Son Yazılar

Futbol

basketbol

diğer sporlar

25 Şubat 2014 Salı

Kafkaslı ve üzerimizdeki etkileri..


 Yıllar önceydi atlara , yarışlara ve de jokeylere yeni yeni ilgi duymaya başladığım zamanlardı. Kastamonu’da lise okurken asosyal hayatıma ,sosyal aktivite yaratma çabasıyla şansımı denemiştim müşterek bahis oyunları ile. Oturdum altılıya bakıyorum oyun şablonu çıkartmaya çalışıyorum ve tabi ki orta yaş amcaların kanaatlerini dikkate alıyorum , bir ses duydum ‘’heyecan aramaya gerek yok, bu kadar kaçak atın arasında Kafkaslı geçilmez!!’’ 

 Durdum bir sonra düşündüm kaçak at mı ? Ne demek acaba diye bir düşündüm , cevabı bulamadım. Bilenlere danıştım kurdukları ilk cümleydi ‘’Her atın yarış karakteri vardır’’. Yarış içerisinde kendi stiline göre koşar. Öyle atlar vardır ki start verildikten sonra bitiş çizgisine kadar önde başlayıp önde bitirmeyi sever , yanında etrafında at sevmez kendi olsun ister egoisttir bildiğin. Hırslıdır mücadele sevmez kendi başlayıp kendi bitirsin ister. İşte kaçak at budur. Nedense kendimi aramaya çalıştım. Evet gülmeyin karakterimi merak ettim at olsaydım nasıl bir karakterim olurdu acaba diye J.E iyi ama ben hayatımda hiç en önde olmamıştım ki. Ayrıca çok da hırslı değildim. Sonra dahası var mı diye merak edip oturup tek tek araştırdım atları ve çok ilginç sonuçlarla karşılaştım.
 
 Öyle atlar gördüm ki start verildikten sonra yarışı sürekli 2. 3. Lükte takip edip düzlükte rakibini avlayan mı dersin , sürekli önde giden gruba ayak uydurmayıp arkalarda pusmayı seven düzlükte bütün gücünü sahaya verenler, teşvik sevmeyip de kendi kendine yarışanlar, kamçı vurunca jokeyine küsüp yarışı bırakan atlar, koşması kazanması için yanına rakip isteyenler yanında at gördüğünde hırslananlar yorulmuşken son bir hamle ile tekrar tazeleyenler  ya da yanına biri geldi mi al senin olsun ben koşmuyorum diyenler.. Ve de en beğendiğim hem de kendimde de olduğunu hissettiğim karakter, bütün yarış boyunca en geride takip edip son 400 den sonra uzun bir sprintle gelip rakibini egale edenler…Ne kadar benziyorlar bize aslında değil mi ? Hakikaten ya! dediğinizi duyar gibiyim J Evet bencede bize çok benziyorlar. 

 
Şimdi size biraz Kafkaslı’dan bahsetmek istiyorum ama biliyorum ki Kafkaslı’dan “biraz” bahsedilmez, evet çok ciddiyim Kafkaslı’nın öyle efsanevi bir hikayesi ve karakteri vardır ki , onlarca hatta yüzlerce atçılık sohbetlerinde üzerinde saatlerce konuşulan ve bir o kadarda eksik kalan güzide bir safkandır . Kafkaslı daha 2 yaşında bir tayken, tay satışlarında görücüye çıkar. Ne hikmetse hiç de talibi çıkmaz çünkü Kafkaslı’nın sırtı kamburdur ayrıca yürürken de hafif bir sekme göze çarpar. Tam bir çirkin ördek yavrusudur. Kimse bilmez yıllar sonra bu atı çirkin kral diye anacaklarını…Remazan Kaya bu handikapların her birini göz ardı eder ve kimsenin talip olmadığı orijini kuvvetli bu taya 51 bin TL teklif verir ve sahibi olur. Satışlar devam ederken at sahibi dostları Remazan Kaya’nın yanına gelip ‘’deli misin bu sakat ata bu para verilir mi ? bedava verseler yine de almam derler. Hoş; Remazan Bey in kendisinin de bu tayla yarış kazanma gibi bir niyeti yoktur zaten. Hedefi güçlü kan hattına sahip olmak ve de bir sonraki nesillerde Kafkaslı’dan yavru alabilmektir. Kafkaslı’yı alıp çiftliğine götürdükten sonra kendince yılların vermiş olduğu tecrübe ile tayın problemlerini gidermeye çalışır. Sonrasında kendi taylarıyla yarıştırmaya başlar ilginç bir şekilde Kafkaslı daha resmi yarışlara çıkmadan, çiftlikte kendi akranlarını rahat rahat geçiyordur..Sonra ? .Sonra ne mi oldu ?.. Ne ben anlatayım ne de siz sorun J 2006’da Türkiye’nin en iyi arap atı olmasından tutunda , katıldığı 127 yarışın 64 ünü kazanmasına kadar uzanan bu uzun ve keyifli serüveni aşağıdaki linkden seyredebilirsiniz. İyi seyirler !

İzlemek için tıklayınız. 




SEZGİN GÖKÇE
İTÜ Metalurji ve Malzeme Mühendisliği
MAİL : eng.sezgingokce@gmail.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Murat Çolakoğlu Murat Çolakoğlu