Çoğu insanın
sevdiği veya uğraştığı spora nasıl başladığına dair ilginç bir hikayesi vardır.
Kimisi ailesi sayesinde başlar, kimisinin çocukluğunda ilk yaptığı spordur,
kimisinin kendisine ‘Kahraman’ olarak örnek aldığı bir sporcu vardır… Bu
listeyi daha çok uzatabiliriz. Yedi milyar insanın olduğu dünyada hikaye
sayısında sıkıntı çekileceğini sanmıyorum.
Hikayelerin bol ve duyguların yoğun
yaşandığı bu insanlar aleminde benim de size bahsetmek istediğim bir
‘Kahraman’ım var. Bütün snooker dünyasının saygısını esirgemediği bir adam.
The Rocket Ronnie
O’Sullivan…
Snooker
izlemeye başladığım zamanlar lise zamanlarımdı. Pek sık göremezdim turnuvaları,
kimin kim olduğunu bilmezdim ama alttaki o iki isimden biri hep aklıma
takılırdı. Ronnie’ydi o kişi. Kuralları bilmesem de pot yaparken ki hızı,
müthiş isabetli topları ve inanılması güç oyun görüşü sayesinde bu muhteşem
zeka ürünü oyuna bağladı beni. Şimdi size biraz da Ronnie’nin karakteri ve
oyunu hakkında bilgi vermek istiyorum.
Ronnie’nin
snooker sevdası çok erken yaşlarda başladı. Daha 10 yaşındayken ilk 100’lük
serisini yapmıştı.(100’lük seri para ödüllü bir seridir ve normal oyuncuların
bile yapması zor bir seridir.) 16 yaşındayken profesyonel oldu ve yaptığı ilk
38 karşılaşmada yenilgi almadı, ki bu rekoru geçebilen olmamıştır hala. Kariyer
başarılarını yazmak istemiyorum, vikipedide de bulursunuz bunları. Karakterine
değinmek istiyorum.
Ronnie’yi
oyunu oynarken izlemek çok farklıdır, sanki ruhu o sırada vücudundan ayrılık o
masa ile birleşir. Oyuna kendini katan ender oyunculardandır, karizması hiçbir
zaman sırıtmamıştır snooker masasında. Ve ona bir kadınla yakışacak en iyi
yerdir snooker masası…
Daha önce de
bahsettiğim gibi, bütün snooker dünyasının saygısını esirgemediği bu adam bazı
kitleler tarafından sevilmez ; nedeni ise yaşatabileceği hezimet korkusu veya
hangi form durumunda olursa olsun masayı silip süpürebileceği gerçeğidir. 2004
Masters Turnuvası finalinde klasik odaklanamama sorunu yaşadığı maçı 7-2
geriden gelip çevirmesi ise onun kişilik özelliklerinden biridir.
11 tane 147’lik serisiye sahip Ronnie, yüzlerce
100’lük seri ve bir o kadar rekor derecede break’lere imza atmış bir oyuncudur.
Muhteşem snooker’lar yaratan ve yine kendisine karşı yaratılan snooker’ları bir
o kadar derecede çözen bir dehadır o. Her frame arası sigara molaları da onu
sevdirmiştir, samimiyeti artırmıştır.
Snooker’a sürekli ara verip geri dönmesi
çok tartışılır. Başka bir yönü daha vardır bununla alakalı. Egosu tartışılan
oyuncuların başında gelir Ronnie. İki sene önce snooker’a ara verdiğini
açıklayan Ronnie, altı ay sonra geri dönerek dünya şampiyonluğunu almıştır ve
tören sırasında röportajda şunları söylemiştir. (aklımda kaldığı biçimde
aktarıyorum)
‘Snooker eskisi kadar zevk vermiyor artık, bu
turnuvaya katılmamın sebebi çocuklarımın okul taksidini ödemekte zorlanıyor
olmamdı.’ Bu cümle bile onun yarattığı karizmaya karizma katan cümlelerden biri
olarak geçmiştir tarihe.
Yazımın sonuna gelirken son bir şeyi aktarmak
istiyorum size. Dünyanın en iyi oyuncularından birisi olan Neil Robertson onun
için şu cümleyi kullanmıştır.
‘Hiçbirimiz Ronnie gibi değiliz, olamayız da.
Dünyanın en iyisi Ronnie O’Sullivan ve bunu o da biliyor”
İrfan Can KARACAN
İTÜ Ekonomi
Mail adresi: karacanirfancan@gmail.com
İTÜ Ekonomi
Mail adresi: karacanirfancan@gmail.com
Twitter : @irfancankaracan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder