Son Yazılar

Futbol

basketbol

diğer sporlar

18 Nisan 2014 Cuma

Saymadım , Sayamadım Sensiz Geçen Yılları...

Dünya Kupası topunun nam-ı diğer Brazuca’nın santraya konmasına sayılı günler kaldı artık. Futbol tutkunu herkes bu anı bekliyor. Yaklaşık bir ay kadar futbola doyacağız sambacıların diyarında. Ben dünyadayken düzenlenecek 5. Dünya Kupası organizasyonu olacak tabii ki 3 yaşında olduğum Fransa’98’i de sayarsak. Hiç saymayalım ve 2002’den, ilk ve en özel olanından, başlayalım bence. Ülkemizde futbolla ilgili her insan evladının hayatındaki en özel aylardan biriydi 2002 Haziranı. Ne de olsa “Ay yıldızlı forma” Dünya arenasına çıkmıştı. Hep birlikte eşlik ettik maçlardan önce okunan milli marşımıza. Şimdi çok anlamsız gelse de “Ne Kosta Rika ne de Çin ne de sambacı Brezilya…” marşıyla kendimizden geçtik. Hangimiz unutabildi ki Hasan Şaş’ın kaleci Marcos’un kırmızı eldivenlerine karşı sol çaprazdan attığı golü? İkinci yarıda, daha sonra 2006’da da atacağı gollerle kupa tarihinin en golcü oyuncusu olacak sambacıların 9 numarası Ronaldo ve dönemin 10 numarası Rivaldo hevesimizi kursağımızda bırakmıştı ama İlhan Mansız’ın şimdilerde bizden biri olan Roberto Carlos’a attığı efsane çalım yüzümüzü güldürmeye yetmişti. Sahi o çalımı mahalle aralarında denemeyen var mı?  Takımımız gruptaki 3 maçta “her sonucun tadına bakarak” 4 puan toplayıp son 16’ya kalırken memlekette kupa heyecanı da ikiye katlanıyordu. İkinci turdaki rakip ev sahiplerinden Japonya’ydı. Turnuvaya saç modeliyle çoktan damga vurmuş Ümit Davala attığı golle, kendisinden ilham alıp saçlarına mahalle berberine aynı şekilde yaptırtan çocuklar da dahil tüm Türkiye’yi sevince boğuyor, çeyrek final kapısını ardına kadar açıyordu. Bu hikayenin en güzel yanıysa burada bitmeyecek olmasıydı. Çeyrek finaldeki rakibimiz Kara Kıta’nın temsilcisi Senegal’di. 90 dakika boyunca gol olmayan maçta uzatmaların 4. dakikasında İlhan Mansız attığı “altın gol” ile gol perdesini hem açıp hem de kapatırken Şenol Güneş ve öğrencileri taç çizgisi kenarında sevinç yumağını oluşturuyorlardı.  

Türkiye hiç uyanmak istemediği bir rüyadaydı adeta. Ay yıldızlılar dünyanın en iyi 4 takımı arasına girmişti. Türkiye’yi bu rüyadan uyandıranlar ise hiç de yabancı olmayacaktı. Yarı finalde rakip gruplarda kaybettiğimiz Brezilya’ydı. Futbolun sihirli ayaklarına karşı yine iyi futbol oynayan takımımız ikinci yarının başında bir kez daha kimilerine göre dünyanın gelmiş geçmiş en iyi santraforu olan Ronaldo’ya boyun eğiyor, kupa rüyasından da uyanmış oluyordu.  Aynı Ronaldo finalde de Almanya ağlarına 2 gol birden bırakacak ve kupayı bir anlamda ülkesine taşıyacaktı.

Türk halkına unutamayacakları bir turnuva yaşatan millilerimiz 3.lük maçında ev sahiplerinden Güney Kore ile karşılaşıyordu. Turnuva öncesi en büyük gol silahımız olarak gösterilen ancak 3.lük maçına kadar golle tanışamayan Hakan Şükür, İlhan Mansız’ın ara pasına hareketlenip golü attığında tabela 11. Saniyeyi gösteriyordu. Bu bir rekordu ve “Dünya Kupaları tarihinin en erken golü” olarak kayıtlara geçiyordu. Hakan Şükür 1962 Şili’de Meksika ağlarını sarsan Çekoslovakyalı Vaclav Masek’in ismini silip kendi ismini yazmıştı. İlginç bir rekorla başlayan maç, başından sonuna kadar dostluk çerçevesinde geçiyor takımımızın 3-2 üstünlüğüyle sona eriyordu. Türkiye milli takımı yurda “Dünya 3.sü” unvanıyla dönüş yaparken bir sonraki Dünya Kupası için 2014 yılında hala bekliyor olacağımızdan kimsenin haberi yoktu.


Sercan USLU
İTÜ Meteoroloji Mühendisliği
Mail: uslusercan1903@gmail.com 
Twitter : @uslusercan1903

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Murat Çolakoğlu Murat Çolakoğlu