise daha ziyade Sampras, Agassi, Safin ve Hewitt eğer 2001 Wimbledon’a yetiştilerse İvaniseviç oldu. Girişte bahsettiğim olgunun benim ve daha birçok tenisseverin tenisteki karşılığı Mansour Bahramidir. İlk önce isterseniz kendisini biraz tanıyalım.

Önyargıyla ve Tabularla Ket Vurulan Bir Yetenek

10 Yaşındaki Bahrami'nin ilk fotoğrafı (Soldaki)
Manspur Bahrami takvimler 1956 senesini gösterdiğinde Arak, Iran’da doğdu.Tenise ilgisi küçük yaşlarda başlamıştı fakat bu eğlenceli sporu yaşamak isteyen bir çocuğun masumiyetinden yoksun dünya düzeni kendini erken tanıtmıştı. Fakir olduğu için ve İran gibi bir ülkede olanaklar sınırlı olduğu için 13 yaşına kadar tenis oynamak için olmazsa olmaz raket başta diğer materyallerle tanışamayan Bahrami’nin tutkusunu yokluk ve yoksulluk engelleyemedi. Kendisinin de anlattığı gibi yedi yaşından itibaren tenis oynamaya başladığında rakete uzaktan yakından benzerlik gösteren herhangi bir cismi kullanmıştı raket olarak. Bunlar arasında Faraştan, tavaya, süpürge sapından biraz düzgün bir tahta parçasına kadar ilginç cisimler buylunmakta. Bu serüvenini 13 yaşına kadar tutkusunu bu şekilde yaşatan Bahrami o dönemde bir şekilde Şah’ın yakın arkadaşı olan Iran Tenis Federasyonu Başkanı’nın dikkatini çekiyor ve gerçek materyallerle tenis oynamaya başlıyor.
Bundan sonraki 10 senelik süre zarfında birçok kulvarda boy gösterir ve ilk baştaki kötü sonuçları aldığı galibiyetlerle kısa sürede unutturuyor. Her tenisçinin hayalini süsleyen Grand Slam’leri düşünürken talihsizlik bu sefer ınu ‘79daki devrimle vurdu. 82’de imkanı olan birçok kişinin yaptığı gibi soluğu yurtdışında alıncaya kadar 3 sene boyunca topa dokunmasına dahi izin verilmedi çünkü tenis “kapitalist” ve “elit” bir spordu artık İran’da. O da soluğu Fransa’da almıştı. Fakat burada da politik sığınmacı statüsünü kabul etmediği için hayatının 6 senesini kaybetmişti. Kendisinin de aktardığı gibi o sadece tenis oynamak için vatanını terketmek zorunda kalmıştı, vatanında hayati tehlikesi söz konusu olduğu için değil. 

Yine, Yeni, Yeniden Tenis!
Hayatının altın döneminde 9 senesi çalınan Bahrami hayatının kalanını bireysel başarılar peşinden koşmak yerine artık insanlara bu sporu sevdirmek için uğraştı. Tabii profesyonel olarak teklerde ve çiftlerde şampiyonlukları oldu ama önceliği 9 yıl ayrı konulduğu sevgilisine kavuştuğunda bunun tadını çıkartmaktı. Herşeye rağmen kızgın olmadığını, şanslı olduğunu söyleyebilecek kadar tenisi sevmişti. Peki bize nasıl sevdirdi tenisi? Bunu anlamak için yazıdaki videoya bir göz atmanız bile yeter. Ama yazıda yer alan video buz dağının sadece görünen kısmı. Bahrami İnsanları eğlendirmek uğruna maç kaybetmek pahasına da olsa işi
eğlenceye ve şakaya vurdu, hakemlere bulaştı ve eğlendi, Fransa Açık’ta Boris Becker’e kafa tuttu ama en amiyane tabirle şebeklik yaparak değil kalitesini, yeteneğini gösterip, rakibine saygıda kusur etmeden ve had safada bir seyir zevki sunarak. Eğer daha önce izlemediyseniz ve tenisi takip edin veya etmeyin farketmez, boş vaktinize denk gelince açın izleyin. Sevdiği bir olguya hayatını adamış bir insanın, insanları nasıl eğlendirebildiğini göreceksiniz. 
Bahrami’nin demeciyle yazıyı noktalayıp eğlence dolu günler dilerim.“Oynamayı seviyorum. İnsanların beni izlerken eğlenmesinin seviyorum. İşi eğlenceye vurduğum için kaç tane maçı kazanmam gerekirken kaybettiğimi ben bile hatırlamıyorum. Genelde kazanırım fakat seyircinin eğlenmediğini, bundan zevk almadığını hissedersem canım sıkılır. Seyircileri güldürmeyi seviyorum, onları güldürebildiğim zaman dünyada benden mutlusu yoktur.” 




Kahraman CİNDİ
İTÜ Petrol ve Doğal Gaz Mühendisliği
kahramancindi@outlook.com
Twitter : @kahramancindi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Murat Çolakoğlu Seo Blogger Templates