Endüstriyel futbol… Bu terimi
belki Gareth Bale’e ödenen bonservis bedeliyle duydunuz, belki de 2009 yılında
oynanan Adana Demirspor-Livorno maçıyla duydunuz. Borussia Dortmund’un kombine
ve bilet fiyatlarının gündeme gelmesiyle de duymuş olabilirsiniz. Kim bilir
belki de tribünlerde asılan ”No Al Calcio Moderno” pankartlarıyla
duymuşsunuzdur. Yani bir şekilde bu terime artık yabancı değiliz. Peki nedir bu
endüstriyel futbol, bizle ne işi olur? Dilerseniz biraz ondan bahsedelim.
Bilindiği üzere endüstriyel
demek, endüstri ile ilgili endüstri ile alakalı demektir. Endüstri ise; makine
ve benzeri araçlar kullanılarak bir madde veya gücün niteliğini veya biçimini
değiştirerek toplu üretimde bulunan faaliyet dalıdır. Bunun futbolcası ise; taraftarların,
başarı ve kazanma arzularını ticarete dönüştürerek futbolun bir pazar haline
gelmesidir.
Endüstriyel futbolun bizden
istediği çok şey vardır. Mesela, tuttuğumuz takım için daha fazla para verip
bilet, kombine almak ve tuttuğumuz takım için fazladan çeşitli harcamalar
yaparak(takımlara ait sim kartları, kredi kartları, modemler vb.)başarının
ancak ve ancak para ile getirilebileceğine inandırmak. Ve daha da ötesi
bizlerden taraftar değil, müşteri-seyirci olmamızı ister endüstriyel futbol.
Başarılı bir takımın kendi
sahasında ondan kat kat daha başarılı ve güçlü bir takımdan 5. Golü yerken, tribündeki
koltuklarından kalkıp stadı terk etmeye başlayan insanlar, takımlarına tepki
verdiğini zannederler. Halbuki bu endüstriyel futbola çalışmaktan başka bir şey
değil. Babasının öğle yemeği için verdiği paraları biriktirerek takımının
maçına bilet alan genç bir taraftar, takımının yediği 3. 4. Yada 5. golde
dakikalar kaçı gösterirse göstersin asla stadı terk etmez. Endüstriyel futbol
böyle bir taraftarı istemiyor artık.90 dakika susmayan takımına desteğini hiç
kesmeyen “taraftar” yerine, tepkisini stadı terk etmekle gösteren, maçı sanki
tiyatro izlermiş gibi izleyen ve de en önemlisi gelir seviyesi yüksek
“seyirci-taraftar” istiyor. Maalesef artan bilet fiyatları ile belli bir gelir
seviyesinin altında yer alan taraftarların stada girişine engel oluyor
endüstriyel futbol.
Endüstriyel futbolun ne
demek olduğunu hala anlayamayanlar varsa
onlara güzel bir örnek daha vereceğim. Hiç düşündünüz mü dünyanın en büyük
ülkelerinden biri olan ABD’de neden futbol çok gerilerde kalmış? Çünkü futbol
süre açısından çok uzun bir oyun. Emin olun futbol 90 dakikayı 6’ya bölüp 15’er
dakikalar halinde oynansaydı, dünyanın en iyi futbolcusu da en iyi futbol
takımı da bu ülkeden çıkardı. ABD’de en çok tutulan spor oyunlarının başında
basketbol ve Amerikan futbolu geliyor. Basketbol 12. dakika sonunda, Amerikan
futbolu ise 15. Dakika sonunda ara
vermektedir. Dolayısıyla o arada maçı yayınlayan kanallar istediği reklamı
verirler. Şimdi soruyorum size, kendi reklamınızın 45 dakikada bir mi
yayınlanmasını istersiniz yoksa 12 15 dakikada bir mi ekrana gelmesini istersiniz?
Bunu ABD’de futbolun popüler olamamasının nedenlerinden biri olarak
görmekteyim.
Her ne kadar günümüz futbolu için
endüstriyelleşmiş desek de, buna karşı çıkıp kendini ezdirmeyen ve işçi
sınıfını temsil eden birçok takım bulunmaktadır. Livorno, West Ham United, St.
Pauli, Rayo Vallecano, St. Etienne, Liverpool, Borussia Dortmund… Bunlar
içerisinde özellikle Dortmund ve Livorno’ya değinmek istiyorum.
Borussia Dortmund son 5-6 yılda
endüstriyel futbolun kölesi olmayıp, taraftarı müşteri gibi görmeyip muazzam
başarılar elde etti. 1997 yılında kazanmış olduğu şampiyonlar ligi
şampiyonluğunun ardından 2000’li yılların başında mali kriz nedeniyle çok zor
günler yaşadı ve iflasın eşiğinden döndü. Daha sonra toparlanarak üst üste 2
Bundesliga şampiyonluğu ve Şampiyonlar Ligi finali gören Dortmund, bizlere
endüstriyel futbola boyun eğmeden başarının nasıl yakalanacağını göstermiş oldu.
Peki nasıl olur da iflasın eşiğinden dönen bu kulüp bunca başarıları yakalayıp
Avrupa’nın 1 numaralı takımı haline gelebiliyor? Şüphesiz bunda taraftarı
müşteri gibi görmeyip endüstriyel futbola ayak uydurmayan bir zihniyete sahip
kulüp yönetimi ile, “Biz Borussia’yız” kampanyasını başlatan Dortmundlu halkın,
esnafın çok büyük emeği var. Şampiyonlar Ligi’nde bile 30-40 euroya satılan
biletlerle tribüne daha fazla taraftar çekilerek her maçını ortalama 80.000’e
yakın kişiye oynamıştır Borussia Dortmund.
Endüstriyel futbola direnen
sadece kulüp ve taraftar grupları değildi. Bu sistemin kölesi olmayan, bu
sisteme ayak uydurmayan sayısız futbolcular geldi geçti. Bence bunların en
efsane olanı; menajerinin “Milyonunuz Sizde Kalsın” adıyla kitaplaştırdığı
İtalyan futbolcu Cristiano Lucarelli.2003 senesinde, Torino’yu bırakıp sadece
100 bin Euro karşılığında; ırkçılığı yok sayan, kapitalizmi yok sayan, işçi
sınıfının, ezilen ve yoksul kesimlerin takımı haline gelmiş bir liman şehri
olan Livorno’ya transfer olmuştur Cristiano Lucarelli. Forvet mevkiinde oynayan
Lucarelli, Livornolu bir liman işçisinin oğlu olup 12 yaşından beri Livorno
tribünlerinin gediklisi olmuştur. Livorno takımına transfer olduğunda yaptığı
açıklamasında ”Bazı futbolcular yarım milyona bir Ferrari ya da güzel bir tekne
alırlar. Ben o paraya sadece bir Livorno forması satın almak isterim. Tüm
beklentim ve isteğim bu!” diyerek takımına olan sadakat ve sevgisini asla
parayla değişmeyeceğini bizlere göstermiş oldu.
Endüstriyel futbola karşı çıkan
futbolcular dediğimizde unutulmaması gereken bir diğer isim ise ”Futbol borsada
değil, arsada güzeldir.” sözüyle dikkat çeken rahmetli Metin Kurt. Futbolun
para babalarını ve onların dayatmış olduğu sistemi protesto etmek için çoğu
maçlara sakallı çıkmıştır Metin Kurt. Çizgi Metin olarak da tanınan Metin
Kurt’a basın mensuplarının neden hep çizgiye yakın oynuyorsunuz sorusuna “Halka
en yakın yer neresi? Çizgi. Ben de çizgide beklerdim. Antrenör ve idarecilerin olduğu tarafta oynamayı
sevmiyorum. Kapalının önünde oynamamak için bir devre sağ açık, bir devrede sol
açık oynardım” diyerek cevap vermiştir.
Yazımı Şenol Güneş’in tarihe geçmiş şu sözüyle noktalamak
istiyorum:
“Futbolu eskiden açlar oynar, zenginler izlerdi; şimdi
zenginler oynuyor, açlar izliyor.”
Ahmet Vardi
Fırat Üni. Makine Mühendisliği
ahmtvrd@hotmail.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder