Son Yazılar

Futbol

basketbol

diğer sporlar

15 Nisan 2014 Salı

Nisan 15 , 1989 ; Hillsborough Felaketi...

İyiyi yaşamak kötüyü ise anlatmak zordur. Gün İngiltere ve dünya futbol tarihinin en acı yıldönümlerinden biri. Çıkarılması gereken ve çıkarılan bir çok dersten öte , İngilizlerin günümüzdeki futbol medeniyetine nasıl ulaştıklarını anlamak için de apayrı bir fırsat.

Yükseliş

70’lerin özellikle 2. Yarısı ile beraber İngilizler kulüpler bazında futbolu Avrupa’da domine etmeye başlıyorlardı. 1972 yılında Tottenham’ın (ki 1974’te tekrar final oynayacaklar ilk maçta 2-2 berabere kalsalarda Hollanda da Feyenoord 2-0 kazanacaktı) Uefa Kupasını kazanmasıyla başlayan ivmelenme , ’73 ve ’76 da Liverpool’un kupa 2’yi iki kez müzesine götürmesiyle devam ediyordu. Artık sıra Kupa 1’e yani o  zamanki adıyla Şampiyon Kulüpler Kupasına gelecekti. Kupa 1 ‘de ise en son ’68 de Benfica’ya kaybeden Manchester United’dan beri bir İngiliz takımının ilk finali için 6 yıl beklemek gerekecekti (’74 Leeds). Fakat 1976-’77 sezonu ile beraber İngilizler gerçekten bu kupayı domine edecekler 8 yıl da araya sadece Hamburg girebilecek (’82-83) kalan 7 kupayı İngilizler koleksiyonlarına ekleyeceklerdi. ( Liverpool 3 , Nottingham Forest 2 , Aston Villa 1). Bu fırtınayı dindirecek meşum olay ise 29 Mayıs 1985 günü Belçika’da (Liverpool-Juventus) yaşanacak maç günü ve esnasında çıkan olaylarda biri Belçikalı 39 kişi yaşamını yitirecekti. Üstüne üstelik maç oynatılacak ve Platini penaltıdan attığı golle kupayı Torino’ya götürecekti.  Demir Leydi Uefa’nın verdiği cezayı az bulacak İngiliz takımlarını 5 Liverpool’u ise 6 yıl adaya hapsedecekti.

Hillsborough , Facia!

Artık Avrupa yoktu. İngiliz takımlarının yurt içi turnuvalardan başka hedefi kalmamıştı. Ligi Liverpool domine ederken (’80-’90 arası 7 şampiyonluk) ,  Federasyon kupası ve Lig kupasında genellikle değişik takımlar zafere ulaşıyordu.
Bu futbol ortamında 15 Nisan 1989 günü İngiltere’nin en iyi futbol oynayan iki takımı Federasyon kupasında finale kalmak için sahaya çıkacaklardı. Maç Sheffield şehrinde Hillsborough stadında oynanacaktı.
Bugün İngiltere’de oynanan herhangi bir müsabakayı izlediğiniz zaman herkesin bir koltuğu olduğunu aralarda , merdivenlerde ya da üst kat tribün korkuluklarında herhangi bir gereksiz kişi ya da hareket olmadığını göreceksiniz.
O gün öyle değildi.
Maçın başlamasına kısa bir süre kala tribünlerdeki kadar stad önünde de büyük bir kalabalık vardı. Turnikelerdeki yığılmayı gören polis burada bir izdiham oluşmasını engellemek amacıyla turnikesiz girişlerinde kapsısını açınca stada giriş kontrol dışına çıktı. Tribünlere açılan dar tünellerden alt ve üst kattaki tribünlere insanlar giriş yaptılar. Önlerde oluşan yığılma sebebiyle üst katta bulunanlar insanlar aşağı düşmeye başladı , aynı zamanda alt katta tellerin açılamaması sebebiyle insanlar sıkışmaya ve ezilmeye başladı. İzdiham kalabalıkla doğru orantılı bir şekilde büyüdü. Olayı farkeden hakem maçı anında – 7.dakika oynanmaktaydı- tatil etti , görevliler oraya ilerleyerek tribünlerin önündeki telleri kesip sıkışan insanları kurtarmaya çalıştılar – enteresan ama kesme aletlerinin geç kaldığına dair iddialarda mevcuttur- ama artık çok geçti. Yeşil saha bir anda can pazarına döndü.
Olayın bilançosu ağır oldu. 94 kişi izdiham esnasında 2 kişi de daha sonra (bu kişilerden biri 4 yıl boyunca makinelere bağlı olarak yaşam mücadelesi vermiş fakat kurtarılamamış) hayatlarını kaybettiler. 766 taraftar ise yaralandı.

Taylor Raporu , The Sun ve Yıllar Sonra

Savcı Lord Peter Taylor olayı soruşturmakla görevlendirildi. 1ayı aşkın bir süre çalışan savcı basının karşısına 2 raporlar çıktı. Bunlardan birincisinde felaktin sebebini kısaca şu şekilde anlatıyordu: polis başta turnikesiz kapıların açılması ve taraftarların yönlendirilmemesi sebebiyle olaylardaki büyük suçluydu. İkincisinde ise stadlarda bir daha böyle olaylar yaşanmaması için yapılması gerekenleri başta parmaklıkların kaldırılması ve her tribünün koltuklandırılması olmak üzere sıralıyordu.

19 Nisan 1989 günü The Sun gazetesi yıllar boyu unutulmayacak bir çirkinliğe imza atıyordu. Kelvin Mackenzie adlı gazeteci The Truth başlıklı yazısında Liverpoollu taraftarların yardımcı olmaya çalışan görevlilelere ve polise saldırdığı ölenlerin cüzdanlarını aldıklarını –utanmadan- yazacaktı.
12 Eylül 2012’de ise başbakan Cameron The Sun gazetesinin suçlamalarının tamamen asılsız olduğunu , polisin kanıtlarla oynadığını açıklayacaktı. Olayla ilgili 400.000 sayfalık dökümanı ise öncelikle ailelerin –akabinde herkesin - kullanımına açacak , ailelerden özür dileyecekti. Haberi yapan The Sun ve gazeteci – artık , mecburen- de özür dileyecek , Mackenzie kendisine bilgileri veren polis memurunun yalanlarına kurban gittiğini iddia edecekti. Özür dilemek için resmi raporların yayınlanmasını bekledikleri şüphesi de hiçbir zaman giderilemeyecek-ti-.

Milano’da Saygı Duruşu

19 Nisan 1989 da ise Milan-Real Madrid maçının 6. Dakikasında hakem düdüğünü çaldı , topu durdurup elini havaya kaldırdı.Futbol tarihine geçmek için herkes hazırdı. Staddaki herkes saygı duruşuna geçti. Guiseppe Meazza tribünlerinden ‘You Will Never Walk Alone’ tezahüratı gittikçe gürleşen bir sesle söylendi.

Ve büyük kaptan Steven Gerrard

Liverpool’un şampiyonluk yürüyüşünün devam ettiği şu günlerde Hillsborough faciasının yıldönümü yaklaşıyor. Facia Gerrard için ayrı bir anlam taşıyor. O gün kendisi gibi bir Liverpool aşığı olan 10 yaşındaki kuzeni Jon-Paul Gilholley’i (ki kendisi de 9 yaşında o zamanlar) kaybetti. 


Kapanış

Hillsborough faciası boyutları ve kayıpları açısından unutulmayacak bir olay. Fakat amiyane tabirle İngilizler olaydan gerekli dersleri çıkarmış 90’lar ile birlikte tekrar yükselişe geçmiş ve modern zamanların – bana ve bir çok otoriteye göre- en iyi ligini kurmuşlardır.  Ulaştıkları başarıya baktığınızda sadece para yıldızlar ve imkanları değil ; Heysel’i, Hillsborough’u ve daha nice acı tecrübeyi görmelisiniz.

Justice for 96!



Fatih Yüksel
İtü Gemi ve Deniz Teknolojisi Müh.
fatihyuksel92@gmail.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Murat Çolakoğlu Murat Çolakoğlu