Son Yazılar

Futbol

basketbol

diğer sporlar

2 Nisan 2014 Çarşamba

Sürdürülebilir Başarıyı Yakalamak


FİFA Dünya milli takımlar sıralamasına bakarsanız ilk 10-15 sıradaki takımların çoğunun bir futbol kültüründen ve geleneğinden bu başarıyı yakaladığını görürsünüz. Diğerleri ise sağlam altyapılarla elde ettikleri nesillerle buralardalar. Milli takım düzeyinde başarının temelini genç milli takımlar ve oyuncuların oynadığı kulüpler belirler diyebiliriz. Genç milli takımlar derken bahsetmek istediğim konu 21 yaş altı, 20 yaş altı, 18 yaş altı milli takımlarda yetişen oyuncuların farklı kulüplerde oynasalar dahi milli takıma geldiklerinde birlik beraberlik duygusu içerisinde oynayabilmeleri. Söylüyoruz ya “takım birbirini tanımıyor, iki pası arka arkaya yapamıyoruz” diye bunun en önemli sebebi milli takımımızda yer alan oyuncuların yıl içinde doğru düzgün bir araya gelememeleri ve gençken de bir arada oynamamış olmaları. 2009 yılındaki Almanya 21 yaş altı milli takımını örnek almalıyız bu hususta. Bu yaz düzenlenecek olan Dünya Kupası’na da çok genç bir kadroyla gidecek olan Almanya’nın “tecrübeli” diye tabir edebileceğimiz oyuncuları da 2009’daki Almanya 21 yaş altı milli takımından gelen oyuncular. 2009’daki kadroda yer almış ve şimdi A milli takıma önderlik eden oyunculardan birkaçı şu an 28 yaşındaki Manuel Neuer, 25 yaşındaki Mats Hummels, 26 yaşındaki Benedikt Höwedes, 26 yaşındaki Marcell Schmelzer, 25 yaşındaki Jerome Boateng ve hepimizin yakından tanıdığı 25 yaşındaki Mesut Özil. Demem o ki uzun süreli istikrar yakalamak için bir iskelet gerekir. Tabii bu iskelet için de yoğun çalışma… Almanya milli takımının genç iskeleti bu saydığımız oyunculardan oluşuyor ve çoğu farklı altyapılardan çıksa da bu isimler birbirlerini çok iyi tanıyor. Oyuncuların birbirini tanıması ve iyi anlaşması da milli takımı diğer takımlardan ayıran bir karakter ve gelenek sağlıyor. Bu bir düzen, disiplin ve ileri görüşlülük meselesi…

Bizde ise durum tam tersi şekilde işliyordu. Son yıllarda genç milli takımlara verilen önem artsa da bu konuda çok geç kaldığımız ortada. Bunda genç oyuncularımızın oynadığı kulüplerin de rolü büyük. Ligimizde düzenli olarak forma şansı bulan oyuncu sayısı diğer ülkelere oranla çok düşük. Bunda artışa gidebilmek için federasyon belirli sürelerde oynatılan genç oyuncular için takımlara primler veriyor. Bu uygulamayla Türkiye Futbol Federasyonu, kulüpleri altyapıları geliştirmeye ve yetiştirdikleri oyuncuları bir an önce satmak için değil de onlardan saha içinde faydalanmaya teşvik ediyor. Süper Lig için 1994 ve üstü doğumlu oyuncular için geçerli olan bu uygulama en az 13 maç yani 1170 dakika sahada kalan genç oyuncular için kulüplerine oyuncu başına 150 bin lira prim veriyor. Bu uygulama Beşiktaş, Fenerbahçe ve Galatasaray gibi kulüpler için çok da önemli değil fakat PTT 1. Lig ekipleri için hayati önem taşıyor. PTT 1. Lig’de 1350 dakika forma bulan genç oyuncu kulübüne 100 bin lira kazandıracak. Birçoğunun ekonomik sıkıntı yaşadığı bilinirken altyapıya yönelip az maaş harcayarak çok gelir elde edilebilecekleri bir uygulama. Buna en iyi örnek Bucaspor tabii ki: bu sezon 5 genç oyuncusuna neredeyse her maç ilk 11 şansı veren kulüp sezon sonunda bunun meyvelerini alacak. Bu gençler hem Süper Lig takımları tarafından izleniyor hem de milli takım antrenörleri yeteneklerini değerlendiriyor. Bu uygulamayı uygulayan birkaç kulüp daha olursa diğerleri de bunun faydalarını görüp ister istemez ülke futboluna katkıda bulunur. Çünkü bir ülkenin futbolu sadece en üst liginden ibaret değildir ve alt liglerindeki gelişim üst ligi şekillendirir. Kaliteli altyapılar ve kaliteli tesisler kulüpleri ve ülkenin futbolunu ileri götürür. Siz istediğiniz kadar yetenekli oyuncular getirin sadece kısa vadeli anlık başarılara ulaşabilirsiniz. Bunu Fatih hoca fark etti ki İsveç’le yaptığımız hazırlık maçı kadrosuna alınan oyuncular bunu kanıtlar nitelikte idi. Bu tezi Sir Alex Ferguson’un Manchester United’daki 1992 neslinden örnek vererek açıklayabiliriz. Genç oyuncularına dünyadaki birçok liderden fazla güvenmesiyle dikkat çeken Ferguson, Manchester temsilcisindeki 6. Sezonunda artık kendi genç oyuncularını takıma katmış ve 12-13 yaşlarında bulup getirdiği gençleri artık yavaş yavaş A takıma göz kırpmaya başlamıştı. Ferguson, Manchester’daki ilk yıllarında sadece bir FA Cup zaferi kazanmasına karşı ilk geldiği günden beri inşa ettiği takım kendini göstermeye başlamıştı. 1992 nesli bunun en büyük örneği hatta bu neslin etkilerini günümüzde bile hissediyoruz. 9 oyuncu yetiştirmiş ve bu 9 oyuncu da o yaşlarında milli takım forması giyen oyunculardı. İşte o 9 oyuncu: David Beckham, Nicky Butt, Gary Neville, Ryan Giggs, Robbie Savage, Keith Gillespie, Simon Davies ve 1 sezon sonra takıma katılan Paul Scholes ve Phil Neville. Demem o ki eğer sürdürülebilir bir başarı amaçlıyorsanız yeni nesile yatırım yapmanız gerekir. Birkaç yıl kaybederek önünüzdeki 20-30 yıla hükmedebilirsiniz.

Bir de milli takım oyuncularının bir araya gelememe sorunu var. Her ülke bu sıkıntıyı yaşıyor çünkü milli takımlarda oynayan oyuncuların büyük çoğunluğu kendi ülkeleri dışında oynuyor ve milli takımla birlikte çalışma fırsatını senede 4-5 kez bulabiliyor. Bu da milli takımlardaki takım uyumunda sıkıntılara sebep oluyor. Bunun da bir çözümü var aslında. Yine 1992 yılından bir örnek: İngiliz menajer Roy Hodgson, 1992 yılında İsviçre milli takımı başına geçtiğinde İsviçre Futbol Federasyonu için “zamanın çok ilerisindelerdi” diyerek federasyonun ileri görüşlülüğünü belirtmiş. Amatör futboldan engelli spora kadar bütün futbol birimleri için ayrı ayrı kurulların bulunduğu ve milli takım menajerine her konuda hem destek hem de eleştirisel bir biçimde yardımcı oluyorlarmış. O dönemde yurtdışında oynayan İsviçreli sayısı az olduğu için federasyon kulüplerle anlaşmış ve her hafta sonu lig maçları bittikten sonra oyuncuları Çarşamba sabahına kadar Roy Hodgson’ın eline teslim etmişler. Oyuncularıyla birlikte İsviçre’nin neredeyse bütün şehirlerinde hazırlık maçları yapan takım, hem ülkenin her tarafında destek bulup tanındı hem de takım uyumu yakalandı. İsviçre şu an Dünya sıralamasında 7. Sırada… Artık tabii ki bu günümüz futbolunda yapılması kolay bir olay değil fakat en azından bilinmeyen genç oyuncularla, fazla forma şansı bulamayan oyuncularla böyle bir uygulama yapılabilir. Bildiğiniz üzere milli takımımızda yer alıp da yurtdışında oynayan oyuncular Ömer Toprak, Nuri Şahin, Mevlüt Erdinç ve Arda Turan. Bu oyuncuların tabii ki böyle bir uygulamada yer alması imkansız ama en azından “takım” olmuş bir milli takıma katılacak üst düzey oyuncular saydıklarımız.

Bir sonraki Avrupa Şampiyonası ve Dünya Kupası’nı da evimizden izlememek için bazı radikal kararlar alınmalı özellikle milli takımımız adına. Tek dileğim Fatih hocanın her olasılığı şimdiden düşünmüş ve harekete geçmiş olması. Çünkü bu işler son birkaç ay kala halledilmiyor Dünya’daki diğer ülkelerden gördüğümüz üzere.




    Tufan Demir
    İTÜ Elektrik Mühendisliği
    Mail : tufan.demirr@gmail.com
    Twitter : @tufandemirr

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Murat Çolakoğlu Murat Çolakoğlu