Pazar, Haziran 08, 2025

Son Yazılar
>> İngiltere'nin DNA'sı değişecek  >> Üstün Yetenekle Başa Çıkmak  >> Gerçeklerle Yüzleşmek  >> Maslow Amca ve Futbol Bağlamı  >> Beşiktaş Gururlu Fenerbahçe Mutlu  >> BİR IVERSON VAR BENDEN İÇERÜ…    

26 Nisan 2014 Cumartesi

Vuvuzela Dinlemeye Ne Dersiniz ? Güney Afrika’10

Biraz vuvuzela sesi dinlemeye ne dersiniz? Dünya Kupası için artık geri sayıma geçtiğimiz şu günlerde, futbolseverler iyice kupa havasına girmek için geçtiğimiz yıllardaki turnuvaların içinde buluyor kendilerini, atılan güzel golleri tekrar izliyorlar, heyecan dolu anlarda bir kez daha hop oturup hop kalkıyorlar. Ben de bu heyecanı katlamak, kupa havasını solumak için 2010’a dönmeye davet ediyorum sizleri , biraz vuvuzela sesi dinlemeye. Bakalım neler kalmış aklımızda Güney Afrika’ya dair?


Vuvuzela Sürprizi !


  Kupanın açılış maçını izlemek için ekran başına koyulduğumuzda ummadığımız bir sürprizle karşılaşmıştık. Daha önce hiç duymadığımız bir ses kulağımızı rahatsız ediyordu. Bütün turnuva boyunca bu sesi dinlemek zorunda kalacağımızın farkında değildik tabi başlangıçta. Vuvuzela denen yerel çalgı(!) böyle girdi hayatımıza. Maçın ikinci yarısında Güney Afrikalı Siphiwe Tshabalala turnuvanın açılış golünü sol çaprazdan muazzam bir şekilde atarken vuvuzela sesinin şiddeti de yükseliyordu. Herkes artık bu garip aletin turnuvanın simgesi haline geldiğini bu golden sonra anlamıştı.


Eve Erken Dönenler, Ölüm Grubu…

Vuvuzeladan kopup futbola dönecek olursak,  renkli Afrika coğrafyasından mıdır bilinmez birbirinden ilginç hikayelere sahne oldu 2010 Dünya Kupası. Turnuvaların “kadrolu” favorilerinden İtalya ve Fransa gruplarını sonuncu bitirerek büyük birer sürpriz yaşattılar. Gök Mavililer topladıkları 2 puanla galibiyet alamadan ve sıralamada Yeni Zelanda’nın dahi altında kalarak turnuvaya veda ederken Horozlar da attıkları 1 gol ve topladıkları 1 puan ile evlerinin yolunu tuttu. Bu iki takımın yanı sıra Afrika’nın güçlü temsilcilerinden Kamerun da grubunda sonuncu olarak evinin yolunu erken tutanlar arasındaydı. Dünya Kupası ile ilgili yazı yazıp da ölüm grubuna değinmeden olur mu hiç? 2010 ‘un ölüm grubu hiç şüphe yok ki Brezilya, Portekiz, Fildişi Sahilleri ve Kuzey Kore’den( olmasaydı sonumuz böyle… ) oluşan G Grubu’ydu. Brezilya 7 puanla gruptan lider çıkarken Ronaldolu Portekiz 5 puanla ikinci oluyordu. Afrika’nın en güçlü temsilcisi olarak gösterilen Fildişi Sahilleri ise 4 puanda kalıp şansına lanet okuyarak evine dönüyordu. Turnuvadaki ilk maçında Brezilya’ya iyi direnip 2-1 mağlup olarak diğer rakipleri tedirgin eden Kuzey Kore ikinci maçında Portekiz’e 7-0 mağlup olmaktan kurtulamamıştı.

Maradona – Arjantin – Messi Üçgeni

 Turnuvanın bir diğer renkli yönü hiç şüphesiz Maradona yönetimindeki Messili Arjantindi. Gruplarda topladığı 9 puanla fırtına gibi esen mavi-beyazlıların oynadığı futbol ise kafalarda soru işareti uyandırıyordu. Grupların ardından son 16 turunda 3-1’lik skorla Meksika’yı da geride bırakan tangoculara cezayı ise Almanya kesecekti. 4-0 Almanya lehine sona eren çeyrek final maçı Arjantin ‘in kupa serüvenini sona erdirirken, Arjantin-Maradona birlikteliğinin de sonu olma anlamı taşıyordu. Lionel Messi ise Dünya Kupası hayalini bir kez daha ertelemek zorunda kalmıştı. 


