Taraflı
tarafsız her futbolseverin saygısını kazanan bir futbol virtiözü , Brezilya’nın
ve Fenerbahçe’nin efsane ismi Alex de Souza futbola veda ediyor.
Futbol oynamanın ötesinde , onunla nefes alan , onunla
yaşayan futbolcular vardır. Veda konuşmasının sonunda “Teşekkürler Futbol !”
diyen Alex de Souza , bu futbolculardan biri olduğunu bir kez daha göstermiş
oldu.
Brezilya’da futbol hayatını sürdürürken onun için
Lexotan uyku hapından esinlenerek “Alexotan” diye bahsediyorlardı. Her geçen
gün performansını artırıyor , gol atıyor , asistler yapıyor ancak bazı maçlar
uzun süre ortalarda gözükmemesinden dolayı medya onu bir uyur bir uyanık olarak
eleştiriyordu. Türkiye’de geçirdiği uzun yıllarda da Türk medyası bu
eleştirinin bir başka versiyonunu yapacak ve “Alex az koşuyor” diyecekti.
Kendisine yöneltilen bu eleştirilere bir anlam veremeyen yıldız futbolcu “Benim
oyun tarzım bu , herkesin bir stili vardır” diyerek yanıtlayacaktı.
Alex profesyonel futbol hayatına 2 Nisan 1995
yılında bir Parana eyalet ligi karşılaşması ile başladı. 2 yıl boyunca
Coritiba’da başarılı bir grafik çizdi ve oradan Palmeiras’ın yolunu tuttu.
Yeşil beyazlı ekipte başarılı formunu sürdürdü. Oynadığı futbol ile dikkatleri
çekti ve 23 Eylül 1998’de Yugoslavya karşısında ilk defa milli forma giyme
heyecanını yaşadı. Palmeiras’ın futbolcusu olduğu 5 yıl içinde önemli
başarılara imza attı. Bunlardan biri de attığı 7 gol ile büyük katkı sağladığı
1999 Libertadores Kupası oldu.
İlk
Avrupa tecrübesi
2001 yılında Brezilya basını Alex ve Ronaldinho’nun
ülkeden ayrılışlarını “Brezilya futbolunun geleceği en parlak 2 futbolcusunun
Avrupa’ya açılışı” şeklinde duyurdu. Ronaldinho Paris Saint Germain’in , Alex
de Souza İtalya takımlarından Parma’nın yolunu tuttu. Ronaldinho’nun Fransa’da
yakaladığı başarılı performansın aksine Alex’in İtalya macerası tam anlamıyla
kabus gibi geçti ve çok geçmeden sona erdi. Parma formasıyla yalnızca 5 maça
çıkabildi. Çeşitli uyum sorunları yaşadı. Tekrar ülkesine Flamengo’ya döndü.
Burada da tutunamayan Alex Cruzeiro takımına transfer oldu.
2002-2004 yılları arasında oynadığı Cruzeiro’da
kaptanlık pazu bandını takan Alex , beklenen büyük patlamayı sonunda yapmış ve
attığı onlarca golün yaptığı onlarca asistin ardından tekrar Avrupa radarına
girmişti. Bunun yanında Cruzeiro yakın tarihinin en önemli şahsiyeti ilan
edildi.
Milli
takım
Dünya Kupası sahnesinde boy göstermese de 1999
Konfederasyon Kupası , 2000 Yaz Olimpiyatları , 2003 Konfederasyon Kupası ve
1999-2001-2004 Copa Amerika’da milli formayı giydi. 1999 ve 2004’te ülkesiyle iki
kez Copa Amerika şampiyonluğu yaşarken , 2004 yılında Roberto Carlos , Rivaldo
, Cafu , Dida’nın olmadığı turnuvada Brezilya’nın kaptanlığını yaptı.
Lexotan’ın
Kralex’e dönüşü
2004 yılında 5 milyon Euro karşılığında
Fenerbahçe’ye imza attı. Fenerbahçe’ye
transferi ile ilgili de sarı-lacivertli takımın eski teknik adamı Carlos
Alberto Parreira ile uzun uzun fikir alış verişinde bulundu. Alex:
“Fenerbahçe’ye transferim 8 aylık bir döneme yayıldı. Parreira’yla konuştum ve
o da doğru şeyi yaptığımı düşünüyor. Doğrusu kötü bir Avrupa macerasına
tahammülüm yok. Avrupa’da büyümek istiyorum ve Fenerbahçe de benim hedeflerime
en uygun takım. Başka liglere gitmeyi düşünmüyorum.” Açıklamasını yaptı.
Ardında kırılması güç rekorlar bırakacağı Türkiye macerası işte böyle
başlıyordu.
Geldiği ilk günden
itibaren tribünlerin sempatisini toplamıştı. 8 yıl boyunca fırtına gibi esen
sambacı , Fenerbahçe forması ile çıktığı 333 maçta tam 167 gol , 147 de asiste
imza attı !
Sahada yıldız gibi
parlıyor , topu ayağına her aldığında en beklenmeyen pası en doğru noktaya
atıyor , kuvvetli yönü sol ayağı olmasına karşın bir o kadar golü de sağ
ayağıyla yapıyor , uzaktan mermi gibi topu kaleye gönderiyordu. Sarı-Laciverli
formayla rüya gibi denebilecek sezonlar yaşadı. Teknik özelliklerinin yanında
liderlik özelliği ona her zaman farklı bir karizma kattı. Örnek bir aile babası
olması , gürültüden kavgadan uzak sessiz mizacı her zaman takdir topladı.
Fenerbahçe’ye ilk
geldiği sezon lig şampiyonluğu yaşadı. Bir sonraki yıl ligin
asist kralı oldu. Fenerbahçe’nin 100. Yıl şampiyonluğunda payı çok büyüktü.
Ligde gol kralı oluyor ve Fenerbahçe tarihinin gol kralı olan ilk yabancı
futbolcusu olma apoletini takma başarısını gösteriyordu.
2008 yılında Fenerbahçe
Şampiyonlar Ligi performansı ile büyük bir heyecan yaratırken , takımını
sırtlayan “kaptan” Alex’ten başkası değildi. O yıl Şampiyonlar Ligi’nde asist
kralı olmasıyla da kalitesini tüm dünyaya ispatladı.
Fenerbahçe’de en uzun
süre forma giyen yabancı futbolcu oldu. Taraftarın sevgilisi vazgeçilmezi
haline geldi. 2010 yılında 100 gol barajını aşan ilk yabancı futbolcu ve 100
gol barajını tek takım ile aşan ilk yabancı futbolcu oldu. 2010-11 sezonunda
bir kez daha gol kralı oldu.
Lexotan artık Kralex’e
dönüşmüş , Fenerbahçe’de ve Türkiye’de unutulmayacak izler bırakmıştı. Taraflı
tarafsız herkesin takdirini topladı. Tatsız bir şekilde Fenerbahçe defterini
kapatırken her zaman arkasında olan taraftara şükranlarını sunuyor , taraftar
da efsaneye vefasını kendi emeğiyle diktiği Alex de Souza heykeli ile karşılık
veriyordu.
İyi başlayan , güzel
giden , zirveye çıkan ve kötü biten Türkiye yolculuğunun ardından klas goller ,
zeka dolu asistler , örnek bir spor ahlakı ve bir de özlü söz bıraktı..”Bir
Alex değil..”
2012 yılında her şeyin
başladığı noktaya , Coritiba kulübüne geri döndü. Türk medyası her gün “Alex’ten
bir gol daha” “Alex’ten muhteşem frikik” haberleri giriyor , Fenerbahçe
taraftarının özlemi günden güne artıyordu.
Gözyaşları içinde Türkiye’den
ayrılırken taraftarların ağzından “Sevdaya dahilse ayrılık , biz bunu veda
saymadık” dizeleri dökülüyordu. Ancak Alex de Souza geçtiğimiz gün yaptığı
açıklama ile futbola Aralık ayı itibari ile veda edeceğini açıkladı. Tıpkı
Kewell gibi o da vücudunun zinde olduğunu ancak artık kafasının yorulduğunu
söyledi yaptığı basın toplantısında. Fazla söylenecek söz yoktu , “Biliyorum ki
sessiz sedasız 3 yıl daha oynayabilirim. Ama bu takımın kaptanı ve taraftarı
olarak bırakma zamanının geldiğini düşünüyorum”
Futbol dünyası akıl almaz bir
devinim içerisinde. Yıllar hızla geçiyor ve 90’lar ve 2000lerde yeşil sahaları
kasıp kavuran futbolcular bir bir takım elbiseleri kuşanıyor , saha kenarına
kulübeye transfer oluyor. Seedorf , Okan Buruk , Mancini , Aykut Kocaman ,
Ertuğrul Sağlam , Hagi , Baljic , Roberto Carlos ve daha pek çokları…Belki bir
gün haber bültenleri geçtiği son dakikayla Fenerbahçe taraftarının da özlemine
son verecek , Alex’in Sarı Lacivertli takımın yeni teknik patronu olduğunu ilan
edecekler ; zaman gösterecek…
Anıl Güler
İtü Çevre Müh.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder