Biraz
vuvuzela sesi dinlemeye ne dersiniz? Dünya Kupası için artık geri sayıma
geçtiğimiz şu günlerde, futbolseverler iyice kupa havasına girmek için
geçtiğimiz yıllardaki turnuvaların içinde buluyor kendilerini, atılan güzel
golleri tekrar izliyorlar, heyecan dolu anlarda bir kez daha hop oturup hop
kalkıyorlar. Ben de bu heyecanı katlamak, kupa havasını solumak için 2010’a
dönmeye davet ediyorum sizleri , biraz vuvuzela sesi dinlemeye. Bakalım neler
kalmış aklımızda Güney Afrika’ya dair?
Vuvuzela Sürprizi !
Kupanın açılış
maçını izlemek için ekran başına koyulduğumuzda ummadığımız bir sürprizle
karşılaşmıştık. Daha önce hiç duymadığımız bir ses kulağımızı rahatsız
ediyordu. Bütün turnuva boyunca bu sesi dinlemek zorunda kalacağımızın farkında
değildik tabi başlangıçta. Vuvuzela denen yerel çalgı(!) böyle girdi
hayatımıza. Maçın ikinci yarısında Güney Afrikalı Siphiwe Tshabalala turnuvanın
açılış golünü sol çaprazdan muazzam bir şekilde atarken vuvuzela sesinin
şiddeti de yükseliyordu. Herkes artık bu garip aletin turnuvanın simgesi haline
geldiğini bu golden sonra anlamıştı.
Eve Erken Dönenler, Ölüm Grubu…

Vuvuzeladan
kopup futbola dönecek olursak, renkli
Afrika coğrafyasından mıdır bilinmez birbirinden ilginç hikayelere sahne oldu
2010 Dünya Kupası. Turnuvaların “kadrolu” favorilerinden İtalya ve Fransa
gruplarını sonuncu bitirerek büyük birer sürpriz yaşattılar. Gök Mavililer
topladıkları 2 puanla galibiyet alamadan ve sıralamada Yeni Zelanda’nın dahi altında
kalarak turnuvaya veda ederken Horozlar da attıkları 1 gol ve topladıkları 1
puan ile evlerinin yolunu tuttu. Bu iki takımın yanı sıra Afrika’nın güçlü
temsilcilerinden Kamerun da grubunda sonuncu olarak evinin yolunu erken
tutanlar arasındaydı. Dünya Kupası ile ilgili yazı yazıp da ölüm grubuna
değinmeden olur mu hiç? 2010 ‘un ölüm grubu hiç şüphe yok ki Brezilya,
Portekiz, Fildişi Sahilleri ve Kuzey Kore’den( olmasaydı sonumuz böyle… )
oluşan G Grubu’ydu. Brezilya 7 puanla gruptan lider çıkarken Ronaldolu Portekiz
5 puanla ikinci oluyordu. Afrika’nın en güçlü temsilcisi olarak gösterilen
Fildişi Sahilleri ise 4 puanda kalıp şansına lanet okuyarak evine dönüyordu.
Turnuvadaki ilk maçında Brezilya’ya iyi direnip 2-1 mağlup olarak diğer
rakipleri tedirgin eden Kuzey Kore ikinci maçında Portekiz’e 7-0 mağlup
olmaktan kurtulamamıştı.
Maradona – Arjantin –
Messi Üçgeni
Turnuvanın bir diğer renkli yönü hiç şüphesiz Maradona
yönetimindeki Messili Arjantindi. Gruplarda topladığı 9 puanla fırtına gibi
esen mavi-beyazlıların oynadığı futbol ise kafalarda soru işareti
uyandırıyordu. Grupların ardından son 16 turunda 3-1’lik skorla Meksika’yı da
geride bırakan tangoculara cezayı ise Almanya kesecekti. 4-0 Almanya lehine
sona eren çeyrek final maçı Arjantin ‘in kupa serüvenini sona erdirirken,
Arjantin-Maradona birlikteliğinin de sonu olma anlamı taşıyordu. Lionel Messi
ise Dünya Kupası hayalini bir kez daha ertelemek zorunda kalmıştı.
Yıldızını Parlatanlar
Finalde Hollanda’yı
Inıesta’nın uzatma devrelerinde attığı golle mağlup edip kupaya uzanan
İspanyollar bizlere takım oyununun en güzel örneklerini sunmuştu bir kez daha.
İspanya takım oyununu ön plana çıkarıp kupaya uzanırken turnuva boyunca
bireysel olarak üst düzey performans sergileyen isimleri de izledik bunların
başında ise Diego Forlan geliyor. Uruguay takımının kaptanı olarak çıktığı
turnuvada mükemmel bir performans gösteren Forlan futbolunun olgun çağında
takımını adeta sırtlamış ve yarı finale kadar taşımıştı. Turnuvayı 5 golle
tamamlayan Forlan turnuva sonunda en iyi oyuncuya verilen “Altın Top” ödülünün
de sahibi olmuştu. Turnuvanın bir diğer etkileyici performansı da Mesut
Özil’den gelmişti şüphesiz. Turnuva boyunca Alman milli takımının saha içi
liderliğine soyunan Türk asıllı yıldız çok iyi bir performans göstererek turnuvanın
ardından Real Madrid’in yolunu tutmuştu. Attığı 5 gol ile altın ayakkabıyı
kazanan Almanların bir diğer önemli ismi
Thomas Müller’in performansını da yabana atmamak gerek. Wesley Sneijder,
David Villa ve Diego Forlan da turnuvayı
5 golle tamamlamıştı ancak Müller asist
sayısında bu isimleri geride bıraktığı için altın ayakkabıya uzanan isim
olmuştu.
Tanrı’nın Diğer Eli!
Güney Afrika’da çeyrek
final maçlarının ilkinde Brezilya, öne geçtiği maçta Hollanda’ya 2-1 ile boyun
eğip turnuvaya veda ederken ikinci çeyrek final maçı ise uzun yılar
unutulmayacak cinstendi. Kara Kıta’nın ayakta kalan tek ekibi Gana ile Güney
Amerika temsilcisi Uruguay’ı karşı karşıya getiren maç yeni bir futbol
hikayesinin yazılması anlamı taşıyordu. Normal süresi 1-1 biten maç uzatmalara
gitmişti.Uzatmaların da artık son dakikası hatta duraklamaları oynanırken Gana
sağ taraftan serbest vuruş kazanmıştı. İçeri kesilen ortada top kafalardan sekip ağlara gitmek üzereyken
ortaya çıkan Uruguay’ın yaramaz ama bir o kadar da yetenekli çocuğu Luis Suarez
eliyle topa müdahale etmiş ve adeta Afrika kıtasının hayalleriyle oynamıştı.
Luis Suarez bu hareketinin ardından kırmızı kartla oyun dışında kalırken Ganalı
futbolcular topun elle engellenmiş olmasına aldırış etmiyor penaltıdan nasıl
olsa golü bulacaklarını düşünerek tribünleri ayağa kaldırmakla meşgul oluyorlardı.
Luis Suarez, saha kenarında olan biteni takip ederken topun başına Gana’nın en
güvendiği adam Asamoah Gyan çoktan geçmişti. Hakemin düdüğüyle topa vuran Gyan topu
üst direğe nişanlıyor ve statta soğuk duş etkisi yaratıyordu. Bu aynı
zamanda Suarez’in anlık planının ilk
aşamasının başarılı olduğu anlamını taşıyordu. Kenarda çılgınca sevinen Suarez
kendinden geçmişti. Penaltılara gidildiğinde Gana takımı mental olarak adeta
bitik durumdaydı. Takımı adına ilk penaltıyı atmak için topun başına tekrar
gelen Gyan bu kez kaleci Muslera’yı mağlup etmeyi başarmıştı. Uruguay’da
Pereira, Gana’da ise Mensah ve Adiyiah penaltıları gole çevirememiş Uruguay
4-2’lik skorla adını yarı finale yazdırmıştı. Yani Suarez’in planının ikinci
aşaması da başarılıydı. Bu hikaye ise futbol tarihine çoktan yazılmıştı.
Vuvuzelasıyla, Tshabalala’sıyla, Suarez’iyle, Van
Bronckhorst’uyla ve niceleriyle 2010 yılında hayatımızı renklendirmişti Güney
Afrika’daki Kupaların Kupası. Kupadan akılda kalan bazı hikayelere değinmek
istedim.
Bakalım bizleri bu yaz futbolun yaşam biçimi olduğu Brezilya’da hangi
hikayeler bekliyor olacak ?
Sercan USLU
İTÜ Meteoroloji Mühendisliği
Mail: uslusercan1903@gmail.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder