Pozantıspor
– Ceyhanspor maçında Ceyhanspor deplasman tribünü
Şampiyonluk peşinde koşan, Avrupa kupaları hedefleri olan takımları olmasa da, transfer dönemlerinde takımlarının isimleri yıldız isimlerle anılmasa da semtinin, şehrinin takımını tutanların mutluluğu bambaşkadır. Bu takımlara öyle Ronaldinho’lar, Drogba’lar gelmez hatta yakınından dahi geçmez. Çünkü bu takımların bütçesi yoktur ki kendi oyuncularının maaşını bile zar zor öderler, tesisi yoktur ki takımını sırtlayacak oyuncular yetiştirebilsin, Avrupa’da şanı yoktur hatta kimisinin stadı dahi yoktur. Günümüz futbolunda artık her şey para olduğu için bu takımların büyük başarılara imza atması neredeyse imkansız. Taraftarları da bütün bu şartların bilincindedir zaten. Ben bir Karşıyaka taraftarıyım ve İzmir, üç büyükleri değil de semtinin takımını tutanların yeri. Altay, Altınordu, Bucaspor, Göztepe, İzmirspor ve Karşıyaka bu şehrin başlıca takımları. Bu konuyu en rahat İzmir üzerinden ele alabilirim diye düşündüğüm için İzmir’den örnekler vermek isterim. Ülkede 3 büyüklerden daha fazla destek gören takımların olduğu nadir illerden İzmir. İnsanı kendi yarattığı, emek verdiği, ekmek yediği yere gönül vermeyi borç bilmiş. Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş taraftarı olmak kolaydır oturursunuz televizyonun ve internetin başına zaten bütün gün onların haberleri vardır. Size de eğer tuttuğunuz takım yaşadığınız şehre gelirse maçına gitmek düşer onun dışında hep televizyondan görürsünüz o fanatiği olduğunuz kulübü. Galatasaray Şampiyonlar Ligi’nde oynuyordur, Fenerbahçe yıldız oyuncuyla sözleşme imzalamak üzeredir ama küçük takımlar için işler böyle yürümez. Hele ki onlar için taraftarlık asla böyle yürümez. Televizyondan izleyerek o takımların taraftarı olmaz bu güzel insanlar. Deplasman en güzel şeydir onlar için. Takımı ev sahibi olduğunda zaten her maça gidiyordur ama bir de takımıyla şehir şehir gezmek, onu gittiği her yerde temsil etmek farklı bir duygu. Sanki daha samimi, değil mi? Takımına, renklerine, geleneklerine sahip çıkmak görevdir o taraftar için. İşte o insan zaten memleketine de sahip çıkıyordur. Bazı olgular için yeterince bilinçlenmiştir bunu belki de futbol sayesinde kazanmıştır.
Deplasmana gitmek çok değerlidir dedik bu güzide taraftarlar için ama eskisi gibi taraftarlar istedikleri şehre maça gidemiyorlar. Bunun en önemli sebebi ise güvenliğin sağlanamaması. Güvenliğin sağlanamaması ise taraftarın hatası mıdır yoksa güvenliği sağlayamayanların mı tartışılır. Ne olursa olsun 90 dakikalığına takımın desteklemek için kilometrelerce yol kat eden bir topluluğu stada almazsanız bir darbe de siz vurmuş olursunuz o insanlara. Uzak bir zaman değil 26 Ocak 2013’te İstanbul’a Eyüpspor ile yapılacak maç için 3 otobüsle gelen Altay taraftarı stada alınmadı. Bu taraftarlar stada alınmayacağını bilseydi zaten 10 saatlik yolu çekmezlerdi. Bu sadece bir örnekti ve çok daha fazlası var bu “futbol ülkesi”nde.
Maç biletleriyle ilgili de ilginç
bir hikaye anlatayım istedim. 2012 yılı Mayıs’ın 13’ü ligin son haftasında
Karşıyaka Gaziantep Büyükşehir Belediyespor’la evinde oynuyor. Karşıyaka evinde
mağlup olur, Giresunspor da Sakaryaspor’u mağlup ederse ikili averajla
Karşıyaka 100. Yılında küme düşecek. Bir kulübün 100. yıllık çınar olduğu yılda
gelebileceği en kötü noktadır sanırım. Kulüpten bilet fiyatları ile ilgili
duyuru yapılır. Açık tribün 1 lira, kapalı tribün ise 2 liradır. Çok da alt lig
değil Süper Lig’in bir altındaki ligde bu kadar düşük fiyata bilet satılmıştı
bu maçta. Çok uzak gelse de alt liglerin durumları böyle. Bu maçta sonuç ne mi
oldu? Karşıyaka 0-0 berabere kalarak ligde kalmayı başardı ama buruk bi’
sevinçti takımın ve taraftarın maç sonu hali.
Devamını oku...
Şampiyonluk peşinde koşan, Avrupa kupaları hedefleri olan takımları olmasa da, transfer dönemlerinde takımlarının isimleri yıldız isimlerle anılmasa da semtinin, şehrinin takımını tutanların mutluluğu bambaşkadır. Bu takımlara öyle Ronaldinho’lar, Drogba’lar gelmez hatta yakınından dahi geçmez. Çünkü bu takımların bütçesi yoktur ki kendi oyuncularının maaşını bile zar zor öderler, tesisi yoktur ki takımını sırtlayacak oyuncular yetiştirebilsin, Avrupa’da şanı yoktur hatta kimisinin stadı dahi yoktur. Günümüz futbolunda artık her şey para olduğu için bu takımların büyük başarılara imza atması neredeyse imkansız. Taraftarları da bütün bu şartların bilincindedir zaten. Ben bir Karşıyaka taraftarıyım ve İzmir, üç büyükleri değil de semtinin takımını tutanların yeri. Altay, Altınordu, Bucaspor, Göztepe, İzmirspor ve Karşıyaka bu şehrin başlıca takımları. Bu konuyu en rahat İzmir üzerinden ele alabilirim diye düşündüğüm için İzmir’den örnekler vermek isterim. Ülkede 3 büyüklerden daha fazla destek gören takımların olduğu nadir illerden İzmir. İnsanı kendi yarattığı, emek verdiği, ekmek yediği yere gönül vermeyi borç bilmiş. Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş taraftarı olmak kolaydır oturursunuz televizyonun ve internetin başına zaten bütün gün onların haberleri vardır. Size de eğer tuttuğunuz takım yaşadığınız şehre gelirse maçına gitmek düşer onun dışında hep televizyondan görürsünüz o fanatiği olduğunuz kulübü. Galatasaray Şampiyonlar Ligi’nde oynuyordur, Fenerbahçe yıldız oyuncuyla sözleşme imzalamak üzeredir ama küçük takımlar için işler böyle yürümez. Hele ki onlar için taraftarlık asla böyle yürümez. Televizyondan izleyerek o takımların taraftarı olmaz bu güzel insanlar. Deplasman en güzel şeydir onlar için. Takımı ev sahibi olduğunda zaten her maça gidiyordur ama bir de takımıyla şehir şehir gezmek, onu gittiği her yerde temsil etmek farklı bir duygu. Sanki daha samimi, değil mi? Takımına, renklerine, geleneklerine sahip çıkmak görevdir o taraftar için. İşte o insan zaten memleketine de sahip çıkıyordur. Bazı olgular için yeterince bilinçlenmiştir bunu belki de futbol sayesinde kazanmıştır.
Deplasmana gitmek çok değerlidir dedik bu güzide taraftarlar için ama eskisi gibi taraftarlar istedikleri şehre maça gidemiyorlar. Bunun en önemli sebebi ise güvenliğin sağlanamaması. Güvenliğin sağlanamaması ise taraftarın hatası mıdır yoksa güvenliği sağlayamayanların mı tartışılır. Ne olursa olsun 90 dakikalığına takımın desteklemek için kilometrelerce yol kat eden bir topluluğu stada almazsanız bir darbe de siz vurmuş olursunuz o insanlara. Uzak bir zaman değil 26 Ocak 2013’te İstanbul’a Eyüpspor ile yapılacak maç için 3 otobüsle gelen Altay taraftarı stada alınmadı. Bu taraftarlar stada alınmayacağını bilseydi zaten 10 saatlik yolu çekmezlerdi. Bu sadece bir örnekti ve çok daha fazlası var bu “futbol ülkesi”nde.

Derbilerden bahsetmezsek olmaz herhalde. Günümüze kadar
değeri bilinmiş hala son saniyesine kadar heyecanlara sahne olan bir derbiden
bahsedelim. Adanaspor – Adana Demirspor derbisi şehrinin takımına gönül vermiş
olanlar için bilinmesi gereken bir hikâye. Yıllar önce iki takım taraftarları el ele kol kola izlerlerdi
bu derbiyi. Dostlukları meşhurdu kazanan için sevinir, yenilen için
üzülürlerdi. Ne olduysa Cem Uzan’ın Adanaspor’u satın alması sonrası
Adanaspor’un şirketleşmeyi kabul etmesiyle oldu. Adana Demirspor ise
şirketleşmeyi kabul etmemiş ve artık halkın takımı adıyla anılmaya başlamıştı.
O zamanlar çok zor günler geçiren Adana Demirspor’un aksine Adanaspor süper
lige kadar tırmanmış ve oralarda tutunmaya çalışıyordu. Hatta paranın gücü
rekabete de sıçramış ve o zamanlar gazetelerde Adanaspor’un Adana Demirspor
takım otobüsüne haciz yoluyla el koydurttuğu haberleri bile çıkmıştı. Demirspor
maçlarını 5 Ocak Stadyumu’nda bile oynayamadığı zamanlar olmuş taraftarları ise
dostluğu belki de o zamanlar nefrete dönüştürmüşler. Adanaspor için oralar
güzeldi yukarılarda yer almak keyif veriyordu fakat düşünülmemiş çok şey vardı.
Ya Uzan grubu batarsa? O gün geldi çattı, Uzan grubu battı ve Adanaspor 3. Lige
kadar geriledi. Yıllardan beri halkın takımı olmaya çalışan iki takımdan biri
kaybetmişti. Adana’da şampiyon olmak değil, halkın takımı olmak önemlidir ve
Adanaspor bunun acısını kötü bir biçimde tattı. Şimdi Şimşekler( Adana
Demirspor ) ve Turbeyler ( Adanaspor ) aynı ligde. Yazıma ekşi sözlükte
karşılaştığım bir entry ile son vermek istiyorum. “İlkokulda birbirimizi iterek
hangi takımı tuttuğumuzu belirlerdik; itince geri adım atanlar Adanasporlu,
atmayanlar Demirsporlu olurdu, işte böyle bir rekabettir ikisi arasındaki.”
Demem
o ki bazı insanlar için futbolu sadece futbol olarak değerlendiremezsiniz her
yönüyle farklıdır o yaşamdır, histir, her alanda sahiplenmedir. Asla birine “o takım da tutulur mu be”
demeyin sizden çok anlatacak hikâyesi vardır onun ya da demenizde fayda var. Zamanla
o insan yaşadıklarıyla sizi de bu güzel hayatın içine alacaktır zaten.
Tufan Demir
İTÜ Elektrik Mühendisliği
Mail : tufan.demirr@gmail.com
Twitter: @tufandemirr