Hepimizin hayatında diğer
olgulardan daha çok sevdiğimiz, bizdeki yeri apayrı olan bir uğraşı vardır.
Kimileri için bu bir kitap, film ya da dizi karakteridir, kimileri için bir
hobidir veya uğraştır, kimisi için ulaşmak istedikleri bir hedeftir. Bu liste isteiğiniz
kadar uzatılabilir yedi milyar insanı değil üç cümleye üç bin cümleye sığdırmak
mümkün değildir. Söz konusu kişi Bahrami olunca kendisi için bu olguyu tenis
ile tanımlamak yanlış olmasa gerek.
Ben de ’90 kuşağındaki diğer
birçok kişi tenisi Federer ve Nadal ile tanıdım ve benim için tenisi farklı
oyun anlayışlarına sahip bu ikili tanımladı. Bu kuşaktakilerden lise çağından
önce tenisle ilgi duyanları ise bu eğlenceli sporla tanıştıranlar ise daha
ziyade Sampras, Agassi, Safin ve Hewitt eğer 2001 Wimbledon’a yetiştilerse İvaniseviç
oldu. Girişte bahsettiğim olgunun benim ve daha birçok tenisseverin tenisteki
karşılığı Mansour Bahramidir. İlk önce isterseniz kendisini biraz tanıyalım.
Önyargıyla ve Tabularla Ket Vurulan Bir
Yetenek
![]() |
10 Yaşındaki Bahrami'nin ilk fotoğrafı (Soldaki)
|
Manspur Bahrami takvimler
1956 senesini gösterdiğinde Arak, Iran’da doğdu.Tenise ilgisi küçük yaşlarda
başlamıştı fakat bu eğlenceli sporu yaşamak isteyen bir çocuğun masumiyetinden
yoksun dünya düzeni kendini erken tanıtmıştı. Fakir olduğu için ve İran gibi
bir ülkede olanaklar sınırlı olduğu için 13 yaşına kadar tenis oynamak için
olmazsa olmaz raket başta diğer materyallerle tanışamayan Bahrami’nin tutkusunu
yokluk ve yoksulluk engelleyemedi. Kendisinin de anlattığı gibi yedi yaşından
itibaren tenis oynamaya başladığında rakete uzaktan yakından benzerlik gösteren
herhangi bir cismi kullanmıştı raket olarak. Bunlar arasında Faraştan, tavaya,
süpürge sapından biraz düzgün bir tahta parçasına kadar ilginç cisimler
buylunmakta. Bu serüvenini 13 yaşına kadar tutkusunu bu şekilde yaşatan Bahrami
o
dönemde bir şekilde
Şah’ın yakın arkadaşı olan Iran Tenis Federasyonu Başkanı’nın dikkatini çekiyor
ve gerçek materyallerle tenis oynamaya başlıyor.
Bundan sonraki 10 senelik süre
zarfında birçok kulvarda boy gösterir ve ilk baştaki kötü sonuçları aldığı
galibiyetlerle kısa sürede unutturuyor. Her tenisçinin hayalini süsleyen Grand
Slam’leri düşünürken talihsizlik bu sefer ınu ‘79daki devrimle vurdu. 82’de
imkanı olan birçok kişinin yaptığı gibi soluğu yurtdışında alıncaya kadar 3
sene boyunca topa dokunmasına dahi izin verilmedi çünkü tenis “kapitalist” ve
“elit” bir spordu artık İran’da. O da soluğu Fransa’da almıştı. Fakat burada da
politik sığınmacı statüsünü kabul etmediği için hayatının 6 senesini
kaybetmişti. Kendisinin de aktardığı gibi o sadece tenis oynamak için vatanını
terketmek zorunda kalmıştı, vatanında hayati tehlikesi söz konusu olduğu için
değil.
Yine, Yeni, Yeniden Tenis!
Bahrami’nin demeciyle yazıyı
noktalayıp eğlence dolu günler dilerim.“Oynamayı seviyorum. İnsanların beni
izlerken eğlenmesinin seviyorum. İşi eğlenceye vurduğum için kaç tane maçı
kazanmam gerekirken kaybettiğimi ben bile hatırlamıyorum. Genelde kazanırım
fakat seyircinin eğlenmediğini, bundan zevk almadığını hissedersem canım
sıkılır. Seyircileri güldürmeyi seviyorum, onları güldürebildiğim zaman dünyada
benden mutlusu yoktur.”
Kahraman CİNDİ
İTÜ Petrol ve Doğal Gaz Mühendisliği
kahramancindi@outlook.com
Twitter : @kahramancindi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder