FİFA Dünya milli takımlar sıralamasına bakarsanız ilk 10-15
sıradaki takımların çoğunun bir futbol kültüründen ve geleneğinden bu başarıyı
yakaladığını görürsünüz. Diğerleri ise sağlam altyapılarla elde ettikleri
nesillerle buralardalar. Milli takım düzeyinde başarının temelini genç milli
takımlar ve oyuncuların oynadığı kulüpler belirler diyebiliriz. Genç milli
takımlar derken bahsetmek istediğim konu 21 yaş altı, 20 yaş altı, 18 yaş altı
milli takımlarda yetişen oyuncuların farklı kulüplerde oynasalar dahi milli
takıma geldiklerinde birlik beraberlik duygusu içerisinde oynayabilmeleri. Söylüyoruz
ya “takım birbirini tanımıyor, iki pası arka arkaya yapamıyoruz” diye bunun en
önemli sebebi milli takımımızda yer alan oyuncuların yıl içinde doğru düzgün
bir araya gelememeleri ve gençken de bir arada oynamamış olmaları. 2009
yılındaki Almanya 21 yaş altı milli takımını örnek almalıyız bu hususta. Bu yaz
düzenlenecek olan Dünya Kupası’na da çok genç bir kadroyla gidecek olan
Almanya’nın “tecrübeli” diye tabir edebileceğimiz oyuncuları da 2009’daki
Almanya 21 yaş altı milli takımından gelen oyuncular. 2009’daki kadroda yer
almış ve şimdi A milli takıma önderlik eden oyunculardan birkaçı şu an 28
yaşındaki Manuel Neuer, 25 yaşındaki Mats Hummels, 26 yaşındaki Benedikt
Höwedes, 26 yaşındaki Marcell Schmelzer, 25 yaşındaki Jerome Boateng ve
hepimizin yakından tanıdığı 25 yaşındaki Mesut Özil. Demem o ki uzun süreli
istikrar yakalamak için bir iskelet gerekir. Tabii bu iskelet için de yoğun
çalışma… Almanya milli takımının genç iskeleti bu saydığımız oyunculardan
oluşuyor ve çoğu farklı altyapılardan çıksa da bu isimler birbirlerini çok iyi
tanıyor. Oyuncuların birbirini tanıması ve iyi anlaşması da milli takımı diğer
takımlardan ayıran bir karakter ve gelenek sağlıyor. Bu bir düzen, disiplin ve
ileri görüşlülük meselesi…
Bizde
ise durum tam tersi şekilde işliyordu. Son yıllarda genç milli takımlara
verilen önem artsa da bu konuda çok geç kaldığımız ortada. Bunda genç
oyuncularımızın oynadığı kulüplerin de rolü büyük. Ligimizde düzenli olarak
forma şansı bulan oyuncu sayısı diğer ülkelere oranla çok düşük. Bunda artışa
gidebilmek için federasyon belirli sürelerde oynatılan genç oyuncular için
takımlara primler veriyor. Bu uygulamayla Türkiye Futbol Federasyonu, kulüpleri
altyapıları geliştirmeye ve yetiştirdikleri oyuncuları bir an önce satmak için
değil de onlardan saha içinde faydalanmaya teşvik ediyor. Süper Lig için 1994
ve üstü doğumlu oyuncular için geçerli olan bu uygulama en az 13 maç yani 1170
dakika sahada kalan genç oyuncular için kulüplerine oyuncu başına 150 bin lira
prim veriyor. Bu uygulama Beşiktaş, Fenerbahçe ve Galatasaray gibi kulüpler
için çok da önemli değil fakat PTT 1. Lig ekipleri için hayati önem taşıyor.
PTT 1. Lig’de 1350 dakika forma bulan genç oyuncu kulübüne 100 bin lira
kazandıracak. Birçoğunun ekonomik sıkıntı yaşadığı bilinirken altyapıya yönelip
az maaş harcayarak çok gelir elde edilebilecekleri bir uygulama. Buna en iyi
örnek Bucaspor tabii ki: bu sezon 5 genç oyuncusuna neredeyse her maç ilk 11
şansı veren kulüp sezon sonunda bunun meyvelerini alacak. Bu gençler hem Süper
Lig takımları tarafından izleniyor hem de milli takım antrenörleri yeteneklerini
değerlendiriyor. Bu uygulamayı uygulayan birkaç kulüp daha olursa diğerleri de
bunun faydalarını görüp ister istemez ülke futboluna katkıda bulunur. Çünkü bir
ülkenin futbolu sadece en üst liginden ibaret değildir ve alt liglerindeki
gelişim üst ligi şekillendirir. Kaliteli altyapılar ve kaliteli tesisler
kulüpleri ve ülkenin futbolunu ileri götürür. Siz istediğiniz kadar yetenekli
oyuncular getirin sadece kısa vadeli anlık başarılara ulaşabilirsiniz. Bunu
Fatih hoca fark etti ki İsveç’le yaptığımız hazırlık maçı kadrosuna alınan
oyuncular bunu kanıtlar nitelikte idi. Bu tezi Sir Alex Ferguson’un Manchester
United’daki 1992 neslinden örnek vererek açıklayabiliriz. Genç oyuncularına
dünyadaki birçok liderden fazla güvenmesiyle dikkat çeken Ferguson, Manchester
temsilcisindeki 6. Sezonunda artık kendi genç oyuncularını takıma katmış ve
12-13 yaşlarında bulup getirdiği gençleri artık yavaş yavaş A takıma göz
kırpmaya başlamıştı. Ferguson, Manchester’daki ilk yıllarında sadece bir FA Cup
zaferi kazanmasına karşı ilk geldiği günden beri inşa ettiği takım kendini
göstermeye başlamıştı. 1992 nesli bunun en büyük örneği hatta bu neslin
etkilerini günümüzde bile hissediyoruz. 9 oyuncu yetiştirmiş ve bu 9 oyuncu da
o yaşlarında milli takım forması giyen oyunculardı. İşte o 9 oyuncu: David
Beckham, Nicky Butt, Gary Neville, Ryan Giggs, Robbie Savage, Keith Gillespie,
Simon Davies ve 1 sezon sonra takıma katılan Paul Scholes ve Phil Neville.
Demem o ki eğer sürdürülebilir bir başarı amaçlıyorsanız yeni nesile yatırım yapmanız
gerekir. Birkaç yıl kaybederek önünüzdeki 20-30 yıla hükmedebilirsiniz.
Bir de milli takım oyuncularının
bir araya gelememe sorunu var. Her ülke bu sıkıntıyı yaşıyor çünkü milli
takımlarda oynayan oyuncuların büyük çoğunluğu kendi ülkeleri dışında oynuyor
ve milli takımla birlikte çalışma fırsatını senede 4-5 kez bulabiliyor. Bu da
milli takımlardaki takım uyumunda sıkıntılara sebep oluyor. Bunun da bir çözümü
var aslında. Yine 1992 yılından bir örnek: İngiliz menajer Roy Hodgson, 1992
yılında İsviçre milli takımı başına geçtiğinde İsviçre Futbol Federasyonu için
“zamanın çok ilerisindelerdi” diyerek federasyonun ileri görüşlülüğünü
belirtmiş. Amatör futboldan engelli spora kadar bütün futbol birimleri için
ayrı ayrı kurulların bulunduğu ve milli takım menajerine her konuda hem destek
hem de eleştirisel bir biçimde yardımcı oluyorlarmış. O dönemde yurtdışında
oynayan İsviçreli sayısı az olduğu için federasyon kulüplerle anlaşmış ve her
hafta sonu lig maçları bittikten sonra oyuncuları Çarşamba sabahına kadar Roy
Hodgson’ın eline teslim etmişler. Oyuncularıyla birlikte İsviçre’nin neredeyse
bütün şehirlerinde hazırlık maçları yapan takım, hem ülkenin her tarafında
destek bulup tanındı hem de takım uyumu yakalandı. İsviçre şu an Dünya sıralamasında
7. Sırada… Artık tabii ki bu günümüz futbolunda yapılması kolay bir olay değil
fakat en azından bilinmeyen genç oyuncularla, fazla forma şansı bulamayan
oyuncularla böyle bir uygulama yapılabilir. Bildiğiniz üzere milli takımımızda
yer alıp da yurtdışında oynayan oyuncular Ömer Toprak, Nuri Şahin, Mevlüt
Erdinç ve Arda Turan. Bu oyuncuların tabii ki böyle bir uygulamada yer alması
imkansız ama en azından “takım” olmuş bir milli takıma katılacak üst düzey
oyuncular saydıklarımız.
Bir sonraki Avrupa Şampiyonası ve Dünya Kupası’nı da
evimizden izlememek için bazı radikal kararlar alınmalı özellikle milli
takımımız adına. Tek dileğim Fatih hocanın her olasılığı şimdiden düşünmüş ve
harekete geçmiş olması. Çünkü bu işler son birkaç ay kala halledilmiyor
Dünya’daki diğer ülkelerden gördüğümüz üzere.
Tufan Demir
İTÜ Elektrik Mühendisliği
Mail : tufan.demirr@gmail.com
Twitter : @tufandemirr
Twitter : @tufandemirr
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder