Galatasaray’ın
Şampiyonlar Ligi’ndeki ilk maçı 1-1 beraberlikle sonuçlandı. Maçtan önce
yaşanan e-bilet karmaşası, Süper Lig’de uygulanan passolig uygulaması nedeniyle
bazı taraftar grupları maçı protesto etti. Hal böyle olunca saat 21:45’i
gösterirken tribünlerde 28 30bin civarında doluluk vardı ve gelen taraftarın da
büyük çoğunluğunda kırgınlık vardı.
Maça
Anderlecht daha etkili başladı. İlk 20 dakika boyunca Galatasaraylı oyuncular
rakibi zapt etmekte çok zorlandı ve bu dakikalarda sürekli top kayıpları
yaşandı. Maçın 23. dakikasında ise Anderlecht’in hocası Besnik Hasi, stoperde
oynayan Nuytinck’i çıkarıp yerine forvet oyuncusu Matias Suarez’i alarak bir
nevi “Ben bunları böyle bulmuşken kaçırmayayım” moduna girdi. Anderlecht’in ilk
yarıda harcadığı çok net pozisyonlar vardı yine Muslera’dan dönen ve dışarıya
çıkan. Galatasaray’ın ise ileriye topu taşıyacak bir tarzı yoktu. Daha önce
Mancini de yapıyordu, bir bek hücumcuysa, diğer bek biraz daha defansif
anlayışta oluyordu. Dünkü maçta da bu
böyleydi ama Galatasaray yapacağı hücumları çoğunlukla(dünkü maç için
konuşuyorum) hücuma gitmeyeyim düşüncesinde olan Veysel Sarı’nın kanadından
yapıyor, Veysel ise yetişemiyor ya da çizgisinden pek ayrılmıyordu. Telles ise
ileri gittiği gibi geri geliyordu. Anderlecht’in oyuncu değişikliğinden sonra 2
bekinin de aslan kanat oyuncusu olmasını Galatasaray kullanamasa da Anderlecht
7 numaralı oyuncuları Andy Najar’ın ileri çıkışlarıyla kalesinde birçok kez
tehlike gördü.
İkinci
yarı başladığında ise Galatasaray biraz daha istekli başladı, ayakları yere
sağlam basıyor, pozisyon üretmeye çalışıyordu derken Anderlecht karşı hücumda
Praet ile golü bulmuştu. Gol geldikten 5 dakika sonra oyuna Bruma’nın
girmesiyle Galatasaray’ın oyunu hareketlilik kazandı. O ana kadar oynanan
durağan ve yavaş Galatasaray, Bruma’yla birlikte aradığı taze kana kavuşmuş
oldu. Bruma’nın bu dakikalarda oyuna girmesi gerekliydi ve Prandelli Hocam
doğru olanı yaptı, maça Bruma ile başlamış olsaydı, bu kadar etkili
olmayabilirdi. Taraftaların ıslıklaması, böyle bir maçta protesto etmesi falan
derken maçın son dakikalarında o ana kadar savunmada görevini layıkıyla yapmış
olan Chedjou sahneye çıkıyordu. Kendi mücadelesiyle Galatasaray’ın gol
makinesi(!) BY17’ye golü al da at dedi ve Galatasaray durumu eşitledi.
Olumlu Başlayalım
Muslera, Chedjou, Semih, Sneijder, Bruma. Bir takımın
kalecisine bu kadar iş düşüyorsa defansı kötüdür denir ama stoper ikilisi de
iyi. Demek ki beklerde biraz sorun var. Dünkü maçta Muslera’nın yine hatası yoktu
ve rakibin kaleyi bulan 3 tehlikeli şutunu kurtardı. Chedjou, %90larda dolaşan
pas yüzdesini yine bozmadı ve rakip ataklarını keserken, üstüne üstlük son
dakikada hücumdaki kimsenin yapamadığını yaptı. Semih savunmada partnerini
buldu ve ilk müdahalesi yetersiz olursa güvenebileceği sigortasına da kavuştu.
Ujfalusi’den sonra Chedjou’nun da bu görevi üstlenmesi takım için iyi, Semih
için biraz kötü oldu. Yavaş yavaş liderliği alması gerekiyor ama biz yine 23
yaşındaki genç(!) diyelim ve yolumuza devam edelim. Sneijder takıma en geç
katılan isim. Kick-boks ustasıyla çalıştı, maç formu düşük olabilir ama, dünkü
maçta kestiği rakip atağı sayısına belki önceki maçlarda hiç ulaşamamıştı.
