Yıllar
önceydi atlara , yarışlara ve de jokeylere yeni yeni ilgi duymaya başladığım
zamanlardı. Kastamonu’da lise okurken asosyal hayatıma ,sosyal aktivite yaratma
çabasıyla şansımı denemiştim müşterek bahis oyunları ile. Oturdum altılıya
bakıyorum oyun şablonu çıkartmaya çalışıyorum ve tabi ki orta yaş amcaların
kanaatlerini dikkate alıyorum , bir ses duydum ‘’heyecan aramaya gerek yok, bu
kadar kaçak atın arasında Kafkaslı geçilmez!!’’
Durdum
bir sonra düşündüm kaçak at mı ? Ne demek acaba diye bir düşündüm , cevabı
bulamadım. Bilenlere danıştım kurdukları ilk cümleydi ‘’Her atın yarış
karakteri vardır’’. Yarış içerisinde kendi stiline göre koşar. Öyle atlar
vardır ki start verildikten sonra bitiş çizgisine kadar önde başlayıp önde bitirmeyi
sever , yanında etrafında at sevmez kendi olsun ister egoisttir bildiğin. Hırslıdır
mücadele sevmez kendi başlayıp kendi bitirsin ister. İşte kaçak at budur. Nedense
kendimi aramaya çalıştım. Evet gülmeyin karakterimi merak ettim at olsaydım
nasıl bir karakterim olurdu acaba diye J.E iyi ama ben hayatımda hiç en önde olmamıştım ki. Ayrıca
çok da hırslı değildim. Sonra dahası var mı diye merak edip oturup tek tek
araştırdım atları ve çok ilginç sonuçlarla karşılaştım.
Öyle
atlar gördüm ki start verildikten sonra yarışı sürekli 2. 3. Lükte takip edip
düzlükte rakibini avlayan mı dersin , sürekli önde giden gruba ayak uydurmayıp
arkalarda pusmayı seven düzlükte bütün gücünü sahaya verenler, teşvik sevmeyip
de kendi kendine yarışanlar, kamçı vurunca jokeyine küsüp yarışı bırakan atlar,
koşması kazanması için yanına rakip isteyenler yanında at gördüğünde
hırslananlar yorulmuşken son bir hamle ile tekrar tazeleyenler ya da yanına biri geldi mi al senin olsun ben
koşmuyorum diyenler.. Ve de en beğendiğim hem de kendimde de olduğunu
hissettiğim karakter, bütün yarış boyunca en geride takip edip son 400 den
sonra uzun bir sprintle gelip rakibini egale edenler…Ne kadar benziyorlar bize aslında
değil mi ? Hakikaten ya! dediğinizi duyar gibiyim J Evet bencede bize çok benziyorlar.
Şimdi
size biraz Kafkaslı’dan bahsetmek istiyorum ama biliyorum ki Kafkaslı’dan “biraz”
bahsedilmez, evet çok ciddiyim Kafkaslı’nın öyle efsanevi bir hikayesi ve
karakteri vardır ki , onlarca hatta yüzlerce atçılık sohbetlerinde üzerinde
saatlerce konuşulan ve bir o kadarda eksik kalan güzide bir safkandır . Kafkaslı
daha 2 yaşında bir tayken, tay satışlarında görücüye çıkar. Ne hikmetse hiç de
talibi çıkmaz çünkü Kafkaslı’nın sırtı kamburdur ayrıca yürürken de hafif bir
sekme göze çarpar. Tam bir çirkin ördek yavrusudur. Kimse bilmez yıllar sonra
bu atı çirkin kral diye anacaklarını…Remazan Kaya bu handikapların her birini
göz ardı eder ve kimsenin talip olmadığı orijini kuvvetli bu taya 51 bin TL
teklif verir ve sahibi olur. Satışlar devam ederken at sahibi dostları Remazan
Kaya’nın yanına gelip ‘’deli misin bu sakat ata bu para verilir mi ? bedava
verseler yine de almam derler. Hoş; Remazan Bey in kendisinin de bu tayla yarış
kazanma gibi bir niyeti yoktur zaten. Hedefi güçlü kan hattına sahip olmak ve
de bir sonraki nesillerde Kafkaslı’dan yavru alabilmektir. Kafkaslı’yı alıp
çiftliğine götürdükten sonra kendince yılların vermiş olduğu tecrübe ile tayın
problemlerini gidermeye çalışır. Sonrasında kendi taylarıyla yarıştırmaya
başlar ilginç bir şekilde Kafkaslı daha resmi yarışlara çıkmadan, çiftlikte
kendi akranlarını rahat rahat geçiyordur..Sonra ? .Sonra ne mi oldu ?.. Ne ben
anlatayım ne de siz sorun J 2006’da
Türkiye’nin en iyi arap atı olmasından tutunda , katıldığı 127 yarışın 64 ünü
kazanmasına kadar uzanan bu uzun ve keyifli serüveni aşağıdaki linkden
seyredebilirsiniz. İyi seyirler !
İzlemek için tıklayınız.
SEZGİN GÖKÇE
İTÜ Metalurji ve Malzeme Mühendisliği
MAİL : eng.sezgingokce@gmail.com
İzlemek için tıklayınız.
SEZGİN GÖKÇE
İTÜ Metalurji ve Malzeme Mühendisliği
MAİL : eng.sezgingokce@gmail.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder