Hüzzam makamındaki bu eseri Ahmet Özhan’dan dinlemek ayrı bir keyiftir. Hele de Liverpool
böylesine bir futbol oynarken.
90 sonrası jenerasyonların futbolla tanışması bence
zamanlama açısından manidar(!) olmuştur. Aklı ve yaşı yetenler ilk aşklarını
Fransa 98 de Trt 3 ‘te izlemiş , aralardaki isim eksiklerini daha sonra
belgesellerle tamamlamışlardı. Ben onlardan değildim. Grup maçlarını net
hatırlamasam da final de Petit
hayallerimi yıkıyor geçiyordu. Belki babamın istediğim her oyuncağı
almaması veya evimizi daha yeni taşımış olmaktan kaynaklanan yalnızlığı saymazsak en büyük hayal kırıklığım oluyordu.

Tabi Liverpool dememizin bir sebebi
vardı.
2005 yılında yapılması yüzyılı(daha mı fazlaydı yoksa ?)
bulan Olimpiyat Stadı şampiyonlar ligi finaline sahne oluyordu. Türk takımları
daha önce İngiliz takımlarıyla eşleşse de Liverpool bizim jenerasyon için ilk
defa bu kadar yakındı. İlk 45 dakika İtalyanlar öyle bir futbol oynuyordu ki
İngiliz borsası düşüyor ülke de kriket daha yaygın hale geliyordu. Fakat gene
babamın hezeyanına kurban giden bir ikinci yarı (o gece tamamını banttan
izledim) eve dönüş Star tv’yi çok
umutsuz bir şekilde açış ve , aman tanrım! Penaltılar .
Kupa Anfieald a giderken Liverpool bizim için daha merak
edilesi bir takım oluyordu.
Bu jenerasyon biraz da oyun jenerasyonu bence. Liverpool o
yıldan sonra Fifa da daha elle tutulur bir takım oluyor internet kafelerde
gerard diye yırtınan veletler dolaşmaya başlıyordu.Bir kanatta Pennant rüzgar
gibi eserken forvette sırık adam
Crouch hava hakimiyetiyle şov yapıyordu.Ve
tabi ki Fm serilerinde başına en çok geçtiğim takımlardan biri (Fenerbahçe ile
birlikte – allah Daum gibi seni!-) haline geliyordu Liverpool.
Daha sonra Beşiktaş ve Galatasaray ile Şampiyonlar
Liginde grup aşamasında eşleşiyordu.
Galatasaray paçayı kolay kurtarıyor –Crouch’un attığı golü unutmadımsa da- ama
Beşitaş Anfield’da çimlere gömülüyordu.
Fakat ne hikmetse Liverpool daha sonra şampiyonlar
liginde bir daha final görüyor , Avrupa da başarıdan başarıya koşuyordu. Fakat
bir türlü EPL’yi kazanamıyor hatta o yarışa bile dahil olamıyordu.
İnsanlar sonbaharda aşık olursa
ayrılık daha bir koyarmış.
Sezona iyi başlıyordu Liverpool , benim gibi. Biz 20 li
yaşlarında bir grup futbol sever (romantik diyince olay çıkıyor demiyorum
tamam) her sezon başında Liverpool’a , Roma’ya şöyle bir özlemle bakarız. Roma
‘nın fırtınası erken diniyordu , bir kez daha terk ediliyordum , gözetimden
çıkamıyordum.
Gözlerimi , bereketsizliğimi Liverpool a çeviriyordum.
Tökezleme düşme sırası ona gelmişti çünkü. Ama Liverpool bu döngüyü kırmaya çok
yakın. Benim o kadar olmasa da Kop tribünün kalbindeki 24 yıllık derin yaralar
– ki onlar bu şarkıyla anmıyorlardır- kapanırsa , 5. Günün şafağında Gandalf gelmese bile bu döngüyü kırılmış
sayarım.
Liman kentinin kırmızı çocuklarına selam olsun. You will
never walk alone!
Dipnot: Aslında hayal meyal hatırladığım bir şey daha var
2001 deki Alaves ile oynadıkları Uefa finali. Normal süresi 4-4 biten bir final
düşünün. Uzatmalarda Alaves’li Geli ( evet biraz wikiden kopya çektim) topu
kendi ağlarına yolluyordu. Hem de penaltılara 3 dakika kala! Kırmızılar
seviniyor bende kocaman bir vaay! çekip gecenin o vakti çizgi film (Tsubasa
ama) aramaya devam ediyordum.
Fatih Yüksel
İtü Gemi ve Deniz Teknolojisi Müh.
fatihyuksel92@gmail.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder