NBA’de sezonun ilk yarısını
bitirdik , All-Star hafta sonuna yavaş yavaş yaklaşıyoruz. Bu ve bundan sonraki
birkaç yazımda beklenmedik performanslar gösteren birçok otoritelere göre
performansı şaşkınlık yaratan takımlara değineceğim ; ilk takımımız da Phoenix
Suns. Sezonu 30 takım arasında son 3-4 sırada bitirmesini beklediğimiz Phoenix
Suns şu an Batı Konferansı’nda 7.sırada. 41 maçın 24’ünü kazanmayı başardılar.
İşte
Phoenix’in değişimi de burada başladı. En önemli 2 oyuncularından birini
kaybetmişlerdi.10-11 sezonundan itibaren Suns araya sıkışan bir takım oldu. Steve
Nash sayesinde drafta yatamıyorlardı ama kadronun tavanı da belliydi. Steve
Nash de buna daha fazla sabretmedi kontratı bittiğinde Los Angeles Lakers ile
imzaladı. Nash’in de gidişiyle elinde doğru düzgün malzeme kalmayan Suns 12-13
sezonunda garip hamleler yapmaya başladı. Draft için hazırlanmak yerine Goran
Dragic , Luis Scola , Michael Beasley , Channing Frye gibi oyunculara uzun vadeli
kontratlar verdiler. Beklendiği gibi o sezon da takım çok kötü gitti. Takım
toplama bir makinayı anımsatıyordu , parçalar uyumlu değildi, takımdaki oyuncular
birbirleriyle anlaşamıyordu. Suns bu yüzden
daha temiz bir yolla kadrosunu sıfırlama yoluna gitti . Hele 2014 Draftı
gibi efsane bir draft geliyorken ellerindeki birçok oyuncuyu draft hakları için
yollamaya çalıştılar. Önce Marcin Gortat’ı Washington Wizards’a, Luis Scola’ya
Indiana Pacers’a yolladılar. En son hamleleri ise Los Angeles Clippers’da Chris
Paul’un arkasında yedek kalan potansiyelli Eric Bledsoe’yu almak oldu. İstediklerini
başarmışlardı kadrolarında neredeyse hiçbir şey kalmamıştı. Takımın ayrıca
genel menajerini ve koçunu da değiştiren yönetim gerçekten yeniden başlamaya
artık hazır gözüküyordu.
Ama Suns bu sezona yani 13-14 sezonuna öyle bir gazla girdi ki
bütün otoriteleri şaşırtmayı başardı. John Hornacek (Takımın yeni koçu Utah Jazz
tarihinin efsane şütör guardlarından birisi) Phoenix Suns’ın geçmişte başarılı
olduğu sistemi iyi analiz etmiş ona göre oyuncu kombinasyonları hazırlamıştı. Goran
Dragic ve Eric Bledsoe gibi 2 tane delici guardla oynamalarının nedeni de bu. Normalde
Bledsoe da Dragic de oyun kurucu pozisyonunda oynayan oyunculardır ama Suns’ da
bu sezon bu rolü paylaşıyorlar. Rakip takımların kafasını karıştırmakta
ustalar. İkisi de çok iyi pick and roll oynuyor, Bledsoe kötü olan şutunu hala
çok iyi olmasa da geliştirmeyi başardı. Dragic de 1.93 olduğu için 2 numaraları
savunmada elinden geleni yapıyor. Şu an sezonun yarısının sonu gelmişken
Bledsoe-Dragic ikilisinin toplam
ortalamaları 38 sayı 12 asist. İnanılmaz gerçekten.
Suns ayrıca bu ikilinin içeriye daha rahat penetre etmesi
için yanlarına bir sürü şutör de dizdi. Channing
Frye, Markief-Marcus Morris ikizleri, Gerald Green,P.J Tucker gibi. Bu
oyunculardan hiçbiri 3 sayı çizgisinin ardından %37’nin aşağısında sokmuyor. Puzzle’ı
tamamlayan son parça ise Indiana ile yaptıkları Luis Scola takasında maaşları eşlesin diye aldıkları ama müthiş
bir patlama yapan Miles Plumlee. Geçen sene Indiana tarafından draftta
26.sırada seçilen Plumlee müthiş bir atlet ve bitirici. Bir beyaz olmasına
rağmen siyahlara taş çıkartıcak bir zıplama yeteneğine sahip. Böyle bir
sistemde oynayabilecek en verimli uzunlardan birisi belki de. Geçen sezon
sadece 8 maç oynarken bu sezon şu an 41 maçın hepsinde ilk 5 başlayıp 10 sayı 9
ribaund gibi ortalamalarla oynuyor. Phoenix Suns’ın basketboluna şu an çare
bulabilen pek bir takım yok. O kadar hızlı ve atletler ki rakipler genelde
onlarla oynarken 3.çeyrek sonunda yoruluyor. Alan paylaşımları inanılmaz. Daha
kaliteli oyuncularla çok daha yukarı çıkabilirler. Takım yönetimi takımın
potansiyelini görmüş olucak ki All-Star arasına kadar iyi bir 3 numara için
kolları sıvamaya başladı bile.
Suns için şu anki en önemli sorun ise maalesef Eric
Bledsoe. Sezona harika giren ilk 30-35 maçta takımın taşıyıcılarından olan Eric
Bledsoe dizinden önemli bir sakatlık geçirdi. En az 1 ay daha sahalardan uzak
kalması bekleniyor,ayrıca sene sonunda sözleşmesi bitecek olan Bledsoe’ya ne
kadar para verileceği ise ayrı bir soru işareti. Kısa vadede onun eksikliğini
kapatmak için Leandro Barbosa ile anlaşsalar da sezonun sonunda Play-Off
potasında kalmak istiyorlarsa sağlıklı bir Eric Bledsoe onlar için anahtar.
Umarım bunu başarırlar çünkü şu ana kadar en çok zevk veren,kadrosundan
maksimum verimi alan nadide takımlardan biri Phoenix Suns. Gelecekleri bence
gayet parlak eğer doğru hamleleri yapmayı başarabilirlerse ki bunun için çok
fazla opsiyonları var. Sezon başında drafta yatalım derken yaptıkları takasta
önemli draft hakları da almayı başarmışlardı. Şu an Phoenix 2014 Draft’ında ilk
30 sıranın içinde toplam 4 draft hakkına sahip. Önemli bir oyuncu çekirdeği de
mevcut. Onları yavaşlatabilecek belki de tek unsur takım sahipleri. Robert
Sarver’ın bu kadronun geleceği için nelerden fedakarlık edebileceği muamma. Ama
şimdilik işler olumlu gidiyor çünkü birçok oyuncuları değerlerinin çok altında
oynuyor. Son olarak tekrarlamak istiyorum bu kadrodaki hiçbir oyuncu NBA’deki
bırakın ilk 20’i ilk 50’de bile gösterilen oyuncular değil. Bir yıldızları
yokken böyle bir başarıya imza atmaları Batı Konferansı gibi çok zor bir
konferansta Play-Off yarışına tutunmaları efsane !
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder