
Daha maç başlamadan fazlasıyla önemli anektodlara sahipti
zaten Monte Carlo Masters finali. 2000'den beri ilk İsviçre finali (o finalde
de Federer vardı, adam biz daha fasulyeyken tenis turnuvasında final
oynuyormuş), bilmem kaç yıldır ilk tek el backhand finali, ve bu senenin en
formda 3 oyuncusunun 2sinin karşı karşıya geldiği final. Ve bir bilgi daha, ATP'nin twitter adresinden
paylaştığı fotoğrafta gördük ki, bu İsviçreli iki yakın arkadaş, finalden
önceki antrenmanlarını da beraber yapıyorlar. Bunun örneği çok azdır ve hem
dostluklarının büyüklüğünü, hem de egolarının alçaklığını gösteriyor bize.
Hal böyle olunca harika bir karşılaşmanın bizi beklediği
aşikardı, dilekler ise maçın 3.sete uzamasıydı. Öyle de oldu. İlk set çok iyi
bir Wawrinka'ya karşı kusursuz oynayan bir Federer vardı. Kusursuz, çok iyiden
daha iyidir, ilk set 6-4 Federer. 2.set sanki başabaş oyun nasıl olur, bunun
tanımı şeklindeydi. Servis kırmanın yaşanmadığı sette tie-break'e gittik. Lakin
set boyunca şöyle bir durum oluştu; stres daima Federer'in üstündeydi, çünkü
geriden takip eden oydu set boyunca. Wawrinka'nın servisini çok yükselttiği bu
sette ardarda yapacağı 2-3 hata, ona seti kaybettirecekti ve bunun farkındaydı,
bu düşünceyi kafasından silip atamadı. Böyle düşünerek oyun oynayamazsınız, ve
o da oynayamadı. Servis kırma şansı bulamadıkça, ve kendi servislerini zar zor
kazanmaya başlayınca set sonuna doğru eski huylar baş gösterdi, huysuzlandı,
bağırdı, kendine kızdı. Bu hafif moral bozukluğuyla tie-break'i de kaybetti
bütün maç boyunca yapmadığı bir başka eski dost olan basit hatalar yapınca.
3.set ne olacak, acaba rüzgarı arkasına alan Wawrinka'ya
Federer tepki verebilecek mi diye merak içindeyken bu soru daha 1.oyun sonunda
cevaplandı. Sonra 5.oyunda bir daha cevaplandı. 2 kere servis kırarak 4 - 1 öne
geçen Wawrinka, Federer'i yok ediyordu. Stan kendi servisini aldı 5 - 1
olduktan sonra Federer'de hafif bir kıpırdanma oldu ve 3.sette ilk kez çok
kolay bir servis oyunu oynayıp 5 - 2 yaptı skoru. Burda iki nokta var,
birincisi bu 7.oyunda Wawrinka'nın aklının tamamen şampiyonlukta olduğunu
gördük. kafasında bu oyunu vermişti çoktan Federer'e, bir sonraki kendi servis
atacağı oyunu düşünüyordu. Koşmadı dahi bu yüzden. 2.noktaysa, Federer büyük
ihtimalle 'kaybedecek birşeyin kalmadı koçum, asıl şu maça' dedi de öyle
yükseltebildi oyununu, ama bunu demek için çok geç kalmıştı. Wawrinka bir
sonraki oyunu kolayca alıp şampiyonluğa uzandı.
Biraz backhandlerden bahsetmek lazım. Wawrinka zaten artık
bulmakta çok zorlandığımız tek el backhand oynayan oyuncuların tarihteki en
iyisi. Şu anda da turun en iyisi. Federer ise Gasquet'le beraber 2. ve 3.sırayı
paylaşıyor turda backhand sıralamasında, hatta backhandini son aylarda çok
fazla geliştirdi ve Gasquet'ten net bir şekilde üstün diyebiliriz artık. Yani
turun en iyi tek el backhandlerine sahip oyuncuları karşı karşıya getiren maçtı
bu. Ama bu kanatta daha iyi duran Wawrinka oldu beklendiği üzere. Bu adam
gerçekten tenis oynasın ve olabiliyorsa sadece backhand vursun diye doğmuş.
Öyle ölümcül, öyle keskin vuruşlar. Sürekli Federer'in backhandine çalıştı,
hataya zorladı, gerçi çoğu durumda Federer hızlı ayakları sayesinde toğun
yönünü değiştirmeyi başardı, değiştirenediyse de hata yapmadan topu karşıya
geçirdi, ama oyunu backhand kanadında yönlendiren - özellikle de son sette
- net bir şekilde Wawrinka'ydı. Bir ara
ATP bir istatistik gösterdi maç esnasında, Federer backhand toplara 109
km/s'yle vururken Wawrinka 123 km/s gibi akılalmaz bir ortalama hıza ulaşmıştı.
Top 10 dışından bir rakiple karşılaşsaydı çoğu vuruşu da winner olurdu zaten.
Buyrun iki oyuncunun backhandleri;

Bu sene daha birçok büyük maça gebe ve heyecanlı olmak için
çok fazla sebebimiz var tenisseverler olarak. Ama ilk raundu Basel'i bileğinin
hakkıyla yenen Lozan aldı.
YAZAR: Uğur Ece
Kocaeli Üniversitesi, Bilgisayar Mühendisliği
twitter.com/ugurrece
ugurece41@gmail.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder