Yıllardır abarttığımız, yerlere göklere
sığdıramadığımız, Dünya derbisi dediğimiz fakat sadece Türkiye'de ve bir kaç
Ülke'de yayınlanan Galatasaray-Fenerbahçe derbisi oynandı.
Her sene aynı hikayelerin yaşandığı,
futboldan çok kavga gürültünün olduğu, kırmızı kartların ve sataşmaların bolca
yaşandığı, yense de yenilse de (farketmez) tarafların hep hakemden dert yandığı
bir maç oldu. Zihniyetler değişmedikçe bu maçlar hep bu şekilde oynanacak
maalesef.
Hafta başından beri basında çıkan kışkırtıcı
haberler, taraflı yazarların provokasyonları, rakip futbolcuların; "
Galatasaray'ı Arena'da yenmek güzel olacak. " " Şimdi intikam
vakti." "Galatasaray derbileri bizim için her zaman en kolay maçlar
olmuştur." sözleri ortamı iyice gerdi ve bilhassa taraftarı provake etmek
için herşey yapıldı.
Galatasaray'da Felipe Melo diye
bir ön libero var. Bu adam pres yapıyor, top kapıyor, asist yapıyor, kafa topu
alıyor, ikili mücadele kaybetmiyor, çalım atıyor, şut atıyor, gol atıyor, rakip
takımdaki oyuncuların psikolojisini yıpratıyor. Kısacası bu adam takımın
olmazsa olmazı. Taraftarın göz bebeği ve rakip takım taraftarlarının nefret
ettiği tarzda bir oyuncu.
Fenerbahçe'de Emre Belözoğlu diye
bir orta saha var. Kondisyonu yüksek olduğu zaman orta saha dinamosu, oyun
kurucusu, oyunu genişleten hücumu yönlendiren çok hırslı bir oyuncu. Kendi
taraftarının göz bebeği ve rakip takım taraftarlarının nefret ettiği tarzda bir
oyuncu.
Şampiyonluk yarışında geride kalan ve üst
üste kötü sonuçlar alan Galatasaray'ın psikolojisi, formda ve lider olan gümbür
gümbür ilerleyen Fenerbahçe'nin psikolojisini yendi. Felipe Melo, Emre
Belözoğlu'nu saf dışı bıraktı.
Futbol konuşmak gerekirse Galatasaray
daha iyi başlayan, atak olan ve iyi bitiren taraftı. Pozisyona girdi, pozisyon
vermedi, ikili mücadelelerden galip ayrıldı ve gerçekten kaliteli bir golle
sahadan 1-0'lık galibiyetle ayrıldı.
Maçın hareketi;
Bu maçın hareketi maç başlamadan önce
yapıldı. George Hagi, "efsaneler anılıyor" programında
binlerce taraftarı önünde, alkışlarla ödülünü aldı.
Maçın olmaması gereken hareketi;
Selçuk İnan gibi şimdiden Galatasaray tarihine adını altın harflerle yazdıran bir
oyuncunun aldığı tepki. Hem Mancini, hem taraftarlar moralini
sıfıra indirmiş olsa da Selçuk İnan'ın da formasını ve kaptanlık
pazubandını o şekilde çıkarması yakışmadı.
Artık "vur kır parçala bu maçı
kazan" mantığından kurtulmalıyız. Hak edene hak ettiği değeri vermeliyiz.
Başarılı olanı tebrik edebilmeli, başarısız olanı başarıya teşvik etmeliyiz. Bu
derbiden sonra çok büyük olasılık hiçbir şey değişmeyecek. Bu söylediklerimiz
hep temenni olarak kalacak ve biz "Türk futbolu neden gelişmiyor?"
safsatasına devam edeceğiz.
Gelişmek ve büyümek istiyorsak öncelikle
birbirimizi yemekten vazgeçmeliyiz.
Gelişmek istiyorsak bir maç içinde 54
faul yapmamalıyız.
Gelişmek istiyorsak 90 dakikalık bir maç
içinde topu 42 dakikadan fazla sahada tutmalıyız.
Gelişmek istiyorsak bir maçta 14 sarı ve
2 kırmızı kart çıkmamalı.
Ve artık birbirimize çamur atmadan önce
kendimize bakmayı öğrenmeliyiz.
Dünya derbisiyle ilgili ufak bir not:
"Dünya Geneli'nde hiçbir kanal,
derbinin görüntülerini Ligtv'den talep etmedi."
Ne mükemmel bir derbi ama di mi ! (?)
Hadi şimdi yiyin birbirinizi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder