Spor akademilerini bir ‘Besyocu’ olarak biraz bilgi biraz da
tecrübeyle anlatmaya çalıştım. Öncelikle ‘Besyocu’ kelimesiyle başlayalım.
BESYO aslında Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu kısaltmasıdır. Ve burada eğitim
gören öğrenciler kendilerine besyocu der. O kadar yaygın bir terim olmuş ki
diğer fakültedeki öğrenciler de bu terime artık alışmıştır. Türkiye’deki üniversitelerde
yaygın olarak beden eğitimi ve spor yüksekokulu diye geçerken; Anadolu
üniversitesi, Ankara Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi, Gedik Üniversitesi
gibi okullarda 'Spor Bilimleri Fakültesi’ şeklinde geçer. Bu isimlerin farklı
olması pek bir değişiklik yaratmıyor nedeni ise besyoların fakülteleşme durumunda olması. Bu
yüzden henüz birkaç okulda spor bilimleri fakültesi şeklinde. Bu okullara
girebilmek için, üniversite sınavından belli bir bir puan alarak yetenek
sınavına girmeye hak kazanmak, yetenek sınavını da okulun belirlemiş olduğu
kurallara göre belli bir saniyede parkuru bitirerek girilebiliyor.
Besyolarda genel olarak dört bölüm var. Beden eğitimi
öğretmenliği, antrenörlük, spor yöneticiliği ve rekreasyon. Ancak hiçbir
öğretmenlik bölümünde, öğretmen adayının eline kahve verilip; ‘Hadi çocukları
bahçede bırak izle’ öğretilmez. Yada bir antrenör adayına; ‘Bak bu basketbol
topu, çocuğa dribling yaptır iki de göğüs pas tamam.’ Hiçbir yönetici adayına;
‘Transferleri iyi yap bak topa tutarlar seni’ denmez. Rekreasyon öğrencisine de
‘Şimdiden bünyesi iyi bir hotel bul, animasyona giderken rahat olur.’ denmiyor
arkadaşlar.
Bizlere yaklaşılan bir ön yargı var. ‘Çok iyi ya atlayıp
zıplayıp sınav oluyorsunuz. Yüzüyorsunuz koşuyorsunuz puan alıyorsunuz.’ Ahh
keşke öyle olsa. Emin olun ki ders notu bu şekilde daha yüksek gelir. Ancak bu
uygulamaların yanında bir de teorileri var öğretilen. Anatomi, kinesyoloji,
fizyoloji, spor beslenmesi, spor sağlığı, sporda beslenme, sağlık, ilk yardım,
antrenman bilimi… Bu dersler ise bir kaçı atlayıp zıpladıklarımızın yanında. Az
önce bahsettim ya hiçbir adaya denilmeyen şeyleri, işte bize bahsedilen konular
bu saydıklarım. Ancak işini yapmayan, tembel insanlara denk gelince bu şekilde
ön yargı oluşuyor.
Bir de besyo öğrencileri var. Genelde diğer öğrenciler
tarafında biraz kıskanılırlar. Sırtlarında tenis raketiyle dolaşan, spor
ayakkabıları, su, muz ve abur cuburları çantalarından eksik olmayan tiplerdir.
Eşofman giymek onlar için dünyanın en zevkli olayıdır. Ancak ana kampüse
gittiklerinde diğer öğrenciler o eşofmanlara pijama gözüyle bakar. Ancak hiçbir
besyocu bunu umursamaz hatta ‘Topuklularla düşersen sana ben koşar yetişirim
zalımın kızı’ esprileri de dönmez değil.
Geneli heyecanlı tiplerdir belki tezcanlı daha uygun bir terim olur.
Tabii ki tesisleri vardır. Dersine göre oluşturulmuş spor
salonları, yüzme havuzları, tenis kortları, stadyum ve atletizm pisti, fitness
ve dans salonları şeklinde. Ancak ülkemizde ne kadar yeterli…
Sizlere kısaca ‘Besyo’ kavramını açıklamaya çalıştım. Biraz
sitemkar biraz günümüzden. Şöyle de bir gerçekle bitirmem gerekirse: İnsanların
hobi olarak yaptığı şeyleri, iş olarak
yapmayı sağlayan bölümdür besyo.
Şeval Kaygusuz
Kocaeli Üniversitesi Beden Egitimi ve Spor Ögretmenligi
sevalkaygusuz@gmail.com
Twitter : @sevalkaygusuz
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder