Tarih 24 Eylül 2013. Bu tarihin 4 ay öncesinde alınan seçim kararı, Fatih Terim hakkında tasarrufların olacağını işaret ediyordu. Ali Dürüst, Adnan Öztürk ve Abdürrahim Albayrak’ın yönetimden ayrılması Terim’in yönetime savaş açmasına sebep oldu. Evet, bu bir ego savaşıydı. Florya’daki tek patronun kendisi olmasını isteyen Fatih Terim, kurumsallaşma çabasına bürünen Ünal Aysal’a karşı savaş veriyordu. Aysal’ın başkanlığa seçildiği gün “Beni asla televizyonlarda demeç verirken göremeyeceksiniz.” demesine rağmen, bundan 1,5 sene sonra radyo programlarına bile katılarak, Fatih Terim hakkında rahatsız edici sözler kullanması ve otoritesini kabullendirmeye çalışması iplerin kopmasına neden oldu. Fatih Terim, kendisinin “eleman” olarak gösterilmesinden son derece rahatsızdı ki, maç sonu açıklamasında bu konuya değinerek adeta içini döktü. Ünal Aysal ile Fatih Terim arasında gittikçe büyüyen gerilim, Galatasaray’ın neferi olan ve ismini tarihe altın harflerle yazdıran Fatih Terim’in antreman sırasında apar topar kovulmasına neden oldu. Gündemi sallayan bu ayrılığın baş faktörü olan Terim ile Aysal arasında kazanan olmadı. Kaybeden ise Galatasaray oldu. Terim’in fevri hareketleri, dik başlılığı ve egosu, Aysal’ın yanlış kişileri yönetici olarak seçmesi ve onların çizdiği yoldan gitmeye çalışması iki tarafın hatalarıydı. Peki ama, 2 sene üst üste şampiyon olmuş ve Şampiyonlar Ligi’nde çeyrek final görmüş takımın başına kim geçecekti? Aranan eleman 30 Eylül 2013’te bulundu. Taraftar dilinde “Elemancini” olarak ifade edilen, ünlü teknik adam Roberto Mancini ile 3 yıllık sözleşmeyi imzalandı. Sahada maç oynanırken en az futbolcular kadar hareket eden Terim gitmiş, yerini kulübede sakin bir edayla oturan, boynunda takımının renklerini taşıyan bir atkıyla Mancini gelmişti. Terim’in 3 sene hücum futbolu oynattığı takımın başına savunma anlayışını benimseyen Mancini’nin getirilmesi doğru muydu? Bunu zaman gösterecekti. Birçok futbol yorumcusunun tahmini, Mancini’nin daha önceden gelen yabancı teknik adamların aniden kendi anlayışını takıma aşılama hatasına düşeceğiydi. Ancak, Mancini ilk çalımını atarak, ilk 4-5 maç Terim’in taktiği ile devam edip takımı tanımaya çalıştı. Hiç bir ülkede gaz ile çalışan takım olmadığı gibi bu ilki Fatih Terim ile gerçekleştiren Galatasaray, öndeyken bile 3 forvetle oynarken, Mancini ile yavaş yavaş taktiksel oyunlara başladı. Önce orta sahayı kalabalıklaştırıp kanat oyununu kesti. Ardından 3-5-2 taktiğini benimseterek beklerdeki oyuncuların hücuma sık sık katılmasını sağladı. Kısacası, Terim için “En iyi savunma, hücumdur.” mantığı var iken ; Mancini için “En iyi savunma, savunmadır.” anlayışı kabullendirildi. Terim döneminde bol gol yiyen ve defansif zaafları bulunan Galatasaray’ın sürekli hücumda göze hoş gelen futbolu gitmiş, yerine sadece skor odaklı, mantıklı hamlelerle oyunu kendine çeviren Galatasaray gelmişti. Taraftarın başlarda pek memnun olmadığı Mancini, rakipler hakkında verdiği demeçler ile de tepkileri toplamaya başlamıştı. Oysa Galatasaray taraftarı, Fatih Terim sayesinde her takımı asarız, keseriz nidalarına alışmıştı. Ta ki Juventus maçının 70. dakikasına kadar taraftardan tepki gören Mancini, taktiğini devreye soktu ve sabırlı bir şekilde 70 dakika top çeviren ve direnen Galatasaray’ı aniden hücuma çıkardı. Sneijder’in şutu ile golü bulan Galatasaray taraftarı için artık Mancini dönemi resmen başlamıştı. Mancini ile Türk futbolunun baş belası olan duygusallıktan Galatasaray sıyrılmış ve modern futbola ayak uydurmaya başlamıştı. Nitekim bu hamlelerini transfer hareketlerinde de gösterdi. Artık yaşlı kurtları büyük umutlarla almak yerine, genç ve potansiyeli olan futbolcular transfer edildi. Doğru olan da buydu çünkü; bir kulüp reklam, stat ve forma satışlarından kazandığı parayla ancak kendini idare edebilirdi. Oysa modern futbolda gelişmenin tek şartı futbolcu fabrikası kurmaktı. Altyapıdaki gençlere şans verecek diye yıllarca sabredilen Fatih Terim’in yapamadığını, Mancini 2 ayda yaparak İbrahim Coşkun ve Emre Can’ı kadroya aldı. Ünal Aysal’ın bir gaflete düşüp yaptığı hata, aslında Galatasaray’ın geleceğini kurtardı. Mancini, yaz transfer dönemini ve yaz kampını verimli bir şekilde geçirecektir ve ilerleyen zamanlarda Galatasaray’ı bulunduğu yerlerde kalıcı hale getirmeyi başaracaktır. Yine insan Fatih Terim’in coşkusunu, amatör ruhunu ve futbolcu ile taraftarlara verdiği gazı özlemiyor değil… Umarım her şey Türk futbolunun yararına olur.
Yeni yayın dönemindeki ilk yazımda, bu ekibin emekleriyle kurduğumuz kulübün nice İTÜ’lülerce devam ettirilmesini ve ekip arkadaşlarımın elde edeceği başarılarla adından söz ettirmelerini dilerim. Fikir babası olan Anıl Güler’e ayrıca teşekkürlerimi iletirim.

Çağrı ALACAHAN
İTÜ İnşaat Mühendisliği
Mail adresi: cagrialacahan@gmail.com
İyi gözlemlemişsin, tek solukta okuduğum herhalde ilk spor haberi herhalde :D Kalemine sağlık ;)
YanıtlaSilTeşekkür ederim :) İlk yazımın ilk yorumu benim için çok değerli bir yer edindi:)
YanıtlaSil