BY17’ye attığı 35 metrelik pasla da klasından yine söz ettirdi. Maç formu kazanmasına
daha var, bir de şut formunu kazansa tadından yenmez. Galatasaray’ın çok şey
beklediği genç yetenek Bruma. Oyuna sonradan girmesinin daha faydalı olacağını
söylemiştim. Kapanan rakibi iyi açıyor ama son vuruşları daha tam olmamış. İki
kanada birden geçişler yaparak rakip defans kurgusunu bozarken yerde kaldığı anlarda BY17’nin maç
boyunca 20 defa yaptığı el kafa hareketini yaptırıyor. Bu sezon sakatlanmasın
bir daha bir şey olmaz Bruma’ya.
Küçük Eleştiriler
Galatasaray’ın
çok eleştirilen isimlerini bir de ben eleştirmek istiyorum. Veysel Sarı; 25 yaşında, asıl mevkii
belirlenememiş sağ tarafta çok yönlü bir oyuncu. Geldiği günden beri
Galatasaray için en iyisini yapmaya çalışıyor ama bu kumaştan anca bu kadar.
Siz ona küfredince bir anda Cafu’ya dönüşmeyecek. Alex
Telles; çok şey bekleniyor iyi paraya geldi, belki uyum sorunu şu bu
deniyor ama bu oyuncunun çalıştığı yok. Kadrodan kesik yediği dönemlerde
çalışıyor diye haberleri çıkıyor. Peki, her zaman çalışsa, ilk fırsatta güney
bölgelere inmeye çalışmasa daha 22 yaşında biraz da futboluna uğraşsa iyi olmaz
mı? Kadroda yok ama Sabri Sarıoğlu; oynadığı
dönemde genç yaşlı herkesin küfürler ettiği, “bu adam orta açmayı biliyorsa ben
Ronaldo’yum dediği”ni biliyoruz. Takım için canla başla mücadele ediyor tamam
ama sizce kesik yemesi sadece fazla kiloları mı? Vardır bir şeyler deşmeyelim
ama oynadığında sövdüğünüz adamı kadroda yokken de isteyemezsiniz.
Gelelim
orta sahaya ve takımın “maestro”suna yani Selçuk İnan’a. Selçuk Galatasaray’a
ilk geldiği sezon oyunu çok iyi kontrol ediyordu, istatistiklerde takımın en
iyisi oluyordu. Zamanla Burak’ın gol sayısına bağlı olarak(orada çok büyük bir
paradigma var) önce oyunuyla sonra da sayılarıyla bir düşüş yaşadı. 2.
sezonunda yana geri oynuyor eleştirileri çıkmaya başlamıştı bile. Sonradan
toparladı eski halinin hala gerisindeydi. Burak ile Selçuk arasında bir bağ
var. Küçüklükten beri gerek milli takımlarda gerekse kulüplerde beraber forma
şansı buldular. Ön planda oldukları zamanlarda takımı sırtlayan yine ikisiydi
ama hep bir şeyleri eksikti. Selçuk fiziken yeterli değildi, Burak ise komple
forvetten ziyade önünde bulduğunu atan bir oyuncuydu. Sneijder ve Drogba’nın
gelmesi aslında ikisi için de çok faydalı olacaktı. Oyunun yükü Selçuk’tan
kalkacaktı, Drogba da Burak Yılmaz’a
katkı sağlayacaktı. Aslında bunlar oldu ama “Selçuk – Sneijder oynayamaz yaaa”
başta olmak üzere tüm katı yargılar bizim naçizane futbolcularımızı etkiledi.
Tamam etkilenmiş olabilirler ama 30 yaş grubunda 5 yıllık sözleşme imzayan,
yılda hiç maç oynamasa 3 milyon Euro kazanacak adamların böyle şeyler yapmaya
hakkı yok. Bu iş profesyonel, kafan bozuksa uzaklaş takımdan döndüğünde bomba
gibi olamazsan da kendine kulüp bul.
Melo, savunma görevini yerine getiriyor, orta sahada hücuma
katkısını da yapıyor ama istenilen seviyeye daha gelemedi. En yakın zamanda
kendini toparlar, o formsuz olunca orta sahayı düz koşularla geçiyorlar.
Dzemaili ve Pandev ikilisi henüz takıma alışamamış.
Dzemaili, televizyondaki çok bilmişlerin düşündüğünün aksine çok iyi bir oyuncu
ve mücadele gücü yüksek. İleriye oynamayı da seviyor, Melo ile uyum
yakalarlarsa Galatasaray ilerleyen dönemlerde çok rahat eder. Pandev’in daha
tam anlamıyla hazır olmadığını gördük ama uyum sürecini atlattığında ondan da
resital izleyeceğiz.
Maç öncesi konuşmalarda rakibin en çok korktuğu 3 isimden
biri olan Hamit Altıntop’a gelelim. Hamit geçen sezonu sakatlıklarla
atlattıktan sonra bu sezona da sakatlıkla başladı ve oynadığında kızdığımız
olmadığında ise sahada yaptığını aradığımız bir oyuncudan bizi mahrum bıraktı.
Yıllık 3 milyon civarı almasından ve oynamamasından dolayı ona kızgın olsam da
en kısa zamanda dönüp orta alanda oynamasını bekliyorum.
Teknik Taktik Ekip
Galatasaray ailesinin öve öve bitiremediği “Scouting
System”ine gelelim. Kalabalık bir ekipten oluşan bu sistemin kabaca görevleri
oyuncu bulmak ve rakip analizleri yapmaktır. Oyuncu bulma konusuna girmiyorum
acımız çok ama rakip analizi konusunda eksiklerimiz olduğunu düşünüyorum.
Galatasaray büyük takım ve yetenekli oyunculardan kurulu olabilir. Kalitesiyle
taktik ayırt etmeksizin herkesi yeniyor olabilir ama anca masallar diyarında bu
olur. Bugün çıkış yapan her takım rakibi iyi analiz ederek bu yerlere geliyor.
Prandelli Hocam gibi ülkeye tam alışamamış bir futbol adamının yerli yardımcısı
bile yokken bu sistemin 7/24 çalışarak en iyisini yapması gerekir. Yapıyorlar
belki de ama şu an yansımıyordur orasını bilemeyiz. Biz taraftarız sonuç
bekleriz.
Taraftarlar
Maç başladığında takıma gazı vermeyen ama ilk fırsatta ıslıklayan,
rakibin en korktuğu şeyken bir işe yaramayan taraftarlarımıza da selam olsun.
Tamam, işten güçten çıkmışsın, etten ekmekten ayırmışsın maça gelmişsin ama
nedir bu durgunluk. Sen onları motive et mücadele etsinler, etmezlerse cezayı
Prandelli versin. Takımın en büyük ekskliği olan özgüveni de böyle onlardan
alırsan bu iş olmaz. Çok genel geçer bir söz ama büyük düşünür Hiddink’in de
dediği gibi “Siz Türkler çok duygusal”…
Sezar’ın Hakkı
Sezar’a
Anderlecht’in ilk 11’inde 7 tane 21 yaşın altında oyuncu
var, orta sahalarında 17 yaşında Tielemans oynuyor, kalecileri daha ilk resmi
maçına çıkıyor ve teknik direktörleri daha maçın 23. dakikasında stoperi
çıkarıp oyuna forvet alıyor. Takdir edilesi şeyler bunlar. Hele ki bizde Emre
Çolak hala genç futbolcu ama Tielemans’tan 6 yaş büyük. Golü atan Praet’in
yaptığı gol vuruşu çok klastı gerçekten takdiri hak etti.
Söylenebilir ve söylenecektir de onlar Belçika’da oynuyor,
orada yabancı sınırlaması yok, onlar alt yapıya Kongolu, Honduraslı oyuncular
getiriyor diye. Bir düşünün bizde sistem olsa, altyapıya gereken önem verilse.
Futbol kültür olarak içimize işlese ve her şeyi destansılaştırmadan yaşasak, 80
milyonluk ülkeden 100lerce yetenekli oyuncu çıkmaz mı?
Murat Çolakoğlu
mcolakoglu45@gmail.com
Twitter : @mrtcolakoglu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder