Son Yazılar

Futbol

basketbol

diğer sporlar

12 Nisan 2014 Cumartesi

Toprak Kokusu ve Tutkusu…


 Sezon tüm hızıyla devam ederken sarı tüylü topun hızını yavaşlatıp spini arttırmanın vakti geldi çattı. Sıcak iklim özellikle Latin kökenli tenisçilerin isimlerini ve ayakkabı tabanındaki kilin
raketle temizlendiği her ralli sonunda veya servis öncesinde “tak tak” seslerini duymaya, uzun ralliler, uzayıp esneyen ve Ikaruslardan bile üstün frenleme performansı sergilemesi beklenen ayakları görmeye, maç başında pırıl pırılken karşılaşma sonunda artık görmediğimiz sokaktan anne zoruyla getirilen çocuklar gibi kir pas içinde kalan tenisçileri, çamaşır detarjanı reklamlarını aratmayan görüntüleri izlemeye hazırlayın kendinizi. Şahin gözünü unutun iki ay boyunca onun yerine 1999 Fransa Açık Kadınlar Finali gibi tenis tarihinde yer edecek görüntüleri görmeye ve her itiraz sonunda sandalyesinden inip işaret parmağını göreceğiniz hakemlere alışın artık. Tabii artık kulak erozyonuna kadar gidebilecek “King of Clay” sıfatına da tahammül edeceksiniz.
Toprak kort tenis oynamak için en ideal zemin olarak lanse edilir çünkü sakalanma riski diğer kortlara kıyasla düşüktür. Dizlere çok yük binmez ve oyuncuları göreceli olarak daha az yorar. Vuruş çeşitliliği fazladır, sert korttaki gibi çizgiye oynama sevdasında olunmaz ve oyunu
geliştirmek açısından ideal korttur. Toprak kortu diğer kortlardan özellikle sert korttan farklı kılan birçok faktör var. Bunların başında yazının girişinde dediğim gibi yavaş olması. Top kortta yere çarptıktan sonra diğer kortlara göre daha fazla hız kaybeder ve daha fazla yükselir ve doğal olarak top-spin tenisçilerin tercih sebebidir. Bunun sonucunda oyunlar yavaş olur ve uzun ralliler kaçınılmazdır. Winner üretmek ve drop-shot diğer kortlara nazaran daha zordur ve karşılaşmalarda basit hatalar daha çok önplana çıkar. Bir de güneşin etkisini unutmamak lazım. Daha fazla güneş ışığını absorblayan kortta top daha yükseğe zıplar enerji artışı sayesinde. Tüm bunlar aynı zamanda oynanması en zor kort algısının da oluşmasının sebebidir. Kısacası teniste kendinizi geliştirmek, vuruş çeşitliliğinizi ve topa olan hakimiyetiniz arttırıp oyunda var olmak istiyorsanız yolunuz öncelikle toprak korttan geçmeli. Bunun için örnek vermek uzaklara gitmeye gerek yok. Venus Williams, Boris Becker, Lindsay
Davenport, Pete Sampras ve daha bir sürü dünya bir numarasının toprak kort sonuçları bile fikir edinmek için yeterli. Düşünün Sampras 14 Grand slam zaferine rağmen Kariyer Grand Slam’i Roland Garros yüzünden yapamamıştır ve final yüzü dahi göremedi. Tabii başarıları konusunda Nadal, Chris Evert, Bjorn Borg, Monica Seles ve Mats Wilander’in bu korttaki yerleri de ayrıdır. Aşağıdaki tablolarda erkeklerde ve kadınlarda en fazla kupa kaldıran isimleri göreceksiniz. Bu listedekilerin bazı isimler de ne yazık ki sadece toprak kortla yetindiklerini söylemeden de geçmemek gerekiyor.



 Guillermo Vilas
46
 Rafael Nadal
43
Thomas Muster
40
Björn Borg
30
Ivan Lendl
28
Manuel Orantes
Ilie Năstase
27
José Luis Clerc
21
Mats Wilander
20
Carlos Moyá
16
Andrés Gómez
Chris Evert
70
Steffi Graf
32
Margaret Court
22
Evonne Cawley
20
Arantxa Sánchez
19
Conchita Martínez
Martina Navratilova
18
Monica Seles
14
Justin Henin
13
Gabriela Sabatini
11










Erkeklerde bu haftasonu gerçekleşecek olan Davis Cup müsabakalarının ardında Fas’ta başlayacak toprak kort sezonunda ATP 250 ve 500 kategorisinde birçok turnuva düzenlenecek ama asıl odak noktaları Monte Carlo ile başlayıp Madrid ve Roma bitecek Masters turnuvaları olacak. Tabii ki sezon pastasının çileği Roland Garros ile 2015 nisanına kadar elveda deyip çime yayılacağız. Kadınlarda ise sezon Family Circle Cup ile başladı bile ve yine benzer şekilde irili ufaklı turnuvalar ile sürecek sezonda Madrid ve Roma öncesi Stuttgart’ta olacaklar, Monte Carlo kızlı-erkekli değil ve sahilleri onlara kapalı bildiğiniz gibi. Onlar da toprak sezonunu Paris semalarının altında noktalayacaklar.
Geçen sezon erkeklerde Madrid ve Roma’da kazanan beklendiği gibi “King of Clay” olurken onu en çok zorlayabilecek rakip Djokovic ise Monte Carlo’da Nadal’I geçip sekiz sene
aradan sonra yeni bir şampiyon ve şampiyonluk çıkarmanın sarhoşluğu ile Madrid’e kadar raketini asmıştı ve bunun bedelini Madrid’e Dimitrov’a, Roma’da ise bir set ve 5-2 öndeyken Berdych’e kaybederek ödemişti bir nevi lakin kazananlar da sergiledikleri oyunla sonuna kadar hak etmişti. Nadal ise “süpriz” bir şekilde – dile kolay sekiz sene ambargo koydu turnuvaya ­– Monte Carlo’yu kaybetmesine rağmen Madrid’e Ferrer ve Roma’da Gulbis karşısında biraz zorlanıp kazanmıştı. Roland Garros’ta da malumunuz Djokovic yarı finalde Nadal karşısında fileye takılıp Kariyer Grand Slam hayalini başka bahara bıraktı. Bu sene de benzer bir tablo olacağı kanısındayım. 
Turnuvalar gene bu ikili arasında paylaşılır ama asıl merak edilen soru “Roland Garros’ta Nadal Djokovic’in hayali önünde set kurabilecek mi yoksa Soderling’in 2009’da Federer’e bir nevi kıyak geçtiği gibi bir senaryo mu göreceğiz?”. Hepimiz merakla ve heyecanla bekleyip, izleyip öğreneceğiz haziranın 8’inde, olmadı 9’unda en kötü ihtimalle. Djokovic hem hayalini gerçekleştirmek hem de sezonu dünya bir numarası olarak tamamlamak için ekstra motivasyona sahip, Nadal ise bir numaradaki yerini sağlamlaştırmak ve ünvanlarını korumak için savaşacak. Belki sadece iki isme odaklandığım için eleştirileceğim ama şu andaki vaziyet bundan ibaret ikiliyi en çok zorlayacak isim olarak ön plana çıkacak Del Potro – 2011’deki Davis Cup finalindeki harika performansını sergilemesini bekliyordum – sezonu kapattı bilindiği gibi. Onun dışında süpriz yapabilecek isimlerin, buna en bariz örnekler Wawrinka, Dimitrov, Gulbis ve şu anki performansı ile Dongopolov, bu iki isimden birini geçip diğerine takılmaları alışkın olduğumuz bir durum. Murray’nin sakatlıktan sonraki performansı zaten malum, Federer’den 2006 tarihi finalindeki performansını beklemek de gerçekçi değil şu noktada ve turda toprakta ön plana çıkan veya çıkabilecek birileri de yok.

Kadınlarda ise geçen senenin kazananları Stuttgart’ta Sharapova, Madrid ve Roma’da sırasıyla Azarenka ve Sharapova’yı finalde geçen Serena olmuştu. Roland Garros’ta ise yine Sharapova’yı geçmişti Serena. Bu sene benzer bir tablo beklemek gerçekçi olabileceği kadar çok naif bir yaklaşım olur. Kadınlarda gerek süpriz yapacak isimlerin yanında toprakta kendini kanıtlayan Li Na gibi isimler tahmini zorlaştıran etmenler. Bunun için uzağa gitmeye gerek yok bu Avustralya Açık ve geçen seneki Wimbledon örnekleri var önümüzde hatta bu seneki Indian Wells de bu kategoriye alınabilir. Yine de ilk 10’daki tenisçilerin benzer bir performans sergilemesini beklenebilir, özellikle Halep ve Cibulkova şu anda dikkat çeken isimler. Bunlara İtalyan ikili Errani ve Vinci’yi de eklemeden geçmeyin her ne kadar ilk 10’da olmasalar da toprakta iyi oynayıp oyunu istedikleri şekilde yönlendirmekte son derece başarılılar. Bouchard her ne kadar bu sene parlasa da topraktaki performansı hakkında konuşmak yanıltıcı olabilir, izleyip göreceğiz.

Toparlayacak olursak erkeklerden dominasyon ihtimali ufukta olmasına rağmen her zamanki gibi son derece zevkli, çekişmeli, güzel ve uzun müsabakalar izleyeceğiz. Tabii Roland Garros Rafa ve Djoker fanları için ayrı bir heyecan olacak. Kadınlarda ise erkeklerdeki müsabakalardan farklı olarak artan ihtimaller ve doğal olarak süpriz beklentileri ayrı bir heyecan katacak gibi. Yükselen topun daha yüksek seyir zevki getirmesi temennisiyle, bol killi iki ay diliyorum herkese. 




Kahraman CİNDİ
İTÜ Petrol ve Doğal Gaz Mühendisliği
kahramancindi@outlook.com
Twitter : @kahramancindi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Murat Çolakoğlu Murat Çolakoğlu