Bilardonun sadece salonlarda duman altı bir spor olmadığını,
mükemmel bir zeka, dikkat ve odaklanma isteyen, muhteşem dönüşleriyle bize
futbolun kattığı zevki fazlasıyla katan bir spor olduğunu öğretmesiyle tanırız snookerı
Geçtiğimiz hafta
Londra’daki Alexandra Palace’da düzenlenen ‘The Masters’ turnuvasında sürpriz
beklenmiyordu yine. Herkesin aklından Ronnie O’Sullivan’ın şampiyon olacağı
geçse de nam-ı diğer The Rocket’ın muhteşem vuruşlarını, Shaun Murphy’nin "triple"ını tamamlamaya çalışmasını, Judd
Trump’ın hevesli bir çocuk gibi hızlı, odaklanmamış ama tam yerini bulan
vuruşlarını, Neil Robertson’un ifadesiz yüzünü ve sahaya bağlanmış ruhunu ve
daha fazlasını izlemek için ekran başına geçecekti herkes.
Turnuva başlamadan
önce Ronnie dünya sıralamasında 24. sıradaydı. Bu bilgi sizi biraz şaşırtmış
olabilir fakat sebebi farklıydı. Ronnie çocuklarının okul taksidini ödemekte
zorlandığı için artık sadece arada sırada turnuvalara gireceğini söylemişti.
Artık bazı turnuvalarda yer almaması sebebiyle dünya sıralamasında aşağıya
doğru iniyor ama girdiği zaman şampiyon olmasını o kadar iyi biliyor ki tekrar
yukarı çıkıyor hemen.
Diğer favorilerden
Neil Robertson ilk maçını dünya 11 numarası Mark Allen’a karşı oynayacaktı ve
çoğu otoriteye göre Neil zorlanmadan turu geçecekti fakat bütün maç başabaş giden iki taraftan Neil Robertson yeteneğiyle ön plana çıkarak maçı 6-5
kazandı.
Judd Trump ise
büyük bir sürpriz yaşattı bize ve Marco Fu’ya elenerek turnuvaya erken veda
etse de 10. oyundaki 147-0’lık oyununu bir seri olarak yapmasa da sahte bir
147lik serisi izletti bize.
Mark Selby, Ronnie
O’Sullivan, Shaun Murphy ise zorlanmadan üst tura atladılar fakat John
Higgins’in Stuart Bingham’ı elemesi ise ilk tur için güzel bir seyir oldu bize.
Çeyrek finalde ise
bizi müthiş bir maç bekliyordu. Maçın adı ise Mark Selby-John Higgins idi. İlk
oyunu John Higgins alsa da arkasında Mark Selby üç oyun birden alarak oyuna
baskınlığını koymuştu. 101-12, 98-0 gibi oyunlar alan Mark yine de rakibini
oyundan düşüremedi ve John Higgins 4 oyun birden alarak daha ölmedim mesajını
verdi. Mark ise tecrübesi ve İngiliz
olmanın verdiği soğukkanlılıkla arka arkaya 3 oyun kazanarak maçı 6-5 kendi
lehine çevirerek kazandı. Bu geri dönüş muhteşem bir dönüş olarak tarihteki
yerini çoktan aldı bile.
Yarın finalde pek
bir sürpriz olmadı. Shaun Murphy, Mark Selby karşısında 6-1'lik bir mağlubiyete
uğradı.Bu performans eski direncini kaybettiği yönündeki söylentileri doğrular nitelikteydi. Snooker’ın şişman oğlanının yaşı 32 ve önünde yine birçok
şampiyona var ve kazanacağı kupalar onu bekliyor. Diğer bir yarı final maçında
ise Ronnie, Stephen Maguire karşısında 6-2'lik galibiyet aldı. Ronnie maç
genelinde oyuna skor olarak damga vuramasa da son oyunda 129’luk bir seri
yaparak maçı yine ‘Rocket’ gibi bitirdi.
Bildiğiniz gibi final maçları heyecanın dorukta olduğu
maçlardır. Seyirciler ayrı bir heyecan içinde olur. Oyuncular ise kazanmak üzere
oldukları birincilik kupasını düşünmektedir. Geceleri gözlere uyku girmez, bir
sonraki günün planlarını kurarlar hep. Snooker gibi bir oyunda hataya tahammül
yoktur ve yapılacak bir hata oyunu diğer oyuncuya verebilir. Final maçının
geldiği gün herkes maçın favorisi olarak Ronnie’yi görüyordu ve o kimseyi
yanıltmadı. Mark ne kadar konsantre olmuş olsa da karşısında bir snooker
efsanesi vardı ona karşı bir şey yapmak neredeyse imkansızdı. Ronnie çok kolay
bir maç çıkararak 10-4’lük bir galibiyet aldı ve Masters 2014’ün şampiyonu
olarak adını bir kere daha yazdırdı tarihe.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder