Geçtiğimiz hafta sonu sezonun ilk yarısındakine benzer nitelikte bir
derbiyi geride bıraktık. Puan odaklı, mücadeleden uzak, hücum varyasyonları
oldukça zayıf ve seyir zevki bir hayli düşük bir maçtı. Galatasaray evinde çok
erken 1-0 öne geçmiş olmasına rağmen,
ilk yarının sonlarında 10 kişi kalan rakibini kendi mabedinde binlerce
taraftarının önünde ezemedi. Mancini’nin doğrudan puana odaklı bu garip
oyununun sonucu olarak belki de bazı taraftarlar ilk kez Terim’i aradı.
Akıllardan aynı durumda Fenerbahçe Galatasaray’ı yakalasa 6 Nisan tarihinde çok
farklı bir skor oluşabilirdi tarzı cümleler geçti.
Maç hakkında en çok konuşulması gereken şey belki de oynanan oyundan çok
Selçuk İnan kriziydi. Oyunun 83.dakikasında kasığındaki ağrıyı sebep gösterip
değiştirilmek isteyen Selçuk, Mancini ile dil açısından anlaşamayınca
taraftarın tepkisini de alarak formasını çıkarıp oyunu terk etti. Fakat
sanıldığı gibi bu hareketi yapmasının tek nedeni Mancini ile anlaşamaması
değildi…
Selçuk İnan, Galatasaray’a geldiği sezon şampiyonlukta şüphesiz en büyük
role sahip olan futbolcuydu. Geçen seneki normal futbolunun vasat altı
görülmesinin tek nedeni de geldiği sezon yaptığı mükemmel işlerdi. Artık
standart oraya kadar çekilmişti. Atılamayan her gol, yapılamayan her asist ve
hatta kaleyi bulmayan her frikik O’nun için başarısızlık olarak görülüyordu.
Gitgide düşüş yaşayan formu taraftarı da endişelendiriyordu. 2 sezon önce
takımın en sevilen oyuncusuyken Burak Yılmaz ile birlikte en çok ıslıklanan,
tepki çeken oyuncusu haline geldi. Selçuk bunu hak ediyor muydu? 8.likle bitmiş bir sezonun ardından takımı 2
sene şampiyon yapan maestro nasıl olur da bu kadar çok eleştirilebilirdi?
Evet, bu sorunun cevabı da değişen taraftar profiliydi. Galatasaray’ın Türk
Telekom Arena stadyumuna geçmesi ve Avrupa’da her sezon başarı sayılabilecek
işleri gerçekleştirmesiyle artan kombine fiyatları maalesef Galatasaray’ın
taraftar profilini de değiştirdi. Önemsiz lig maçlarına gitmezken büyük maçları
kaçırmayan, gittiği bu büyük maçlarda da sadece alkış olarak destek verebilen,
deyim yerindeyse “sosyete” diye adlandırabileceğimiz bir taraftar profili
oluşmaya başladı. Ünal Aysal’ın kurumsallaşmadan kastettiği bu değildi,
olamazdı.
Selçuk İnan’ın beklenenden kötü futbolu, bu yeni oluşan acımasız sosyete
taraftar profili ve takımın ivmesindeki büyük düşüş Selçuk inan için bardağı
zaten çoktan doldurmuştu. Bu olay yaşanmadan bir iki hafta öncesi yaptığı bir
röportajda kendi seyircisinden ilk defa olumsuz tepki aldığını belirten Selçuk,
gerçek Galatasaray taraftarınınsa her zaman arkasında olduğunu bildiğini
söylemişti. Bardağı taşıran son damla ise geçtiğimiz günlerde oynanan derbi
maçında Mancini ile arasındaki ufak bi anlaşmazlık yüzünden, kendisini ne
olduğunu dahi anlamadan ıslıklayan taraftarlar oldu. Formasını çıkarıp oyunu terk
edeceğini düşündüğümüz belki de en son adam bu hareketi yaptı.
Son dönemde oynadığı futbol ne kadar kötü olursa olsun, Galatasaray
takımının başarısında bu denli etkisi olmuş bir oyuncuyu geçmişine bakmaksızın
ıslıklamak insanlık ayıbıdır. Yapılması gereken tek şey ise -geldiği ilk
zamanlarda kötü bir performans ortaya koyan Hamit Altıntop’a yapılan büyüklük
gibi- her maç öncesinde tribüne çağırıp alkışlayıp sonuna kadar arkasında
olunduğunun gösterilmesidir…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder