Cumartesi, Temmuz 12, 2025

Son Yazılar
>> İngiltere'nin DNA'sı değişecek  >> Üstün Yetenekle Başa Çıkmak  >> Gerçeklerle Yüzleşmek  >> Maslow Amca ve Futbol Bağlamı  >> Beşiktaş Gururlu Fenerbahçe Mutlu  >> BİR IVERSON VAR BENDEN İÇERÜ…    

8 Eylül 2014 Pazartesi

Gerçek Kazananlar , Finlandiya!


Kazananların hikayelerini tüketmekle mükellef olunmayan yıllardı belki de. Hatırlamıyorum -yaşım yetmediğinden ötürü - ama biraz telepati yaparak ta olsa 19 yaşında ve basketbola uzak bir coğrafyanın çocuğu olarak bir Avrupa Basketbol Şampiyonası görmek gayet heyecan verici olmalı. Hoş bir sonraki için tam 16 yıl beklemek te bir hayli zor.

Hanno Möttöla belki Yeni Zelanda maçını –epey dramatik bir biçimde – kaybettikten sonra gözyaşlarını tutamasa da ’11 ve ’13 Avrupa Şampiyonalarından sonra bizim ona ve Finlandiya takımına duyduğumuz saygı sonsuzdu.

Petteri Koponen önderliğinde ek elemelerle gelmişlerdi Litvanya’ya. Grupta averaj takımlığı mücadelesine aday görülürken önce Bosna-Hersek’i hezimete uğratıyorlardı. Belki o turnuvanın en flaş takımı olan Makedonya’ya mağlup oluyorlardı. Kader maçında ise Karadağ’ı mağlup ederek gruptan çıkma başarısını gösteriyorlardı. Belki 2. Turda elenerek peri masalı sıfatını daha orada Makedonya’ya kaptırsalarda oynadıkları basketbol ile alkış alıyorlardı.

( Dip not olarak; o turnuva finalinde skandal kararlara imza atan hakem 3’lüsü ve özellikle LuigiLamonica’nın yaptıkları halen daha soru işaretidir.)

4 Eylül 2013, Finlerin belki de ’95 Avrupa şampiyonasındaki dramatik mağlubiyetin intikam yeminiyle çıktıkları maçtı. Bu turnuvadaki maça benzer bir senaryo ile çıkan Finler Koponen önderliğinde dış şutlarla can yakıyordu. Bırakın sahadaki Millileri biz dahi ekran başında baskı yiyor, şut sokamıyorduk.Fakat Finliler bu kez sadece bizi değil bir başka önemli basketbol ülkesi olan Rusya’yı 2 uzatma sonucu kalp kırıcı bir biçimde mağlup ederek 2.tur biletini cebine koyuyordu. Acaba bu kez madalya mı diye sorsakta kaderle aralarını sıkı tutan Finliler ikinci turda aynı galibiyet-mağlubiyet sayısına sahip oldukları İspanya’nın averajla arkasında kalarak turnuvaya veda ediyorlardı.

Fiba2014 yılında oynanacak olan ve ismen bir ağırlığı bulunan turnuvayı bana göre çok gereksiz bir biçimde isim değişikliğine soktu ve adı Fiba Dünya Kupası oldu.  Finlandiya da bizim gibi Wild Card ile turnuvaya gelen takımlardandı. Grup kuraları çekildiğinde kalan gruplara nazaran kolay bir gruba düştüğümüze dair yorumlar yapılsa da biraz basketbol bilen insanlar kazın ayağının öyle olmadığının farkındaydılar. Çünkü ağır abi Abd’yi bir kenara koyarsak kalan tüm takımlar ‘’inatçı’’ idiler. Tahminler tuttu , daha grubun ilk maçında Yeni Zelanda karşısında , önemli farklarla geri düşüyorduk fakat Oğuz ‘’Savaş’’  sazı eline alıyor ve post up oyunları üzerinden hücumu açıyordu. Biz Zelanda’yı zor da olsa geçerken Finler Abd ile açılışı yapıyor 59 sayı gibi büyük bir farkla mağlup olarak ‘’geçen turnuvadan eser kalmamış’’ dedirtiyordu. Fakat yanıldık çünkü grubun 2. Maçında Finliler  Ukrayna’yı geçiyordu. Zelanda ise Dominik’e mağlup olarak kendileri açısından zora sokuyordu. Grubun 3. Maçları bu yazının yazılmasına sebep olan Türkiye-Finlandiya maçına sahne oluyordu.

İnatçılık , istikrar ve diğer bir çok hayatın içinden gelip basketbolda yer etmiş kavram. Fakat tarih ile talih aynı işe koyulursa …Koç Murat Didin’in bize sunduğu enfes bir portre ile açıklayalım.
2001 Avrupa Basketbol Şampiyonasına ev sahipliği yapan Türkiye HenrikDetmann yönetiminde yarı finale kadar gelen genç ve çok uluslu(!) Almanya ile karşılaşıyordu. Son top yaklaşık 8 saniye kala bizim elimizdeydi Almanlar ise skorda 3 sayılık bir avantaja sahiptiler , Hidayet topu getirdi AdemolaOkulaja savunmasındaydı ve faul yapmadı . Hido ise el üzerinden 3 sayılık isabeti buldu maçı uzatmaya taşıdı. 45. Dakika sona erdiğinde salon adeta bayram yeriydi.

Petteri Koponen eğer ki o serbest atışlardan birini sayıya çevirip bizi en azından 2.likten belki de son 16’dan etseydi bu hikaye hiç yazılmamış olacaktı belki de. Fakat inandığımız her ne ise bize mesajı en sağlam yerinden verdi , ve bize son bir şans tanıdı. Adeta Zelanda maçında ve adeta Avusturalya maçında olduğu gibi. Emir , Ömer Aşık’ın ters perdesinden yararlanıp sol forvetten önce şutu ardından oyunu aradı. Süre daralıyordu ve Henrik Dettmann’ın Finlandıyası faul yapmayı tercih etmiyordu. Emir dışardan mantıklı bir oyun göremeyince bir anda çembere yönelip ters dipteki Cenk’i buldu. Cenk ise tüm ülkeyi ayağa kaldıracak o üçlüğü soktu. Belki defalarca faul yapma şansı olan Finliler heves kırıcı bir biçimde uzatmaya giden maçın kalan kısmında direnemiyorlar ve HenrikDettmann 13 yıl sonra aynı hatanın acısını çekiyordu.
Son maçında Zelanda’ya 2 sayı farkla kaybediyor ve belki de gruptan çıkmalarınakesin gözüyle bakılan turnuvada gruptan çıkamıyorlardı.

Utah’ta kolej kariyerine başlayan Hawks ile Nba gördükten sonra Bologna ,Tau gibi bir dönem ekol olmuş takımların formasını terletip kariyerinin sonlarına doğru adeta bir basketbol gezgini rolüne bürünen Möttöla belki de milli takımlar düzeyindeki son turnuvasını göz yaşlarıyla noktaladı. Ve daha acısı –kabullenilmişi hatta görmezden gelinmişi- onun hikayesinin bilinmemesi duyulmaması. Bu yazıyı onun kaptanlığında Avrupa’da adından söz ettiren ve kendilerinden sonraki jenerasyonu salonlara sokan , onlara bu cesareti veren  takıma adıyorum.
Ve aynı zamanda çabalayan , isteyen ama sentetik başarı kavramları arasında kaybolup giden hayatın gerçek yaşayanlarına , gerçek görünmez kahramanlara…


Dipnot: HannoMöttöla 9 Eylül ‘76 doğumlu. Siz bu yazıyı okurken kendisi yeni yaşına girmiş olacak muhtemelen. Mutlu yıllar kendisine.

Fatih Yüksel
İtü Gemi ve Deniz Teknolojisi Müh.
fatihyuksel92@gmail.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Murat Çolakoğlu Seo Blogger Templates