Son Yazılar

Futbol

basketbol

diğer sporlar

5 Nisan 2014 Cumartesi

İz Bırakanlar Unutulmaz


Taraflı tarafsız her futbolseverin saygısını kazanan bir futbol virtiözü , Brezilya’nın ve Fenerbahçe’nin efsane ismi Alex de Souza futbola veda ediyor.

Futbol oynamanın ötesinde , onunla nefes alan , onunla yaşayan futbolcular vardır. Veda konuşmasının sonunda “Teşekkürler Futbol !” diyen Alex de Souza , bu futbolculardan biri olduğunu bir kez daha göstermiş oldu.

Brezilya’da futbol hayatını sürdürürken onun için Lexotan uyku hapından esinlenerek “Alexotan” diye bahsediyorlardı. Her geçen gün performansını artırıyor , gol atıyor , asistler yapıyor ancak bazı maçlar uzun süre ortalarda gözükmemesinden dolayı medya onu bir uyur bir uyanık olarak eleştiriyordu. Türkiye’de geçirdiği uzun yıllarda da Türk medyası bu eleştirinin bir başka versiyonunu yapacak ve “Alex az koşuyor” diyecekti. Kendisine yöneltilen bu eleştirilere bir anlam veremeyen yıldız futbolcu “Benim oyun tarzım bu , herkesin bir stili vardır” diyerek yanıtlayacaktı.

Alex profesyonel futbol hayatına 2 Nisan 1995 yılında bir Parana eyalet ligi karşılaşması ile başladı. 2 yıl boyunca Coritiba’da başarılı bir grafik çizdi ve oradan Palmeiras’ın yolunu tuttu. Yeşil beyazlı ekipte başarılı formunu sürdürdü. Oynadığı futbol ile dikkatleri çekti ve 23 Eylül 1998’de Yugoslavya karşısında ilk defa milli forma giyme heyecanını yaşadı. Palmeiras’ın futbolcusu olduğu 5 yıl içinde önemli başarılara imza attı. Bunlardan biri de attığı 7 gol ile büyük katkı sağladığı 1999 Libertadores Kupası oldu.

İlk Avrupa tecrübesi

2001 yılında Brezilya basını Alex ve Ronaldinho’nun ülkeden ayrılışlarını “Brezilya futbolunun geleceği en parlak 2 futbolcusunun Avrupa’ya açılışı” şeklinde duyurdu. Ronaldinho Paris Saint Germain’in , Alex de Souza İtalya takımlarından Parma’nın yolunu tuttu. Ronaldinho’nun Fransa’da yakaladığı başarılı performansın aksine Alex’in İtalya macerası tam anlamıyla kabus gibi geçti ve çok geçmeden sona erdi. Parma formasıyla yalnızca 5 maça çıkabildi. Çeşitli uyum sorunları yaşadı. Tekrar ülkesine Flamengo’ya döndü. Burada da tutunamayan Alex Cruzeiro takımına transfer oldu.

2002-2004 yılları arasında oynadığı Cruzeiro’da kaptanlık pazu bandını takan Alex , beklenen büyük patlamayı sonunda yapmış ve attığı onlarca golün yaptığı onlarca asistin ardından tekrar Avrupa radarına girmişti. Bunun yanında Cruzeiro yakın tarihinin en önemli şahsiyeti ilan edildi.

Milli takım

Dünya Kupası sahnesinde boy göstermese de 1999 Konfederasyon Kupası , 2000 Yaz Olimpiyatları , 2003 Konfederasyon Kupası ve 1999-2001-2004 Copa Amerika’da milli formayı giydi. 1999 ve 2004’te ülkesiyle iki kez Copa Amerika şampiyonluğu yaşarken , 2004 yılında Roberto Carlos , Rivaldo , Cafu , Dida’nın olmadığı turnuvada Brezilya’nın kaptanlığını yaptı.

Lexotan’ın Kralex’e dönüşü

2004 yılında 5 milyon Euro karşılığında Fenerbahçe’ye imza attı. Fenerbahçe’ye transferi ile ilgili de sarı-lacivertli takımın eski teknik adamı Carlos Alberto Parreira ile uzun uzun fikir alış verişinde bulundu. Alex: “Fenerbahçe’ye transferim 8 aylık bir döneme yayıldı. Parreira’yla konuştum ve o da doğru şeyi yaptığımı düşünüyor. Doğrusu kötü bir Avrupa macerasına tahammülüm yok. Avrupa’da büyümek istiyorum ve Fenerbahçe de benim hedeflerime en uygun takım. Başka liglere gitmeyi düşünmüyorum.” Açıklamasını yaptı. Ardında kırılması güç rekorlar bırakacağı Türkiye macerası işte böyle başlıyordu.

Geldiği ilk günden itibaren tribünlerin sempatisini toplamıştı. 8 yıl boyunca fırtına gibi esen sambacı , Fenerbahçe forması ile çıktığı 333 maçta tam 167 gol , 147 de asiste imza attı !
Sahada yıldız gibi parlıyor , topu ayağına her aldığında en beklenmeyen pası en doğru noktaya atıyor , kuvvetli yönü sol ayağı olmasına karşın bir o kadar golü de sağ ayağıyla yapıyor , uzaktan mermi gibi topu kaleye gönderiyordu. Sarı-Laciverli formayla rüya gibi denebilecek sezonlar yaşadı. Teknik özelliklerinin yanında liderlik özelliği ona her zaman farklı bir karizma kattı. Örnek bir aile babası olması , gürültüden kavgadan uzak sessiz mizacı her zaman takdir topladı.

Fenerbahçe’ye ilk geldiği sezon lig şampiyonluğu yaşadı. Bir sonraki yıl ligin asist kralı oldu. Fenerbahçe’nin 100. Yıl şampiyonluğunda payı çok büyüktü. Ligde gol kralı oluyor ve Fenerbahçe tarihinin gol kralı olan ilk yabancı futbolcusu olma apoletini takma başarısını gösteriyordu.

2008 yılında Fenerbahçe Şampiyonlar Ligi performansı ile büyük bir heyecan yaratırken , takımını sırtlayan “kaptan” Alex’ten başkası değildi. O yıl Şampiyonlar Ligi’nde asist kralı olmasıyla da kalitesini tüm dünyaya ispatladı.

Fenerbahçe’de en uzun süre forma giyen yabancı futbolcu oldu. Taraftarın sevgilisi vazgeçilmezi haline geldi. 2010 yılında 100 gol barajını aşan ilk yabancı futbolcu ve 100 gol barajını tek takım ile aşan ilk yabancı futbolcu oldu. 2010-11 sezonunda bir kez daha gol kralı oldu.

Lexotan artık Kralex’e dönüşmüş , Fenerbahçe’de ve Türkiye’de unutulmayacak izler bırakmıştı. Taraflı tarafsız herkesin takdirini topladı. Tatsız bir şekilde Fenerbahçe defterini kapatırken her zaman arkasında olan taraftara şükranlarını sunuyor , taraftar da efsaneye vefasını kendi emeğiyle diktiği Alex de Souza heykeli ile karşılık veriyordu.

İyi başlayan , güzel giden , zirveye çıkan ve kötü biten Türkiye yolculuğunun ardından klas goller , zeka dolu asistler , örnek bir spor ahlakı ve bir de özlü söz bıraktı..”Bir Alex değil..”
2012 yılında her şeyin başladığı noktaya , Coritiba kulübüne geri döndü. Türk medyası her gün “Alex’ten bir gol daha” “Alex’ten muhteşem frikik” haberleri giriyor , Fenerbahçe taraftarının özlemi günden güne artıyordu.

Gözyaşları içinde Türkiye’den ayrılırken taraftarların ağzından “Sevdaya dahilse ayrılık , biz bunu veda saymadık” dizeleri dökülüyordu. Ancak Alex de Souza geçtiğimiz gün yaptığı açıklama ile futbola Aralık ayı itibari ile veda edeceğini açıkladı. Tıpkı Kewell gibi o da vücudunun zinde olduğunu ancak artık kafasının yorulduğunu söyledi yaptığı basın toplantısında. Fazla söylenecek söz yoktu , “Biliyorum ki sessiz sedasız 3 yıl daha oynayabilirim. Ama bu takımın kaptanı ve taraftarı olarak bırakma zamanının geldiğini düşünüyorum”


Futbol dünyası akıl almaz bir devinim içerisinde. Yıllar hızla geçiyor ve 90’lar ve 2000lerde yeşil sahaları kasıp kavuran futbolcular bir bir takım elbiseleri kuşanıyor , saha kenarına kulübeye transfer oluyor. Seedorf , Okan Buruk , Mancini , Aykut Kocaman , Ertuğrul Sağlam , Hagi , Baljic , Roberto Carlos ve daha pek çokları…Belki bir gün haber bültenleri geçtiği son dakikayla Fenerbahçe taraftarının da özlemine son verecek , Alex’in Sarı Lacivertli takımın yeni teknik patronu olduğunu ilan edecekler ; zaman gösterecek…



Anıl Güler
İtü Çevre Müh.
anilguleritu@gmail.com
Twitter : @anilgulerr

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Murat Çolakoğlu Murat Çolakoğlu