Perşembe, Mayıs 01, 2025

Son Yazılar
>> İngiltere'nin DNA'sı değişecek  >> Üstün Yetenekle Başa Çıkmak  >> Gerçeklerle Yüzleşmek  >> Maslow Amca ve Futbol Bağlamı  >> Beşiktaş Gururlu Fenerbahçe Mutlu  >> BİR IVERSON VAR BENDEN İÇERÜ…    

1 Ekim 2014 Çarşamba

Olmayana Ergi

Bir matematikçinin gözünden ''Olmayana Ergi'' yöntemi ile futbol tarihinde yer tutmuş 3 olayın incelenmesi.


 1.Tanrı'nın Eli: 

Amerika Kıtası'nın 3. büyük ülkesi Meksika'da Dünya Kupası o yaz ilk kez düzenleniyordu. Kimler yoktu ki turnuvada? Tarihin belki de en iyi milli takım kadrosu olmasına rağmen mağlup bile olmadan çeyrek finalde penaltılar sonucu şansız bir şekilde elenen Zico’lu, Socrates'li Brezilya, Brezilya'yı eleyip yarı finale kadar gelen Platini'li Fransa, mucizeyi yaratan Gerets'li Belçika, Matthaus'lu, Völler'li Almanya ve tabiki de Maradona'lı Arjantin.

Futbolun beşiği olan İngiltere'nin bu zamana kadar büyük turnuvalarda elle tutulur tek başarısı var, o da ev sahibi oldukları 66 Dünya Kupası'nda elde ettikleri şampiyonluk. Ve genelde başarı göremeyen bu ülke insanının başarısız geçen her turnuva sonrası kendine bir kurban seçmesi yaptığı en doğal şeylerden biri oldu artık. O yazın mahvolmasının sorumlusu da Maradona seçilmişti. Oysa ki çeyrek finale gelene kadar çıktıkları 4 maçta yenebildikleri takımlar vasat altı iki takım Polonya ve Paraguay'dı.

Peki o gün Maradona daha sonra açıklayacağı şekilde ''Tanrı'nın Eli'' ile o golü atmasaydı dünya futbol tarihinde bir şey değişir miydi?

Maradona 3 futbolcuyu çalımlayıp Valdona ile yaptığı verkaçtan sonra ceza sahasına doğru yükselen topa eliyle vurmayıp golü atmasaydı tabelada bu kadar erken 1-0 yazmayacaktı. En kötü ihtimalle hakemi yanıltmaktan dolayı bir sarı kart yerdi. Ama o pozisyonun sadece 5 dakika sonrasında atacağı belki de futbol tarihinin en güzel golüne İngilizler yine engel olamayacaktı. Malum maçın son golü 81'de Lineker'den geldi. Ama skor 1-0 olsaydı muhtemelen Arjantin bu kadar rahat olmayacak ve son golü kalesinde görene kadar yediği baskıyı asla yemeyecekti. Neticede maçı yine kazanıp final yolunu tutacak ve o kupayı kaldıracaklardı.



2. Ahmet Akçay Vakası:

Galip takıma iki puanın verildiği sezonlardan birine gidiyoruz şimdi, 1986-1987 sezonuna. Kıran kırana bir mücadeleye sahne olan sezonun sonunda puan durumuna bakıldığında  şampiyon Galatasaray’ın 54, hemen arkasındaki Beşiktaş’ın ise 53 puanı bulunuyordu. Averaj karşılaştırması yapıldığında ise Beşiktaş’ın şampiyon takımdan tam 10 averaj fazlası vardı.

Ligin ilk 4 haftasında mağlubiyetle tanışmayan Beşiktaş ligde ilk mağlubiyetini 5. haftada Ankaragücü'nden 1-0 lık skorla aldı. Bu şekilde söylendiğinde her şey normal gelebilir. Ama o mağlubiyeti ilginç kılan Ankaragücü'nün golünü hakem Ahmet Akçay'ın atmasıydı. Korner kullanıldığı sırada arka direğe düz koşu yapan hakem Ahmet Akçay karambolde, güzelde bir top atılınca golü atmaktan geri durmadı. Kim bilir belkide zamanında futbolcu olmak istemiş fakat iyi bir futbolcu olamayacağını anlayınca hakemliğe yönelmişti.

Gelelim sadede. Ahmet Akçay'ın Beşiktaş ağlarına gönderdiği gol eğer olmasaydı o gün maçta gol sesi çıkmaz ve iki tarafta sahadan beraberlikle ayrılırdı. Böylelikle Beşiktaş o maçtan aldığı 1 puanla sezonu Galatasaray'la beraber 54 puanda tamamlar ve averajla ligi şampiyon bitirirdi. Dolayısıyla ''Beşiktaş zaten şampiyon olamazdı’’ teorisi de böylelikle çürütülmüş oldu.



3.Peter Cech'in Topu Elinden Kaçırması:

 Aslında üçüncüyü yazarken seçim konusunda bayağı zorlandım. Sonuçta 2008 yazı bizim için mucizeler geçidi oldu adeta. Yoğun yağmur altında çok kötü oynanan bir ilk yarı sonrası bambaşka bir kimlikle çıkılan ikinci yarı ve alınan İsviçre galibiyeti, 2-0'dan son 15 dakikadaki 3 golle alınan Çek Cumhuriyeti zaferi ve son dakikada yenilen gol sonrası uzatmanın da uzatmasında atılan gol ile penaltılara taşınan, sonunda galibiyetle noktalanan Hırvatistan maçı. 

Hepsinin yeri ayrı olsa da akılda en çok yer eden maç Çek Cumhuriyeti maçıydı herhalde. Kaybedilen Portekiz maçı ardından yüreklere su serpen İsviçre galibiyeti geldi. Artık sırada Çek Cumhuriyeti maçı vardı ve gruptan çıkabilmek için gereken tek şey Çek Cumhuriyeti maçında alınacak 3 puandı. Kalan dört günde Türk spor medyasının gazetelerde ve televizyonlarda en çok yer verdiği konu Koller'in hava toplarındaki hakimiyetiydi. Sonuçta yıllar yılı Türk futbolunda çözülemeyen en büyük sorun yan toplardı ve Koller çoğu zaman bu konuda acımasız olabiliyordu.

Maç günü yine bilindik sıkıntılarla biri Koller'den olmak üzere iki gol yedik. Bu iki gole cevap biraz geç olsa da 75'te Arda ile geldi. Tam maç gitti diyorken bir çok futbolsever tarafından dünyanın en iyi kalecisi gösterilen, Chelsea'de 25 maç kalesini gole kapayarak bir rekoru elinde bulunduran Peter Cech o gün öyle bir gol yedi ki bizim için de maçın kazanmak kaçınılmaz oldu. Çek kalecinin ellerinin arasından kayıp giden top Nihat'ın önünde kalınca ona da topu boş kaleye yuvarlamaktan başka bir şey kalmıyordu. Ve ardından üçüncü gol. Nihat topa öyle bir vuruyordu ki kalede Peter Cech yerine ondan daha iyi olduğu iddia edilen herhangi bir kaleci de olsa o golü her türlü yerdi.

Peki Peter Cech o topu elinden kaçırmasaydı maçın gidişatı ne olurdu? Eğer Cech o ikinci golü yemeseydi maç 2-1 biterdi. Çünkü atılan 3. gole dikkatle bakılırsa Çek Cumhuriyeti savunmasının ikinci golden sonra nasıl afalladığı daha iyi görülüyor, zira yapılmaya çalışılan dünyanın en gereksiz ofsayt taktiği var o esnada. Zaten goller arasında sadece iki dakika var. Bu bile moral bozukluğunun açık bir göstergesi. Dolayısıyla ''Peter Cech o saçma golü yemeseydi de biz her türlü Çekleri yenerdik'' teorisi çürütülmüş oldu.



Hayatta bazı ufak detaylar var tarihin tozlu raflarında kalmış, çoğu unutulmuş. Futbol da hayatımızda bu kadar önemli bir yer tutarken onu da göz ardı etmek olmazdı. Yukarıdaki 3 örnekten bir çıkarım yapmak gerekirse de, ufak detaylar önemlidir, çok önemlidir. Hayatınızda yer tutan hiç unutamayacağınız, hatırladıkça sevineceğiniz, üzüleceğiniz, gururlanacağınız belki de aklınıza gelmesinden nefret edeceğiniz bir çok anınızı şekillendirir, kısaca hayatı anlamlaştırır. Dolayısıyla ufak detaylara takılın, önemliymişçesine takılın.

Can Bilgin

Twitter: Canbilgin_

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Murat Çolakoğlu Seo Blogger Templates