Son Yazılar

Futbol

basketbol

diğer sporlar

25 Şubat 2014 Salı

“Büyük Dörtlü ?”


Yaklaşık son 10 yıllık tenise baktığımızda erkeklerde 2009lara kadar ciddi bir Federer ve Nadal üstünlüğü göze çarparken buna Djokovic dahil olup Federer’i birazcık olsun arka planda bırakıyor keza Wimbledon hariç Grand Slam sonuçları bunu az çok kanıtlar nitelikte diye düşünüyorum. Bu arada yanlış anlaşılmasın Federer karşıtlığı olarak yorumlanmasın bu dediklerim ; hayran olduğum nadide insan ve tenisçilerdendir. Murray de sıralamanın geri kalanından sıyrılıp bu gruba dahil olunca büyük dörtlü tabiri ortaya çıktı lakin Murray’nin mental olarak biraz geride kaldığını ve bunun oyununa yansıdığını düşünüyorum. Bununla beraber 2012 Amerika Açık’a kadar biraz özgüven sorunu yaşadığını düşünmüyor değilim ki kendisi de bahsediyor finalde üçüncü sette aynada kendime bakıp bu son şansın mihvalinde bir demeci var. Bunu şundan dolayı söylüyorum , hiç kimse ummazken Del Potro çıkıp şu ana kadarki tek Grand Slam kupasına 2009 Amerika Açık’ta uzanırken Murray hala bu durumdan muzdaripti ve ancak 3 sene sonra o da şeytanın bacağını kırabildi.

Az çok tenisle içli dışlı olan herkes bilir oyunda psikolojinizin, düşüncelerinizin ve özgüveninizin gidişatı nasıl değiştirebileceği gerçeğini. Mesela bazı karşılaşmalarda Nadal bana Guardiola’nın takımlarını hatırlatır. Burda demek istediğim şu , başta tutuk başlanan oyuna rağmen Barcelona 2009 ve 2011 Şampiyonlar Ligi finalini ve Bayern Münih’in Arsenal ve Hannover maçınlarını kazanmasını bildi. Nadalın durumu da bana biraz böyle gelir ki bu Federer’de de görülür ; zaman zaman ve son Avustralya Açık yarı finalinde de benzer bir durum söz konusuydu. Fakat Nadal savaşçı kimliğini her zaman koruyup oyunlardan galip ayrılabilmeyi başarıyor, bunun en güzel örneği de 2013 Amerika Açık finalinde servis kırma puanlarından önce düşmesine rağmen kendini toparlaması ve sonrasındaki açıklamasıydı. Sıralamada yukarıda yer alan birçok tenisçide var bu durum mesela ATP Rio turnuvasında gerek Andujar gerekse Dongopolov gayet güzel oynamalarına rağmen bunu sürekli olarak göremiyoruz. Bunu aşan en son kişi Wawrinka oldu fakat hiç de kolay olmadı sadece Djokovic ile oynadıkları maçlar bile yeter bunu kanıtlamaya. Ama bunun ganimetini Avustralya Açık şampiyonluğu ve sıralamada Federer’i geçerek elde etti. Son 2 yıldaki performansıyla bunu sonuna kadar hak etti. 

        Şu anda orta sıralarda yer alan birçok tenisçide de benzer bir durum söz konusu ki bunlar arasında şampiyonlukları olan Tsonga, Gasquet, Gulbis, Dimitrov ile Janowicz, Paire ve her ne kadar bu listenin üstünde yer alması gerektiğini  düşünsem de Ferrer, Haas ve Berdych var. Zaman zaman harikalar yaratsalar da bunu sürekli kılamıyorlar geçen sene Miami’de Haas ve Ferrer’in yaptıkları ortada veya Gasquet’in Amerika Açık’taki performansına şapka çıkartılmaz mı? Keza Tsonga ve Janowicz de Wimbledon’da çok güzel turnuvalar çıkartmışlardı. Ama sonrasına bakınca bir tek Ferrer’in Roland Garros ve Tommy Haas’ın da zaman zaman sergilediği performans dışında pek akılda kalan birşey yok.

       Toparlayacak olursak büyük dörtlü ve bunun yanında sıyrılan Del Potro ve Wawrinka ön plana çıkmayı başardılar fakat bu doğru işler yapmalarının meyvesiydi ve bunu sürekli kılmayı başardılar. Bunu sürekli kılamayan birçok genç isim var, ne yazık ki bazıları benden de genç, fakat çare için çok uzağa gitmesinler, sıralamadaki bir-iki üst basamağa baksınlar. 






Kahraman CİNDİ
İTÜ Petrol ve Doğal Gaz Mühendisliği

kahramancindi@outlook.com
Twitter : @kahramancindi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Murat Çolakoğlu Murat Çolakoğlu