Yıldızını Parlatanlar

 Finalde Hollanda’yı Inıesta’nın uzatma devrelerinde attığı golle mağlup edip kupaya uzanan İspanyollar bizlere takım oyununun en güzel örneklerini sunmuştu bir kez daha. İspanya takım oyununu ön plana çıkarıp kupaya uzanırken turnuva boyunca bireysel olarak üst düzey performans sergileyen isimleri de izledik bunların başında ise Diego Forlan geliyor. Uruguay takımının kaptanı olarak çıktığı turnuvada mükemmel bir performans gösteren Forlan futbolunun olgun çağında takımını adeta sırtlamış ve yarı finale kadar taşımıştı. Turnuvayı 5 golle tamamlayan Forlan turnuva sonunda en iyi oyuncuya verilen “Altın Top” ödülünün de sahibi olmuştu. Turnuvanın bir diğer etkileyici performansı da Mesut Özil’den gelmişti şüphesiz. Turnuva boyunca Alman milli takımının saha içi liderliğine soyunan Türk asıllı yıldız çok iyi bir performans göstererek turnuvanın ardından Real Madrid’in yolunu tutmuştu. Attığı 5 gol ile altın ayakkabıyı kazanan Almanların bir diğer önemli ismi  Thomas Müller’in performansını da yabana atmamak gerek. Wesley Sneijder, David Villa ve  Diego Forlan da turnuvayı 5 golle tamamlamıştı ancak  Müller asist sayısında bu isimleri geride bıraktığı için altın ayakkabıya uzanan isim olmuştu.

Tanrı’nın Diğer Eli!

Güney Afrika’da çeyrek final maçlarının ilkinde Brezilya, öne geçtiği maçta Hollanda’ya 2-1 ile boyun eğip turnuvaya veda ederken ikinci çeyrek final maçı ise uzun yılar unutulmayacak cinstendi. Kara Kıta’nın ayakta kalan tek ekibi Gana ile Güney Amerika temsilcisi Uruguay’ı karşı karşıya getiren maç yeni bir futbol hikayesinin yazılması anlamı taşıyordu. Normal süresi 1-1 biten maç uzatmalara gitmişti.Uzatmaların da artık son dakikası hatta duraklamaları oynanırken Gana sağ taraftan serbest vuruş kazanmıştı. İçeri kesilen ortada top  kafalardan sekip ağlara gitmek üzereyken ortaya çıkan Uruguay’ın yaramaz ama bir o kadar da yetenekli çocuğu Luis Suarez eliyle topa müdahale etmiş ve adeta Afrika kıtasının hayalleriyle oynamıştı. Luis Suarez bu hareketinin ardından kırmızı kartla oyun dışında kalırken Ganalı futbolcular topun elle engellenmiş olmasına aldırış etmiyor penaltıdan nasıl olsa golü bulacaklarını düşünerek tribünleri ayağa kaldırmakla meşgul oluyorlardı. Luis Suarez, saha kenarında olan biteni takip ederken topun başına Gana’nın en güvendiği adam Asamoah Gyan çoktan geçmişti. Hakemin düdüğüyle topa vuran Gyan topu üst direğe nişanlıyor ve statta soğuk duş etkisi yaratıyordu. Bu aynı zamanda  Suarez’in anlık planının ilk aşamasının başarılı olduğu anlamını taşıyordu. Kenarda çılgınca sevinen Suarez kendinden geçmişti. Penaltılara gidildiğinde Gana takımı mental olarak adeta bitik durumdaydı. Takımı adına ilk penaltıyı atmak için topun başına tekrar gelen Gyan bu kez kaleci Muslera’yı mağlup etmeyi başarmıştı. Uruguay’da Pereira, Gana’da ise Mensah ve Adiyiah penaltıları gole çevirememiş Uruguay 4-2’lik skorla adını yarı finale yazdırmıştı. Yani Suarez’in planının ikinci aşaması da başarılıydı. Bu hikaye ise futbol tarihine çoktan yazılmıştı.

Vuvuzelasıyla, Tshabalala’sıyla, Suarez’iyle, Van Bronckhorst’uyla ve niceleriyle 2010 yılında hayatımızı renklendirmişti Güney Afrika’daki Kupaların Kupası. Kupadan akılda kalan bazı hikayelere değinmek istedim.

Bakalım bizleri bu yaz futbolun yaşam biçimi olduğu Brezilya’da hangi hikayeler bekliyor olacak ? 



Sercan USLU
İTÜ Meteoroloji Mühendisliği
Mail: uslusercan1903@gmail.com 
Twitter : @uslusercan1903

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Murat Çolakoğlu Seo Blogger Templates