Rakip Çek
Cumhuriyeti ilk maçta evinde grubun favorisi Hollanda’yı yenmişti. Biz ise
deplasmanda, 2014 Dünya Kupasını Play Off’larda kaçıran İzlanda’ya yenilmiştik.
Dolayısıyla bu maçın önemi daha da çok artıyordu. İlk yarı oyunun tamamen hâkimiydik.
Sayısız fırsatlar kaçırdık. Verilmeyen penaltı, direkten dönen top derken ilk yarı
Çek’lerin istediği gibi bitti. Umut’la golü bulduktan sonra “bu maçı rahat
alırız hatta farka bile gideriz” diyenleriniz olmuştur benim gibi. Ancak “alan savunması” yaptığımızı zannettiğimiz kornerde
Sivok’la golü yedik. Neden adam adama markaj yapmak varken alan savunması
yapıyoruz hala anlamış değilim. Alan savunmasını yap ama adam adama markajı da
unutmamak lazım. Gerekiyorsa ikisini birlikte yapmalıyız. Sivok ile Kadlec’in
duran toplarda Çek’lerin en etkili adamları olduğunu bir ben bilmiyorum
herhalde. Dakika 37’de Arda’nın yere düşmesine o kadar sevinmiştim ki penaltı
diye; ancak İsveçli hakem Jonas Eriksson sevinmemi istemiyordu anlaşılan. Buz
gibi penaltıyı göremedi. İlk yarının bitimine son 10 dakika kala çok iyi
oynuyorduk bu dakikalarda gelecek gol, soyunma odasına moralli gitmemizi
sağlayacaktı. Lakin sayısız fırsatlardan yararlanamadık.
Herkes 2. yarı,
Milli takımımızdan ilk yarının son 10 dakikasında oynadığı futbolu bekliyordu
ama tersi oldu ve 2. yarı bambaşka bir Türkiye vardı sanki sahada. Derken 58’de
golü yiyip geriye düştük. Çek Cumhuriyeti’nin buradan alacağı 1 puan onlar için
çok iyi sonuç olacaktı. Galibiyet ise ikramiye gibi gelecekti Çeklere. Kadromuz
son yıllarda gördüğüm en kısıtlı, en alternatifsiz kadroydu. Almış olduğumuz bu
mağlubiyetin tek bir sorumlusu yoktur elbette. Bir taraftan hocanın kadro
seçimi, bir taraftan sakat ve eksik futbolcularımızın olması ile birlikte en
önemli sebep olarak ise oyuncuların formsuzluğu olarak görmekteyim. Londra’da
Tottenham önünde dakika 85-90’a kadar ayakta kalan mücadele eden oyuncular 2. yarı
nerdeyse sahada yoktu. Herkes 2002, 2008 ruhu istiyor futbolcularımızdan.
Düşünsenize
2-1 gerideyiz ve kurtarıcı olarak oyuna Muhammed Demir’i alıyoruz. Kimse kusura
bakmasın böyle kritik bir maçta, böyle bir dakikada, böyle bir skorda oyuna
Muhammed’i alanlar aldırtanlar utansınlar. Böylesine önemli bir maçın bir gün
evvelinde televizyona çıkıp o ülkenin en büyük spor kulüplerinden birini
eleştiri yağmuruna tutacağınıza, programı sunan kişiye “Ülkemizde 120 yabancı
futbolcu var. Bana bunlardan 10 tane sayabilir misiniz?” diyeceğinize sadece
işinizle ilgilenin oturduğunuz koltuğun ciddiyetini biliniz diyorum ben. Bildiğiniz
üzere golü atan 2 oyuncu da Türkiye’de oynayan-oynamış futbolculardı. Dikkatinizi
çekerim sevgili futbolseverler, 6+2+2, 6+0+2, 5+0+3 gibi saçma sapan yabancı
kuralları geldiğinden beri Türk Milli Futbol Takımımızın hali ortada. İnanamıyorum,
inanmakta istemiyorum ama 2016’daki turnuvaya katılamayacağımız 2014’ten belli
gibi.
Bu maçın en büyük
kazançlarından biride şüphesiz genç oyuncumuz Ozan Tufan olmuştur. Kendisini
oynadığı mevki itibariyle çok şanslı buluyorum. İleride formayı kapıp kimseye
vermeyecektir kendisi ki zaten bu maçta da özellikle ilk yarıdaki performansıyla
bunu gösterdi.
Tomas Sivok’a
değinmeden geçemeyeceğim. Kendisi atmış olduğu golden sonraki hareketiyle çok
örnek bir kişilik olduğunu gösterdi. Golden sonra neden sevinmedin diyen basın
mensubuna “Çünkü Türkiye ve Türk halkına çok büyük saygı duyuyorum. 7 yıldır
burada yaşıyorum. Burası benim 2. evim.” Diyerek başta Beşiktaşlılar olmak
üzere tüm Türk futbolseverlerin gönlünü fethetmiş oldu.
Ahmet Vardi
Fırat Üni. Makine Mühendisliği
ahmtvrd@hotmail.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder