Mesele sadece “gol” olsaydı , işin içinden çıkmak kolay
olabilirdi. Eğer futbol sadece “gol” demek olsaydı mesele bu noktalara
varmayabilirdi. Karmaşık bir giriş oldu ; şu meşhur meseleyi açalım..
Son yılların en çok tartışılan , üzerine yorumlar yapılan
seminerler düzenlenen olaylarından bir tanesi “kale çizgisi teknolojisi”
malumunuz. Futbolcu topa vuruyor , topun içerisine yerleştirilen çip vasıtası
ile gerçekten gol olup olmadığı yüzde yüz bir şekilde belirlenebiliyor. Bu
haliyle hiçbir mantıksal zıtlığa yer vermiyor değil mi ? Ama kale çizgisi
teknolojisinin bunca tartışmalara yol açmasının bir sebebi var. Elle tutulmaz ,
gözle görülmez , dokunulmaz ama hissedilir.. ”Futbol ruhu”…
Herkesçe bilinen , televizyondaki en profesyonel spor
yorumcusunun ağzından da kahvede oturup tavla atarken maç muhabbeti yapan bir
dayının ağzından da duyabileceğiniz o ünlü laf : “Futbol hatalar oyunudur.”
Futbolcular hata yapar , antrenörler hata yapar , yöneticiler hata yapar ve
hakemler hata yapar. Saydıklarımdan ilk üçü sonuncusuna göre daha tolere
edilebilir. Özellikle ülkemizde neredeyse her zaman böyle olmuştur. Hakemler de
insandır , onların da iki gözü iki kulağı iki bacağı vardır fakat onların bu
mesleği yapma iddiasında bulunmalarının en önemli sebebi ne kondisyonları ne de müthiş duyu yetenekleridir. Tabii ki bu özellikleri de onlara yardımcı olur
ancak sezgileri bir hakemin fark yarattığı , üst düzey hakemliğe terfi ettiği
önemli noktadır. Bir futbolcunun tavırlarını okuyabilmek , bir pozisyonu
okuyabilmek , gerginlikleri , oyunun gidişatını okuyabilmek bambaşka bir
meziyettir. Anlık kararlar vermek zorundasınızdır ve saliselerle akrobasi
yaparsınız. Bana göre dünyanın en zor mesleklerinden biridir hakemlik. Maçın en can alıcı dakikası , kırmızılı
futbolcu şutu çeker , top üst direğe çarpar zemine yönelir, kaleci uzanır
yakalayamaz . İşte o saliselik anda top yere çarpar ve seker. Yardımcı
hakeminizle göz göze gelirsiniz. “Anlayamadım” bakışını atar size ve gol
düdüğünü çalmaz oyunu devam ettirirsiniz. Kırmızılı takımın futbolcuları
üstünüze yürür , saldırır. Gol olduğu iddiasındadırlar. Anlık verdiğiniz karar
bir ülkenin kaderini etkilemiş olabilir. Cümlenin gerçek anlamının anlaşılması
açısından tekrar söylemekte fayda var.. Bir ülkenin kaderiyle oynamış
olabilirsiniz !
Sepp Blatter’in uygulamaya geçirmek için yoğun çaba sarf ettiği
Platini’nin ise ısrarla reddettiği gol çizgisi teknolojisi pek yakında tüm
dünyada hayata geçecek. Konfederasyon Kupası’nda denenen uygulama en son
geçtiğimiz günlerde ise Dünya Kulüpler Şampiyonası’nda “kale çizgisi
teknolojisi” ekranlara nasıl yansıyor sorusunun cevabı ile karşımızdaydı. Tıpkı
tenis maçlarında olduğu gibiydi pek yabancı değildik açıkçası. 2014 Dünya
Kupası’nda da uygulamada olacak gibi gözüküyor.
Çeşitli video kanallarından uygulamanın geldiği son noktayı
görebilirsiniz. Teknik bir analiz yapmak niyetinde değilim. Sadece bu uygulama
“futbol ruhu”nu zedeler mi , daha fazla teknoloji daha fazla bozunmuşluğu
beraberinde getirir mi ? Bunların üzerinde düşünüyorum. Yukarıda bahsettiğim
“Bir ülkenin kaderiyle veya bir takımın kaderiyle” oynama mevzusuna fena halde
kafam takılmış durumda. Bu şekilde düşündüğümde evet diyorum evet , bu kale
çizgisi olayı kesinlikle uygulanmalı artık. Ancak sonra düşünüyorum. Verilmeyen
bir korner hatta belki de taç atışı bile oyunun gidişatını ve dolaylı olarak
bir ülkenin bir takımın kaderini etkileyebilir. Top kale çizgisini geçti mi
diye bakalım ama taç çizgisini geçti mi diye bakmayalım , yok ; bu da olmuyor…
Hakemin her dakika kol saati şeklinde olan aparatından uyarılması fikri hiç
sağlıklı durmuyor. Top sahanın herhangi bir çizgisini geçtiğinde ötecek olan
saat ; yok uğraşılmaz. O zaman hakemin sahada olmasının mantığı kalmadı…
Bilmiyorum sayın okur , çıkamadım işin içinden. Bir iki meşhur örnekle (gol olduğu halde sayılmayan) yazıyı
bitireyim , konuyu birlikte düşünmeye devam edelim. En başta dediğim gibi
futbol golden ibaret olsaydı mesele bu noktalara gelmezdi.
NOT: ”Tamam taç veya korner de oyunun gidişatını
etkileyebilir ama gol daha önemli be arkadaşım.” Dediğini duyuyorum. Pek adil
gelmiyor bana , ya her çizgi için uygulansın ya da bu haliyle devam edelim.
ANIL GÜLER
İTÜ Çevre Mühendisliği
anilguleritu@gmail.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder